Trump’ın seçilmesinin Türkiye ekonomisi üzerindeki olası etkileri: Şirketleri neler bekliyor?
Yakup Benli
Toyo Matbaa Mürekkepleri Sanayi ve Ticaret AŞ'de CEO ve Yönetim Kurulu Üyesi
Dış politika ve siyaset uzmanı olmamakla birlikte, bu yazıda dile getireceğim görüşler, yalnızca iş hayatındaki tecrübelerimden yola çıkarak ve değişimde kurban değil aktör olma arzusuyla yönetim kurulları ve strateji belirleme sorumluluğuna sahip üst düzey yöneticilere görüş ve düşüncelerimi aktarmaktan ibarettir.
Bir yazı dizisi ile uzun zamandır yaşadığımız ve hepimizin kafa yorduğu konulara, yeni bir parametre eklendiğinde nelerin nasıl değişeceğini değerlendirmeye açmak istiyorum: Trump 2.0.
ABD gibi dünya ticaretinde önemli bir aktörün başkan değişimi, şüphesiz tüm dünyayı bir şekilde etkileyecektir.
O halde dünya ticaretini en çok etkileme potansiyeli olan ikinci sözü ile devam edelim:
İklim değişikliği ile mücadele regülasyonlarını sonlandırmak
Trump, ilk başkanlık döneminde 2017 yılında Paris İklim Anlaşması’ndan çekilmişti. Biden ise göreve gelir gelmez anlaşmayı yeniden imzalayarak ABD'yi tekrar anlaşmaya dahil etti. Şimdi, Trump kampanyası sırasında iklim değişikliğiyle ilgili tüm regülasyonları sona erdirme sözü veriyor. Trump’ın bu yaklaşımındaki temel amacı, ABD otomotiv endüstrisini desteklemek. Nitekim elektrikli araçlara karşı bir duruşu olduğu da biliniyor.
Elektrikli araçlar, otomotiv endüstrisinde en yıkıcı teknolojilerden biri. ABD ve Avrupa yıllarca benzinli araçların mükemmelleştirilmesi için çalıştı: motor teknolojileri, yakıt verimliliği, aerodinamik, güvenlik standartlarının artırılması vb. Ancak Çin, bir anda bu yatırımların birçoğunu gereksiz kılan yeni bir teknoloji ile sektöre farklı bir boyut getirdi. Çinli elektrikli araç üreticilerinin Avrupalı üreticileri zor duruma sokması, son dönemdeki fabrika kapatma haberleriyle daha da netleşti. Şimdi Trump, çevreyle ilgili bakış açısını ve ek vergiler koyma stratejisini kullanarak bu sektöre karşı bir hamle yapmaya ve Amerikan otomotiv endüstrisini korumaya hazırlanıyor. Ancak, unutulmamalı ki bu tür korumacı yaklaşımlar, sektörleri sadece tembelleştirir ve ileride daha büyük başarısızlıkları geçici olarak ötelemekten başka bir işe yaramaz.
Trump’ın kampanyası sırasında verdiği bir diğer vaat, petrol üretimini artırmak oldu. Bu vaadini “sondaj, sondaj, sondaj” diyerek özetledi. Mevcut kuyularda üretimi artırmayı ve yeni kuyular açmayı, böylece enerji maliyetlerini düşürmeyi hedefliyor. Ayrıca, kutup bölgelerinde de petrol aramayı planladığını belirtti.
Bu adımlar, öncelikle iklim değişikliğiyle mücadelede dünyanın oldukça geriye gitmesine yol açacak. Ayrıca, Rus gazına oldukça bağımlı olan Avrupa Birliği ve Türkiye’nin rekabetçiliğini zorlayacak. ABD, sera gazı salınımında Çin’in ardından ikinci sırada yer alırken, bu yaklaşımla iklim kriziyle mücadelenin daha da zorlaşacağı aşikâr. Üstelik bu alanda hızla yol almış ve kömürden uzaklaşma yoluna girmiş olan Çin’in, ABD ile rekabette avantaj kaybetmemek adına sert duruşundan vazgeçme riski de oldukça yüksek.
Burada belirleyici konulardan biri, Avrupa Birliği’nin ABD’ye karşı sınırda karbon düzenlemesini nasıl uygulayacağı olacak. Eğer Avrupa bu konuda sıkı bir duruş sergilerse, ABD’den AB’ye ithal edilen ürünler için Türkiye’ye yeni bir fırsat kapısı açabilir.
ABD’nin petrol üretimini artırması, arz fazlasına bağlı olarak düşen petrol fiyatlarıyla Türkiye’nin cari açığına ve özellikle enerji yoğun sektörlerdeki maliyet yapısına önemli katkı sunabilir. İlerleyen dönemde ABD'nin öncülüğünde doğalgazdan fuele geri dönüşlerin olup olmayacağı da üzerinde düşünülmesi gereken başka bir konu. Ben özellikle küçük ölçekli ve iç piyasaya hizmet eden şirketlerin kar baskısıyla bu dönüşü değerlendirebileceğini öngörüyorum. Her ne kadar bu, çevresel açıdan ideal olmasa da ekonomik baskılar bu tür geçişleri tetikleyebilir.
Peki, tüm bu gelişmelerin dünyaya, Türkiye’ye ve şirketlere olası etkileri neler olacak?
1. Türkiye, Mart 2023’te elektrikli araçlar için ek %40 gümrük vergisi uygulamaya başlamıştı. Bununla birlikte iki büyük üretici, Türkiye’de üretim yapma kararı aldı. Bu sayede, Türkiye’nin Çin elektrikli araçlarının Avrupa ve ABD’ye ihracatı için bir üs haline gelip gelmeyeceğini ya da ek vergiler nedeniyle bu satışların önüne geçilip geçilmeyeceğini hep birlikte göreceğiz.
2. Özellikle enerji yoğun sektörlerde düşen petrol fiyatlarının olumlu etkileri olabilir.
3. Azalan petrol fiyatlarına bağlı olarak enerji giderlerimizin düşmesi, ödemeler dengesi ve dış ticaret açığı açısından olumlu bir etki yaratabilir. Bu durum, ödemeler dengesi krizlerinden kaynaklı ani kur dalgalanması risklerini de azaltabilir.
4. Türkiye’de büyük petrokimya ve rafineri şirketlerinin bu durumdan kaynaklı kar kaybı yaşayabilecek olmaları da dikkate alınması gereken başka bir konu. Türkiye’nin en büyük üç ihracatçısından ikisinin rafineriler olduğu gerçeği, bu durumu şirketler ve ülke için daha detaylı incelenmesi gereken bir hale getiriyor.
Bu değerlendirmeler öngörü niteliğinde olup, yalnızca B planı değil, dünya gerçeklerini dikkate alarak C, D hatta Z planlarını yapmak tüm etkin yönetim kurulları ve üst düzey yöneticilerin ana görevi olmalıdır. Başarabilenler için geleceği şekillendirmek, sadece öngörüp uyum sağlamaktan çok daha güçlü bir yöntemdir.
Günümüzde küresel dinamikler hızla değişirken, yöneticilerin yalnızca var olan düzenlemelere uyum sağlamak yerine geleceği şekillendirecek proaktif stratejiler geliştirmesi kritik önem taşıyor. Her gelişmeyi titizlikle değerlendirip, dünyadaki değişimlerin şirket ve sektörleri üzerindeki etkilerini öngörerek çok yönlü stratejik planlar oluşturmak, bugün ve gelecekte sürdürülebilir başarıya ulaşmanın en etkili yolu. Elbette, her şeyi tek başınıza yapamayabilirsiniz; bu durumda, yapamadığınızın da farkında olup destek almak da önemli.
(Devam edecek)