Tüketici Güveni son 16 yılın düşüğünde

H. Bader ARSLAN
H. Bader ARSLAN

Az önce açıklanan verilere göre Nisan ayında tüketici güven endeksi 54,9 oldu.

Tüketici güven endeksi her ayın ilk yarısında 4884 hanede yapılan anket ile hesaplanıyor.

Anketin sonucunda 4 endeks hesaplanıyor. Bu endeksler, gelecek 12 aya ait

- hanenin maddi durum beklentisi,
- genel ekonomik durum beklentisi,
- işsiz sayısı beklentisi,
- tasarruf etme ihtimali.

Bu dört anketin ortalaması ise tüketici güven endeksini veriyor. Güven endeksi 0 ile 200 aralığında bir değer alıyor. Sonucun 100’den büyük olması tüketici güveninde iyimser duruma, 100’den küçük olması ise kötümser duruma işaret ediyor.

Aşağıda tüketici güven endeksinin 2004 yılından bu yana seyrini görebilirsiniz. Grafikte birkaç nokta dikkatinizi çekiyor olmalı.

Birincisi endeks 2004’ten beri sürekli olarak 100’ün altında. Bu, “Türkiye’de tüketici güveninin sistemik olarak zayıf ya da kötümser olduğunu” gösteriyor. Ancak durumun böyle olmadığını biliyoruz. 2010-2012 dönemindeki gibi tüketimin ve büyümenin zirve yaptığı yıllarda bile güvenin düşük olduğunu söylemek (Örneğin Haziran 2011’de 83,2) çok da doğru olmaz. Dolayısı ile tüketici güveni endeksi hesaplama yönteminde bir değişiklik yapılması gerekiyor.

İkincisi, bugüne kadar endeks en düşük değerlerini Kasım 2008’de 55,7 puan ve Mayıs 2019’da 55,3 puan ile görmüş. Yani 2018-2019 döneminde ekonomimizdeki yavaşlama, kur artışı, işsizlik gibi gelişmeler tüketici güvenini 2008-2009 küresel krizi dönemine düşürmüş.

Üçüncüsü, bugün açıklanan Nisan verisi. Nisan ayında tüketici güveni 54,9 ile en düşük seviyesine indi. Ocak 2004’ten bugüne dek geçen 16 yıl 4 aylık dönemde endeksin bu kadar düşük olduğu başka bir ay yok.

Nisan ayında güvenin gerilemesi hiç kimseyi şaşırtan bir gelişme değil. Salgın dolayısıyla tüketim harcamalarında büyük bir gerileme var. İnsanlar günlerini evde geçiriyor. Pek çok işleri kapalı. Henüz sayısını bilmediğimiz pek çok kişi bir aydır çalışmıyor ya da gelir elde edemiyor. Çalışmaya devam eden iş yerlerinin büyük kısmında üretim ve satışlarda azalma var. Kurlarda son haftalarda yükseliş görüyoruz.

İşte bütün bunlar, yazının başında gördüğünüz, tüketici güveninin oluşturan 4 alt endeksi aşağı çekiyor.

- Mart ayında 78,6 olan hanenin maddi durum beklentisi Nisan’da 72,5’e
- Mart ayında 75,6 olan genel ekonomik durum beklentisi Nisan’da 74,8’e
- Mart ayında 57,6 olan işsiz sayısı beklentisi Nisan ayında 53,8’e
- Mart ayında 21,2 olan tasarruf etme ihtimali Nisan ayında 18,4’e geriledi.
- Alt endekslerdeki en sert gerileme yüzde 13,1 ile tasarruf etme ihtimalinde oldu.

Bu veri neden önemli?

29 Mayıs’ta Türkiye 2020 yılının ilk çeyreğinde ne kadar büyüdüğünü öğreneceğiz. 2020’nin Ocak ve Şubat’ı 2019’a göre gayet iyi geçmişti. Salgının iç piyasadaki etkisini Mart ayının ikinci yarısında görmeye başladık. Dolayısı ile ilk çeyrek büyümesi iyi gelecek. Sanayi üretimi ve iç tüketim verileri, ekonominin ilk çeyrekte yüzde 5-6 civarında büyüdüğüne işaret ediyor.

Ancak ikinci çeyrek için bunu söylemek olanaksız. Gayr-ı safi yurt içi hasılanın bel kemiğini tüketim harcamaları oluşturuyor. Son birkaç yılda yaşadığımız talihsiz gelişmeler nedeniyle tüketimin ekonomideki payı biraz gerilemiş olsa da hala yüzde 60’a yakınını tüketim harcamaları oluşturuyor. Tüketim harcamalarının nasıl seyrettiğini gösteren 3 önemli veri var:

- tüketici güven endeksi

- banka ve kredi kartı harcamaları

- perakende ve ciro endeksleri

Mart’tan sonra her üçünde de gerileme yaşandığını izliyoruz. Bu da ikinci çeyrekte ekonomide ciddi bir daralmanın geldiğini gösteriyor.

İçinden geçmekte olduğumuz süreç, bize has, bir anda ortaya çıkan ve aniden sona erecek bir ekonomik kriz değil. O nedenle, 2001 ve 2008 krizlerinde olduğu gibi ani bir toparlanma görmeyeceğiz.

Bu bir sağlık krizinin ekonomiye olan etkileri ve diğer ülkelerin ekonomilerinde de benzer sonuçlar görülüyor. Hayat normale dönmeye başlasa bile tüketimde hızlı bir artış olmayacak. En azından yeme-içme, ulaştırma, turizm gibi sektörlerde. Bu yüzden hepimizin umduğu gibi yaz başında hayatımız yavaş yavaş normale dönse de ekonomik büyümenin omurgası olan tüketimde normale dönüş daha geç yaşanacak.

Büyümeyi yukarı çekmek için ya tüketimi hızlandıracak bir yok bulmalıyız, ya da bu dönem için büyümeye yatırımlar veya kamu harcamaları ile yeni bir motor eklememiz gerekecek.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar