TÜİK başkanı röportajı ve başkanın gidişi
Ekonomi gazetecileri için önemli kurumlarla haber- bilgi ilişkisinde bulunmak, yıllar içinde gelip geçen yöneticilerine takılıp kalmadan bu ilişkiyi saygın ve sürdürülebilir şekilde tutmak çok önemlidir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) bunların başında gelir. 37 yıllık ekonomi gazeteciliği yaşamımda resmi istatistiklerle ilgili haber ajanslarında, radyolarda, televizyonlarda, gazetelerde, dergilerde, yüzlerce haber, analiz, yazı, yorum, röportajı yayımlanmış biri olarak son TÜİK röportajımın hikayesini DÜNYA okurlarıyla paylaşmak istiyorum. Son 20 yılda 9. başkanını gören TÜİK’de artık kanıksadığımız yöntemle, hafta sonu gece yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile son başkan Prof. Dr. Sait Erdal Dinçer görevinden alındı.
Prof. Dr. Dinçer, ilk açıklamalarını, ilk ve son röportajını, ekibini de dahil ettiği değerlendirmeleri, hep DÜNYA gazetesiyle yaptı. Başkan Dinçer’in DÜNYA ile ilk teması TÜİK verilerinin yorulmaz analisti, onlarca yıldır resmi verileri “Eğriye eğri, doğruya doğru” yaklaşımıyla didik didik eden, gazetemizin değerli yazarı, kadim dostum Alaattin Aktaş sayesinde oldu.
TÜİK Başkanı Dinçer, kurum çalışanlarının liyakatini yakından bildiği, yıllardır tanıdığı, Alaattin Aktaş’a önemli açıklamalarda bulundu ve kapsamlı bir söyleşi yapmak istediğini aktardı. Salgın sürecinde zorunlu nedenlerle aşı olamadığı için, kaynaklarına uzaktan erişmek durumunda kalan Aktaş, kadim dostluğumuz ve takipçisi olduğum meslek kıdemiyle bu söyleşiyi benim yapmamı önerdi. Röportaj için tek başıma TÜİK’e gittiğimde Başkan Dinçer’i kurumun hafızası olarak gördüğüm, başkan yardımcısı Nurettin Kaya, Fiyat İstatistikleri Daire Başkanı Cem Baş, İşgücü, Hanehalkı, Gelir ve Yaşam Koşulları Anketleri Daire Başkanı Levent Ahi ile birlikte karşımda buldum. Nurettin Kaya 25 yıldır, Cem Baş 21 yıldır, Levent Ahi 16 yıldır kurumda çalışıyor. Yılların biriktirdiği deneyimle, kamuoyu adına soru sorma sorumluluğunun bilinciyle aklımdaki soruları yönelttim. Başkan ve ekibinden samimi, bilgi yüklü yanıtlar aldım. TÜİK’in, DÜNYA’nın her şeyin önünde tuttuğu “bilgi ve bilgilendirme önceliği”ne güvenerek açtığı kapıdan “Yaşam maliyetini değil, 84 milyon için enfl asyonu ölçüyoruz” manşeti çıktı.
Başkanın bilgiye önem veren yaklaşımının iktidar çevrelerinde rahatsızlık yarattığı bir süredir Ankara kulislerinde dillendiriliyordu. Prof. Dr. Sait Erdal Dinçer’in DÜNYA gazetesiyle kurduğu bilgi, bilgilendirme, samimi değerlendirmelerini aktarma ilişkisinin görevden alınmasına etkisi olup olmadığını önümüzdeki günlerde test etme imkanımız olacak. Başarılar dilediğimiz, yeni başkanla da bilgi ve bilgilendirme odaklı ilişki içinde olmak istiyoruz.
Prof. Dr. Sait Erdal Dinçer ile dün kısa bir görüşme yapma fırsatımız daha oldu. Görevi yeni başkana teslim ettiğini belirten Dinçer, TÜİK’i izlemeye devam etmemiz tavsiyesinde bulundu. Kısa sohbetimizde, TÜİK Başkanlığı döneminde de maaşını Marmara Üniversitesi’nden aldığını söyleyen Dinçer, üniversitedeki görevine döndüğünü bildirdi.
Hazin bir TÜİK (DİE) hikayesi
Üniversite öğrencisiyken göreve başladığım Anadolu Ajansı Ekonomi Haberleri Müdürlüğü’nde 1985’de muhabirliğimin ilk yılında başıma gelen ibretlik olayı sizlere anlatmamın tam sırası diye düşünüyorum. İstatistik kurumu, o zamanki adıyla Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE), verilerini belli bir takvime bağlamadan, derledikçe açıklıyordu. Bana haber yazmayı öğreten, gazetede çıkan ilk haberimi telefonla yazdırdığım gazeteci büyüğüm Nursel Gürdilek, ara sıra DİE’yi yoklamak, başkanı arayarak “yeni veri var mı?” diye sormak gerektiğini de anlatmıştı. DİE Başkanı Nihat Güner’i aradım. “Tam zamanında aradın önümde müthiş bir veri var. Aylık bazda ihracat, ithalatı geçti” dedi. Bomba bir haberdi. Müdürüm Vecdi Seviğ’e gittim “olmaz öyle şey” dedi.
Yanından DİE başkanını tekrar aramamı istedi, başkan verileri yeniden doğruladı. İnternet’in olmadığı, her şeyin basılı kaynaklarda yer aldığı dönemde müdürüm Vecdi Seviğ, Maliye Bakanlığı Tetkik Kurulu’nda çalışırken edindiği deneyimiyle son 20 yılda böyle bir durum yaşanmadığını hemen önüme koydu. Haberi patlattık ve tepkisini almak için ertesi günkü gazeteleri beklememize gerek kalmadı. Ekonominin dışa açılmaya başladığı ve Başbakan Turgut Özal’ın ihracat hamlesini başlattığı yıllardı. TBMM Genel Kurulu’nda bütçe görüşmeleri vardı.
Anadolu Ajansı’nın teleksinden koparılmış haber metnini eline alan ANAP sözcüleri peş peşe çıkıp haberimiz göstererek “ihracat hamlemiz meyvelerini verdi, DİE verileri bunun kanıtı” diyorlardı. Haber bütün gazetelerde yer aldı. Ancak sevincim kısa sürdü. Postadan gelen basılı DİE Dış ticaret bülteninde ihracat her zaman olduğu gibi ithalatın gerisindeydi. Şok geçiriyordum, hemen DİE başkanını aradım ve nedenini sordum “bir tankerlik petrol ithalatı son anda girmiş (o zamanki fiyatla 300.000 dolar) kusura bakmayın” dedi.
Uzunca bir süre sayılara bakamadım, baktıkça midem bulanıyordu. Çok şey öğrendiğim gazeteci büyüklerim, başta A.A. Genel Müdürü Hüsamettin Çelebi ve Vecdi Seviğ yanıltıldığımı söyleyerek bana sahip çıktılar ve teselli ettiler. En büyük tepkiyi ise evde almıştım. Rahmetli babam hiç yapmadığı şekilde hışımla odama girerek eğitimle ilgi yazılar yazdığı Cumhuriyet gazetesini yüzüme fırlattı ve “Ben seni bugünler için mi yetiştirdim. Kendini kullandırma, bu işi yapamıyorsan, git önce okulunu bitir” dedi. Cumhuriyet gazetesinin birinci sayfa alt manşetinde “A.A’nın ihracat hevesi kısa sürdü” başlığı vardı. Uğur Mumcu ise köşesinde “yağcı A.A muhabiri 9’u nasıl 6 gördü” diye yazıyordu. Hayatımın önemli gazetecilik derslerinden birini evde almıştım.