Türk-Gürcü “Chveneburebi” İş Forumu
Gürcistan Dışişleri Bakanlığı ile Türk iş insanları Ergun Atabay, Osman Turan, Oğuz Yıldırım ve Ahmet Kahraman “Türk-Gürcü ‘Chveneburebi’ İş Forumu düzenledi. Devlet Törenleri Sarayı’nda (Avlabari Residence) yapılan toplantıda moderatörlüğü Dışişleri Bakan Yardımcısı Vladimir Konstantinid yaptı. Başbakan Birinci Yardımcısı, Ekonomi ve Sürdürülebilir Kalkınma Bakanı Levan Davitashshvili, Dişişleri Bakanı İlia Darçiashvili, T.C. Tiflis Büyükelçisi Fatma Ceren Yazgan, Türk İş İnsanları Derneği Başkanı Osman Turan toplantıya katıldı.
Toplantıya çok sayıda Türk iş insanıyla birlikte Gürcü devlet yetkilileri ilgi gösterdi. Kuruluşunda öncülük ettiğim Şişecam’ın Gürcistan’daki Ksani Mina Tesisleri yatırımının hafıza tazelemesi yapmam istendi. Anlattıklarımın özetini paylaşacağım:
Sözlerime Gürcü dilinin banisi, büyük usta Şota Rustaveli’nin köyündeki büstünde yer alan iki dizeyle başlamak istiyorum: ‘ Düşmemişsen bir sevdanın peşine/ Özün düşman olur kendi özüne”. Sizlerle paylaşacağım Ksani Mina cam ambalaj üretim tesisi hikayesidir; ama onun ötesinde “Chveneburi özleminin fikirden projeye, projeden uygulamaya taşındığı zenginlik üretmenin, insan yaşamını kolaylaştırmanın ve refaha katkı yapmanın” tarihe düşülen notudur.
“Chveneburi” Türkiye’de yaşayan Gürcü kökenli insanlarımızın, “ aynı soydanız, bizden birisin” anlamında kullandıkları bir sözcük.
Yıllar önce 1960’ların ilk yıllarında, Bursa’da Tophane’nin kente bakan yamacında Ahmet Özkan’la sohbet ederken, “ Biz Türkiye’nin evladı, Gürcistan’ın evlatlığı olmalıyız” demişti. Yıllar sonra İtalya Cumhurbaşkanı Napolitano, film yönetmeni Ferzan Özpetek’e, “ İyi ki seni evlatlık edindik” dediğinde sözün anlam derinliğini aramaya başladım. ABD ‘de öğretmenin “analık” konusunu işlerken, bir kız öğrencinin yanıtını okudum. Öğrenci diyordu ki, “ Kimse analığı benim kadar iyi anlatamaz. Sizler annelerinizin karnında büyüdünüz, ben bir evlatlığım ve ben anneliğimin kalbinde büyüdüm” . Bir ülkenin evladı olmak kadar evlatlığı olmanın değerini o zaman kavradım.
“Chveneburebi” ülkemizin evladı, Gürcistan’ın da evlatlığı olursa, iki ülke insanının refahına katkı yapar; maddi ve kültürel zenginliği yükseltir; barışı, huzuru ve güven içinde yaşamayı pekiştirir.
Bugün Türkiye ile Gürcistan arasındaki ilişkilerin bütün boyutları, söylediklerimizin ağırlığını kanıtlayacak sayısız örneklerle doludur.
Vaz geçilemez amaç nedir?
Bütün kariyerim boyunca hep şu soruyu kendime sordum: Vaz geçilmez temel amaç nedir?
Temel amaç, maddi ve kültürel zenginlik üreterek insan yaşamını kolaylaştırmak, refahı artırmak, güven ve barış içinde yaşam için katkıda bulunmaktır. Katkı yapabilmek için de tıpkı, bundan 6 bin yıl önce Sümer Rahibi’nin dediği gibi:” Sen kendin için değilsen kim senin için? Sen başkaları için değilsen, nesin ki? Şimdi değilse ne zaman?” kuralına sıkı sıkıya uymak gerekir.
Eğer kendimize yararlı değilsek, başkalarına yararlı olduğumuzu anlatan sözlerimiz havada kalır… Eğer başkalarının da hakkını düşünmezsek, insanlığımızı yitiririz. Düşündüğümüz olumlu işleri hemen hayata taşımazsak, sözlerimiz anlamsızlaşır… Önce kendimizi, sonra da insan olmaktan ötürü birbirimizi anlamak zorundayız ve gerekeni de hemen yerine getirmeliyiz.
Burada anlattıklarımı ülkemizin büyük yazarı Aziz Nesin’in anlatımıyla pekiştirmek istiyorum: “ Her koyun kendi bacağından asılır; doğrudur… Ama insanlar koyun değildir; biraz da birbirlerinin bacaklarından asılırlar…”
Aklınıza şu soru gelebilir: Anlattıklarınızın Kisani Mine tesisleriyle ne ilgisi var?
Gürcistan’da cam üretim imkan ve kısıtlarını araştırmak için 1991 yılının Mayıs ayının ilk günlerinde bu ülkeye geldim. İlk raporumu ilgililerle paylaştıktan sonra Gürcistan’da önemli olaylar yaşandı: Gamsağudiria görevinden ayrıldı. Osetya’da çatışmalar çıktı. Bir yıl sonra Apkhazia’da savaş başladı. Seçimler yapıldı; Şevardnadze göreve geldi. Dört yıl sonra 1995’de milli para Lari kabul edildi. Fabrika yönetimine Nodar Kurtanidze atandı.30 Ekim 1997’de Cumhuriyet Bayramı’nda “özelleştirme anlaşması” imzalandı… Daha birçok olay ve olgu yaşanırken Şişecam gibi uluslararası iş yapan, Türkiye’nin önemli özel bankası olan Türkiye İş Bankası’ nın iştiraki bir yerde Gürcistan’da yatırım yapma fikrini diri tutmak kolay bir iş değildi.
Anlatmam gereken daha bir dizi ayrıntı var, ama bana verilen zamanı istismar etmemek için 1998’de 20 bin ton/yıl kapasite ile üretime başlayan, 2022’de 60 bin ton/yıl üretim düzeyine ulaşan, bugüne kadar 58 milyon 300 bin dolar yatırım yapılan, 15 milyon dolar yeni yatırım planlanan ve 2 milyon 500 bin dolarlık ihracat yapan bir sanayi kuruluşundan söz ediyoruz.
Ksani Mina 80 milyon GEL satış geliri sağlayan, doğrudan 250 kişi istihdam eden, Gürcistan Devleti’ne son 10 yılda 10 milyon GEL vergi ödeyen bir kuruluş…Bir üretim merkezi… Meddi zenginlik üreterek, 250’i doğrudan istihdam edilen dolaylı olarak en az bin aileye Gürcistan’ın iyi günlerinde kötü günlerinde iş ve aş sağlayan bir yer… İnsan yaşamına bu kadar katkı yapan bir kuruluşu iyi anlamadan birey hafızasını oluşturamaz, toplum hafızasını yerli yerine koyamayız… Eğer hafıza oluşturamazsak, geçmişten ders alarak asla sağlıklı bir gelecek kuramayız…
Ne yaptığımız önemli
Yaşamım boyunca rehber edindiğim bir düşünce Ksani Mina yatırımını planlarken zihnimin ışığı oldu: İnsanların kim olduklarıyla uğraşan, ne yaptıklarını görmezden gelen bireyler de, topumlar da gelişme ve ilerleme şansını yitirir!
Gürcistan’da 1991 yılının Mayıs ayında bir hafta kaldım: Gurami Galogre, Gurami Svanidze, Dr. Emir Djugeli, Prof. Dr. Nodar Komahidze, Rudiko Goguadze,Timur Chkonia, Dr. David V. Arvanidze, Badri N. Vadackhkonia,Nodari Makhatadze, Enza T. Bakadze, Giorgi S. Osepashvili, Şhota T. Chikvaidze’nın bana verdikleri iş kartlarını hala bugün saklıyorum.
İş yeri olmadan iş olmayacağının bilincindeysek… Eğer, insanlara iş ve aş sağlayarak işlerini kolaylaştırma ve refahlarını artırmayı insan olmanın temel amacı olarak algılıyorsak insanları ve onların yaptıklarını saygıyla zihnimizin derinliklerine kazımalıyız: Bu yatırımın 1995 sonrasında Ksani Cam Ambalaj Projesini canlandırıldı ve yaşama geçirmesinin Gürcistan ayağında Guram Galogre’nin payı büyüktür… Nodari Kurtanidze’nin büyük emeği karşısında saygıyla eğiliyorum. Ali İhsan Ahiskalıoğlu ve Ergün Atabay’ın finansmanını ve özel ilgilerini unutmamak gerektiğini söylüyorum.
Gerçek soyadını bilmediğim dedemin ruhu buralarda dolaşıyorsa, 5 kuşak sonra bir torununun bu topraklardaki insanların refahına yaptığı katkıdan ötürü gururlanacaktır… Hayatın sevinçlerinden yana olmalıyız, zorluklarından yana değil…