Tüketim toplumu ve gıda israfı
Prof. Dr. Mehmet Pala
Son yıllarda toplumlarda sosyal, ekonomik ve kültürel açıdan önemli bir değişim süreci yaşanmaktadır. Bu değişim sürecinde özellikle tüketim toplumuna dönüşümü bir sorun olarak değerlendirmek durumundayız. Bu tüketim toplumu oluşmasında tüketimi körükleyen kapitalizm ve serbest piyasa ile kitle iletişim araçları önemli rol oynamıştır. Yaşamımızın her alanına aşırı tüketim alışkanlığı yer edinmiş ve her ihtiyaç aşırı tüketim isteği ile karşılanır hale gelmiştir.
Bu çerçevede daha fazla gıda, daha fazla su/enerji ve her alanda ambalajdan giysiye kadar her şeyi gereğinden fazla tüketilmektedir. Hayatın anlamını tüketilen ürünlerde arayan, anlık yaşamayı/mutluluğu seven ve geleceği düşünmeyen bir tüketim kültürü oluşturulmuştur.
Aşırı tüketimi karşılamak için üretim ve çeşitliliği artmış ve bunun sonucu olarak ihtiyaçların karşılanması artık güçleşmeye başlamıştır. Ayrıca aşırı tüketimin sonucunda da atıklar artmış ve ekolojik dengesinin bozulduğu fark edilmiştir.
Dünyadaki ilkim değişikliği, beklenmedik doğa olayları ve salgın hastalıklar bu aşırı tüketime işaret etmektedir. Tarım ve orman alanlarının fütursuzca tahrip edilmesi, tüm canlıların yaşam alanlarının daraltılması ve hatta yok edilmesi ekolojik dengeleri kökünden bozmuştur. Bunun için gıda ve sudan başlayarak her türlü ihtiyaç malzemesinin/ürününün tüketiminin artık azaltılması zamanı gelmiş ve hatta geçmektedir.
Bu doymak bilmeyen tüketim paranoyası artık sürdürülebilir olmaktan çıkmıştır. Üretimi artırmaktan öte tüketimin azaltılması ve israfın önlenmesi gündeme taşınmaktadır. İsraf, gereksiz yere para, gıda, su, enerji, eşya, zaman ve emek harcamak, savurganlık olarak tanımlanmaktadır. Tüketim toplumlarının en önemli açmazlarının başında israf gelmektedir.
İsrafın en çok yapıldığı alanların başında gıda tüketimi gelmektedir. Dünyada bir yandan yeterli gıdaya erişememe ve diğer yandan da aşırı gıda tüketimi nedeniyle 1,6 milyar insan etkilenmektedir. Nitekim FAO (Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatı) verilerine göre dünyada 720-828 milyon insan açlıkla karşıya bulunmakta, 850 milyon insan da obezite nedeniyle kronik hasatlıklara maruz kalmaktadır. Pandemi döneminde son iki yılda dünyada 150 milyon kişi de bu aç insanlar gurubuna eklenmiştir. İnsanlığın en önemli sorunlarının başında gelen gıda konusu bu açıdan da değerlendirilmelidir. Yine aynı kaynağa göre dünya nüfusunun 2050 yılında 10 milyara erişeceği öngörülmektedir. Bu kadar büyük bir nüfusun beslenmesi için gıda üretiminin de %50 oranında artırılması gerekmektedir.
Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın (UNEP) 2021 gıda israfı raporuna göre, dünya genelinde yıllık 931 Milyon ton gıda kaybı/israfı olmaktadır. Yine aynı raporda Türkiye’de de 7,7 Milyon ton gıda kaybı/israfı olduğu belirtilmektedir. Bu da Türkiye’de kişi başı ortalama yılda 90-100 kg gıdanın çöpe atıldığına işaret etmektedir. Böylece Türkiye, dünyada gıda israfının en çok yapıldığı 10 ülke arasında 3. sırada yer aldığı anlaşılmaktadır. Gıda israfının en çok yapıldığı ülkeler arasında Kongo, Meksika, Etiyopya, Mısır, Nijerya, Filipinler ve Vietnam bulunmaktadır. Burada da görüldüğü gibi gıda israfı Türkiye için önemli bir sorundur.
Yine UNEP raporuna göre en çok gıda israfının %61 ile ev tüketiminde, %26 ile hizmet ve %13 ile perakende sektöründe ortaya çıkmaktadır.
Buraya kadar ortaya konulan veriler, üretilen gıdaların nedeyse üçte birinin tüketilmeden kayıp veya israf edildiğini göstermektedir. Bu durumda gıda üretiminin artırılmasının yanında gıda kayıplarının azaltılması ve her alanda olduğu gibi özellikle gıda israfı konusunda aksiyon alınmasını gerektirmektedir.
İklim değişikliği, pandemi ve dünyadaki karışıklıklar ülkeler için gıda arz güvenliğinin ne kadar önemli olduğunu ortaya koymuştur. Ülkemizde de bugün için herhangi bir gıda arz güvenliği sorun olarak gözükmemekle birlikte, birçok temel gıda maddesinin ithalata bağımlı olması bizim için risk oluşturduğunu göz ardı edemeyiz. Bu nedenle tarımda yeni bir transformasyona ihtiyaç olduğu açıktır. Yeni üretim modelleri aranmalı, sonuç odaklı teşvik sistemi ile gıda üretimi güvence altına alınmalıdır. Bu konuyu ayrı bir yazıda işleyeceğiz.
Özellikle gıda ve her türlü tüketim ürününün israfı ülke ekonomisinde değer kaybına ve ekolojik dengenin bozulmasına neden olduğu artık herkes tarafından anlaşılması gerekmektedir. Bir yandan tarımsal üretimi artırırken diğer yandan da gıda kayıp ve israfı konusunda toplumun bilinçlendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Sadece ekmek israfında %50’lik bir azalmanın ülkeye 9 milyar TL tasarruf sağlayacağını belirtmekte yarar var. Bu nedenle gıda, su, enerji gibi diğer tüm tüketim ürünlerinde israfı önlemek amacıyla ülke düzeyinde kampanya yapılması ve aksiyona geçilmesi zorunluluk haline gelmiştir. Burada devlete, kamu kuruluşlarına, belediyelere ve sivil toplum kuruluşlarına sorumluluk ve görev düşmektedir.