Turizm sektörü fena halde sıkıntıda

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Koronadan en olumsuz etkilenen sektörlerden biri de turizm. Geçen yıl çok iyi bir sezon geçiren turizmde beklentiler bu yıl daha da iyiydi ve rezervasyonlar da buna işaret ediyordu. Ne var ki korona tüm beklentileri bozdu. Sektör şimdi nasıl ayakta kalabileceğinin hesabını yapıyor.

Koronanın ekonomik yönden vurmadığı sektör neredeyse hiç yok. Koronanın olumsuz etkilemediği birkaç sektör sayılabilir belki, onlar da aslında korona dolayısıyla üretimlerinde değişiklik yapabilen, yeni koşullara adapte olabilen sektörler.

Virüs salgını işyerlerine iki türlü etkide bulundu.

İlk etki bazı işkollarında işletmelerin tümüyle kapanması şeklinde oldu. Toplu halde bulunmayı gerektirdiği için kapatılanlarla insan sağlığına doğrudan etki ettiği için kapatılan işyerleri.

Diğer etki ise işlerin bozulmasından kaynaklanıyor. İnsanlar hem fazla harcama yapmaktan kaçındığı için bazı alımlarını erteliyor ve işler bu yüzden bozuluyor; hem de bir yandan ulaşımın kısıtlı hatta yasak olması, bir yandan da bir şekilde toplu olarak bulunmayı gerektirmesi gibi nedenlerle bazı aktiviteler erteleniyor.

Ertelenen aktivitelerin başında da tatil geliyor.

Bir; para yok...

İki; olan para bu amaçla harcanmak istenmiyor...

Üç; seyahat kısıtlaması, hatta sınırlaması var...

Dört; bütün bunlar aşılsa bile insanlar psikolojik yönden tatil yörelerinin klasik görüntüsünü sergilemeye, yani dip dibe olmaya henüz hazır görünmüyor.

Seyahate gidecekler için durum “bir yıl tatil yapamamaktan” ibaret. Biraz keyfimiz kaçar, çocuklar biraz mırın kırın eder, o kadar...

Ama ya karşı taraf, yani turistik tesis sahiplerinin durumu?

Ya bu tesislerde çalışanların geçimi?

Ya turistik tesisler için üretim yapan işletmelerin hali? Hani denir ya, “Antalya’da tatil köyü kapansa, Kars’taki kaşar peyniri üreticisi nereye satış yapacak” diye...

Turizmde yeni yol haritası çizilmeye çalışılıyor. Amaç tatil köylerinin belli kısıtlamalar uygulanarak açılmasını sağlayabilmek. Ama bu konuda karar verebilmek için henüz çok erken. Son birkaç gündür koronadan iyileşenlerin sayısının hastalığa yakalananları geçmiş olması tabii ki çok sevindirici ve umut verici bir gelişme ama bu sanki bizi biraz rehavete itiyor gibi bir görüntü de yok değil.

Antalya dertliyse...

Antalya olağanüstü bir turizm bölgesi. Türkiye için öyle olması normal de, dünya ölçeğinde bile çok özel. Burada tatil köyü sahibi olan bir dostumla konuştum geçen gün. Sıkıntı çok büyük. Anlattıkları tabii ki yalnızca kendi durumunu yansıtmıyor, sektörün tümünü ilgilendiren sıkıntılardan söz ediyor.

“En büyük sorun önümüzü görememek. Üç ay sonra her şey normale dönecek mi, dönmeyecek mi, belli değil. Bunu birilerinin bilmesini ve söylemesini de beklemiyoruz zaten...”

İnsanların psikolojisi bozuldu. Çoğumuz yolda yürürken karşımızdan biri geldi mi adeta tehlikeliymiş gibi yolumuzu değiştirmeye çalışıyoruz. Bu psikolojiyi hatırlatıp "Korona bitti denilse bile turist gelir mi” diye soruyorum.

“İnan kestiremiyorum. Bakıyorum, hava biraz ısındı mı insanlar sosyal mesafeyi unutup parkları dolduruyor. Dolayısıyla korona bittiğinde bakarsın üç ay-beş ay sonra müthiş bir doluluk da yakalarız, ama bakarsın kimseler gelmez öyle otururuz. Bilemiyorum.”

“Sektör eleman çıkaramaz”

En çok merak ettiğim konuya geliyorum. Antalya’da tesisler şu dönemde sezona başlayacak ama rezervasyonlar iptal edilmiş durumda. Peki, elemanların durumu ne olacak?

“Benim tatil köyüm şimdi kapalı. 350 dolayında çalışanım var. Sayı yazın 500’ü aşar. Mevcut çalışanlarım için kısa çalışma ödeneğine başvurdum. Bu başvurum kabul edilirse çalışanlarımın buradan alacakları para ile normal ücretleri arasındaki farkı ben ödeyeceğim, yani ellerine geçen para değişmeyecek. Ne var ki sorun başka. Sektörde çalışanlar asıl parayı bahşişle kazanır. Sezon geldiğinde normalden çok az para kazanıyor olacaklar. Çok daha önemli başka bir sorun var. Ben çalışanlarıma sonsuza kadar ödeme yapacak güce sahip değilim ki...”

“Öyleyse bir süre sonra eleman mı çıkaracaksın” diye soruyorum. “Bunu da yapamam” diye yanıt veriyor arkadaşım.

“Bu ancak son çare gibi görülebilir. Hadi üç ay sonra değilse bile umuyoruz ki sonbahara doğru işler eskisi kadar olmasa da normale döndü. Bizim sektörde halen yetişmiş eleman eksikliği var. Ben işten çıkardığım için elemanlarımı kaybedersem ve yeniden rezervasyonlar başlarsa bu elemanları bir daha bulamam ki. O yüzden turizm sektörü kolay kolay eleman çıkaramaz...”

“Borçları birkaç ay ertelemekle olmaz”

Hani tırnaklarıyla kazıya kazıya denir ya... İşte turizm sektöründe bellboy olarak işe başlayan ve kademe kademe ilerleyerek yıllar sonra tatil köyüne sahip olan arkadaşımın anlattıkları hem Antalya yöresinin, hem tüm Türkiye’nin turistik otelleri için alarm zillerinin çaldığını gösteriyor.

“Turizm sektörü kredi ile çalışan bir sektördür. Korona sürecinde krediler için erteleme olanakları getirildi. Ama öyle üç beş aylık ertelemelerle bir yere varılamaz. Normalde bu yıl geçen yıldan da iyi bir dönem yaşayacaktık. Rezervasyonlar onu gösteriyordu. Sonrasını biliyorsun. Şimdi, sanki müthiş bir sezon yaşayacakmışız gibi kredileri biraz ötelemekle yetinmek anlaşılır gibi değil. Bu tesisler yaşamalı. Unutulmasın ki turizm, ülkeye ihracattan sonra en çok döviz kazandıran sektördür...”

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar