Türk ihracatının karbonla sınavı

Arda Öztaşkın
Arda Öztaşkın Akıllı Sürdürülebilirlik

Küresel iklim kriziyle mücadelede için Avrupa Birliği'nin, Yeşil Mutabakat kapsamında hayata geçirdiği Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM/CBAM), Türk ihracatçıları için hem zorlu bir süreci hem de fırsatları beraberinde getiriyor. 

Zaman hızlı geçiyor. 2025 kapıda. 2023'te başlayan geçiş dönemiyle birlikte geri sayımın başladığı bu süreçte, ihracatçılarımızın atacağı adımlar rekabet gücünü korumak adına stratejik önemde. 

Türkiye, toplam ihracatının yüzde 41’ini AB ülkelerine yapıyor. İlk 9 ayda bu rakam 76 milyar euro seviyesinde gerçekleşti. SKDM kapsamındaki sektörlerden yapılan ihracat ise AB toplam ihracatının yüzde 22'sini oluşturuyor. Rekabeti doğrudan etkileyecek bu mekanizma devreye girdiğinde, Türk ihracatçıları için ciddi bir ek maliyet riski doğacak. Bu rakamın, 2032’ye gelindiğinde yıllık 2,5 milyar euroyu bulabileceği öngörülüyor. 

Ekonomik temelli bu durum, karbon salımını azaltmak adına daha etkin stratejiler geliştirmenin ve yeşil dönüşüme odaklanmanın önemini daha da artırıyor.

Geçiş döneminde son yıla giriyoruz

SKDM için net bir yol haritası var. 1 Ekim 2023-31 Aralık 2025 tarihleri arasında, mali yükümlülüğü olmayan bir geçiş dönemi söz konusu. Geçiş dönemi, uygulama esaslarının oturtulması, veri toplanması ve uygulamanın iyileştirilmesine yönelik aksayan noktaların tespit edilmesi gibi amaçlara hizmet edecek.

Geçiş döneminde, gömülü emisyonlar için herhangi bir ücretlendirme yapılmayacak. Mali yükümlülüklerin devreye girdiği asıl uygulama dönemi ise 1 Ocak 2026 itibariyle başlayacak ve ilk etapta demir-çelik, alüminyum, çimento, gübre, elektrik ve hidrojen sektörlerini kapsayacak. 

Kapsamlı hazırlık ihtiyacı 

SKDM uyum sürecinde atılması gereken adımlar, zamana karşı bir yarış niteliğinde. Her bir adımın belirli bir zaman planı içinde tamamlanması kritik önem taşıyor. İlk ve en acil adım, emisyon ölçüm ve raporlama altyapısının kurulması. ISO 14064 standardına uygun karbon ayak izi ölçüm sistemlerinin kurulumu için şirketlerin 3-6 aylık bir süreye ihtiyacı var. 

Enerji verimliliği projeleri ve yenilenebilir enerji yatırımları karbon emisyonlarını düşürmede en hızlı sonuç veren adımlardan biri. Basınçlı hava sistemlerinin optimizasyonu, aydınlatma dönüşümü ve motor sistemlerinin yenilenmesi gibi projeler de önemli fayda sağlıyor. 

Kritik başarı faktörleri 

SKDM uyum sürecinde başarı, çok boyutlu bir yaklaşım gerektiriyor. En önemli konu bu sürecin şirketlerde en üst seviyede sahiplenilmesi. PwC'nin araştırmasına göre, sürecin yönetim kurulu seviyesinde takip edildiği şirketlerde başarı oranı yüzde 80'in üzerine çıkıyor. 

Teknolojik altyapının kurulması ve etkin veri yönetimi de kritik. Gerçek zamanlı emisyon takip sistemleri, entegre veri yönetim platformları, otomatik raporlama araçları, blockchain tabanlı doğrulama sistemleri gibi teknoloji destekli sistemlerin kurulması, bu süreçteki başarıda kilit durumda. 

Elbette, en az diğerleri kadar önemli bir başka konu da yetkin insan kaynağı ve kapasite geliştirme konusu. İş modelini dönüştürmek için işgücü yetkinliklerinin geliştirilmesi gerekiyor. Bunun için farkındalık ve stratejik eğitim programları kritik. 

Finansman konusu, bu zorlu sürecin diğer bir kritik ayağı. Burada, uluslararası kalkınma bankaları (Dünya Bankası, EBRD), kamu destekleri (TÜBİTAK, KOSGEB) ve Türk Eximbank, TKYB gibi kuruluşlar ile Türkiye’deki öncü bankaların sunduğu finansman kaynakları ve yeşil tahvil ihracı gibi finansman ürünleri önemli rol oynuyor. 

Bu kuruluşların sağladığı finansal destekler, firmaların düşük karbonlu üretim süreçlerine geçişte can suyu oluyor. 

Buradan dönüş yok

SKDM, Türk ihracatçıları için zorlu bir süreç olmakla birlikte, doğru strateji ve zamanlamayla önemli fırsatlar da sunuyor. Yeşil premium fiyatlama avantajı, yeni pazar fırsatları, operasyonel verimlilik ile marka değeri artışı ilk akla gelenler. Dolayısıyla, stratejik yaklaşım olarak konuya aslında fırsat penceresinden bakmak gerekiyor.

Sürecin başarısı için sistematik bir yaklaşım ve kararlı uygulama şart. Geç kalmanın maliyeti, proaktif davranmanın maliyetinden çok daha yüksek. Bu nedenle, hala harekete geçmeyen şirketlerin vakit kaybetmeden gereken adımları planlaması artık zorunluluk. 2025, tüm bu hazırlıklar açısından son viraj olacak. 

Buradan dönüş yok. Önümüzdeki dönemde, sürdürülebilir ve düşük karbonlu üretim yapabilen şirketler, global ticarette önemli avantajlar elde edecek. SKDM, bu dönüşüm için katalizör olacak. 

Teknolojinin de desteğiyle Türk sanayisinin yeşil dönüşümü böylece hızlanacak. Bu da hem ekonomik hem de çevresel katma değer yaratacak. 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar