TÜİK oranlarla oynuyor mu?

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ
  • Artık kuşku duyma noktasını bile aştık. TÜİK'in sayılarla, özellikle de enflasyon verileriyle oynadığını düşünmeyen neredeyse yok.
  • Vatandaşı bu kuşkuya sürükleyenlerin başında TÜİK'teki atama zamanlamasında hata yapan siyasiler geliyor. TÜİK'in hatası ise ürettiği verileri iyi anlatamaması.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun ürettiği verilere olan güvenimizi çok ama çok büyük ölçüde yitirdik. Öyle bir duruma geldik ki, TÜİK ağzıyla kuş tutsa altında bir şey arayacağız.

Toplum olarak böylesine bir güvensizlik yaşıyor olmamızın sorumlusu kim?

Tabii ki siyasiler. Ya basiret bağlanması ya “Biz yaptık oldu” yaklaşımıyla hareket edilmesi sonucu TÜİK’te en tepe noktada gerçekleştirilen atamanın zamanlamasındaki akıl almaz bir hata bu güvensizliğin temel nedenidir.

“Yüksek enflasyon açıklayan görevden alınıyor, demek ki bundan sonra oranlarla oynayacaklar” algısının, “Bunu yapan neler yapmaz neler” düşüncesinin tohumları o gün atıldı.

Hangi gün mü... Her şey 2018’in eylül ayındaki yüzde 6.30’luk rekor fiyat artışının açıklandığı gün, fiyat endekslerini hesaplayan bölümün bağlı olduğu başkan yardımcısının görevden alınması ve o makama Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın arkadaşı olduğu öne sürülen Yinal Yağan’ın getirilmesiyle başladı. Yağan daha sonra TÜİK Başkanlığı görevine getirildi. TÜİK’in Albayrak’a bağlı olduğunu hatırlatmaya bilmem gerek var mı.

Dedik ya, başkan yardımcılığı atamasındaki bu zamanlama, ya basiret bağlanmasıydı ya gelebilecek eleştirileri umursamamaktı.

Şimdi düşünün, Albayrak’ın arkadaşı olarak görülen Yağan, fiyat endekslerinden sorumlu başkan yardımcılığı görevine yüzde 6.30’luk oranın açıklanmasından birkaç hafta önce getirilse ve bu oranı o açıklamış olsaydı, ne olurdu? TÜİK böyle topa tutulur muydu?

Aksi kanıtlanamadıkça...

Okuyucularımız bize soruyor; “TÜİK’in verilerine inanıyor musun” diye.

Açıklanan herhangi bir verinin aksini ortaya koyabiliyorsak, ilan edilen veriye kabullenmemiz söz konusu değil.

Ama Nasrettin Hoca’nın “Dünyanın merkezi burasıdır” diye bastığı yeri göstermesi gibi biz de farklı bir oran üretemiyorsak (ki üretmemiz neredeyse olanaksız ve bu herkes için geçerli) TÜİK’in verisini doğru kabul ederiz, ediyoruz.

Ancak bu demek değil ki açıklanan verilerde tuhaflık gördüğümüzde bunu sorgulamıyoruz. Hele hele bir hata gördüğümüzde bunu yazmıyoruz.

Hatırlanacaktır, en son işgücü istatistiklerinde çalışma çağındaki nüfusta meydana gelen artış ile çalışmak isteyenlerin sayısındaki artışı karşılaştırmış ve bir tutarsızlık olduğunu belirtmiştik. Köşemizde TÜİK’in bu konudaki görüşüne de yer verdik. Ama ekonomik darboğaz yaşanan bir dönemde eskiye göre çok daha fazla çalışma isteğinde bulunulması gerekirken tam tersinin olmasını ve insanların işgücü piyasasından çekilmesini pek makul bulmadığımızı bir kez daha belirtelim.

Birkaç yıl önce tasarrufların reel getirisine ilişkin hesaplamada mevduat faizinin yanlış alındığını da yazdık ve düzeltilmesini sağladık.

Çok daha eskiye gidelim. 1985 yılında sokağa çıkma yasağı uygulanarak yapılan nüfus sayısı sırasında nüfusu fazla göstermek için kimi küçük yerlerde hayali nüfus yazıldığını, hatta isim olarak o dönemin popüler dizisi Dallas'taki isimlerin kaydedildiğini de yazmıştık. Bu haberimiz o dönem adı Devlet İstatistik Enstitüsü olan kurumda başkanın görevden alınmasıyla sonuçlanmıştı.

Yani gördüğümüz her hatayı yazarız. Ama varsayımla hareket ederek, duygusal ve daha da kötüsü popülist yaklaşarak TÜİK’in oranlarla oynadığını yazamayız, söyleyemeyiz.

Enflasyonda kafalar niye karışık?

TÜİK yüzlerce veri üretiyor. Ama kamuoyu bunların çok azıyla ilgili. En çok dikkat kesildiğimiz veri de kuşku yok ki enflasyon.

Bu konuda yıllarca “pinpon topu, çekme halatı, takoz” edebiyatı yaptık. Yanlıştı. Ama bu yaklaşım biraz biçim değiştirmiş olarak hala devam ediyor.

TÜFE’de kapsanan ürünler hane halkı tüketim anketiyle belirleniyor ve bu ürünler toplam harcamadaki ağırlıklarıyla birlikte zaten ilan ediliyor. Bu ürünler ve ağırlıkları sır değil, herkese açık. Üstelik TÜİK bu ürünlerin her ay için dikkate alınan fiyatını da açıklıyor.

Vatandaş açıklanan oranların kendi harcamasındaki değişimi yansıtmaktan çok uzak olduğu görüşünde. Vatandaş haklı ama TÜFE ile bir kişinin, ailenin, bir gelir grubunun harcamasındaki değişim değil tüm Türkiye’deki toplam harcamadaki değişim ölçülüyor. Dolayısıyla tüm Türkiye’nin harcamasındaki ortalama değişim ile bir ailenin ya da dar gelirli kesimlerin harcamasındaki değişim aynı olmayabilir, olması da beklenemez zaten.

En basitinden gelir düştükçe gıdaya daha çok pay ayrılır, gıda fiyatları da yüksek seyrediyorsa enflasyon bu gelir grubundakiler için daha yüksektir.

“Ben her ay araba mı alıyorum?”

Biraz önce belirttik, TÜFE tüm Türkiye’deki toplam harcamadaki değişimi ölçüyor. Dolayısıyla TÜFE’de yer alan, hem de ağırlığı oldukça yüksek olan malları tüketmeyenler, almayanlar “Bu niye kapsamda” diye sormadan edemiyor.

Bu konuda bir örnek verelim.

Varsayalım Türkiye bir milyon nüfusa sahip.

Herkes günde tanesi bir liradan bir ekmek yiyor. Yani ekmeğe bir milyon lira harcanıyor.

Yüz bin kişi paketi on liradan bir paket sigara içiyor, sigaraya da günde bir milyon lira gidiyor.

Beş kişi her biri 200 bin lira olan otomobil alıyor, dolayısıyla otomobile de bir milyon lira harcanmış oluyor.

Yani bir milyon kişinin günlük toplam harcaması üç milyon lira.

Ancak 900 bin kişi sigara içmiyor.

999 bin 995 kişi de otomobil almıyor.

900 bin kişi “Sigara TÜFE’de niye kapsanıyor” diyebilir.

999 bin 995 kişi de “Ne otomobili” diye itiraz edebilir.

Ama bu itirazlar mevcut durumda havada kalır. Çünkü dedik ya TÜFE belli gelir grubunda olanların değil, tüm Türkiye’nin harcamasını ölçmektedir.

Çözüm belki de özellikle ücret artışlarında kullanılmak üzere bir geçinme endeksi oluşturmak ve hesaplamayı bu endekse göre yapmaktır.

İnandırıcı bulunmayan bir veri de işsizlik

Enflasyonla birlikte en çok dikkat edilen ve izlenen bir diğer veri de işsizlikle ilgili olan. 

Ekonomik sıkıntıların had safhaya çıktığı, işsizliğin tırmandığı dönemde bu veriye olan ilginin artması gayet doğal tabii ki. 

TÜİK’in yıpranmış algısı burada da gündeme geliveriyor. Biz de girişte bazı verilerdeki tuhaflığa dikkat çektik. Ekonomik gerçeklerle örtüşmeyen bir durum olduğunu vurguladık. Biz ancak tuhaf gördüğümüz detaya dikkat çekebiliriz; gerçek ölçümü yapma şansımız olmadığı için “Bu veri yanlış” diyemeyiz. 

Vatandaş enflasyonda kendi kendine iyi kötü bir ölçüm yapabilir, yapıyor da zaten. Ama işsizlikte böyle bir ölçüm yapabilmek mümkün değil. 

Ne var ki zamanla şu oluyor; uzun süre işsiz kalan bir kişi ya da üniversiteyi bitirip iş bulamayan bir genç bu sorunun göründüğünden daha büyük olduğunu düşünmeye ve açıklanan verileri inandırıcı bulmamaya başlıyor. 

TÜİK’in inandırıcılık zafiyeti de vatandaşın bu algısını ister istemez pekiştiriyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar