Trump ABD’Yİ resesyona sürüklüyor

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM

1965’den bu yana ABD’de ne zaman faiz verim eğrisi negatife dönmüşse (uzun vadeli faizlerin kısa vadeli faizlerin altında kalma durumu), ekonomisi ama büyük, ama küçük bir resesyona girmiştir. Bunlardan belki sadece sonuncusu (2020) için tesadüfidir denilebilir, çünkü Covid-19 salgınından önce de negatif verim eğrisi görülmüştü, ama salgınla beraber verim eğrisi ister pozitif, ister negatif olsun, bir resesyonun yaşanması zaten kaçınılmazdı.

Son olarak ABD’de Temmuz 2022’den Eylül 2024’e kadar oldukça uzun bir süre negatif verim eğrisi görüldü. Hal böyle olunca, kaç zamandır ABD’de bir “resesyon olacak” söylentisi vardı. Ancak “bu sefer durum farklı” gibi bir iddia da söz konusuydu. Bu iddianın aslında oldukça geçerli sebepleri de var. En sonki (tesadüfi) resesyondan bir önceki resesyon bundan 17 sene önce 2008 yılında gerçekleşmişti. O resesyonla birlikte Fed (ve onu takip eden diğer merkez bankaları) en önemlisi tahvil alım programları (niceliksel genişleme) olan farklı enstrumanları devreye sokarak piyasaları rahatlatmış, krizin büyümesini önlemiş ve nihayetinde ekonomik canlanmayı sağlamıştı. Fed’in son 17 senedir piyasaları daha yakından takip ettiği ve daha pro-aktif davrandığı da bir gerçek.

ABD’de ekonomik büyüme (her ne kadar tüm kesimlere yayılan bir şekilde olmasa da) belirli bir oranda devam ediyor, ve neredeyse tüm finans kuruluşları önümüzdeki 1-2 sene resesyon beklemiyorlardı. Yani, bu sefer durum gerçekten de farklı gibiydi. Ama bu kuralın bozulmasına Trump’ın gönlü razı olmadı! Hemen kolları sıvayarak resesyon oluşması için gerekli tüm şartları yerine getirmeye başladı! Şaka bir yana, Trump’ın tutarsız ekonomik ve siyasi politikaları ABD’yi artık gerçekten de resesyona sokacak gibi gözüküyor.

Evet, belki Trump’ın uluslararası ticaret ilişkileri, ABD bürokrasisi ve derin devleti konusunda söylediklerinde doğruluk payı var. Örneğin, eğer Çin gibi ülkelerin uyguladığı tarife-dışı engelleri ve ihracat yapan endüstrilere sağladığı sübvansiyonları dikkate alırsanız, ABD’nin dış ticarette karşısında adil bir oyun alanı olmadığı sonucuna varabilirsiniz. Ancak bugünün küresel dünyasında hangi nihai ürünün ne kadarının hangi ülkenin firmaları tarafından yapıldığını belirlemek ve ona göre vergiler koymak imkansız gibi bir şey. Keza, ABD bürokrasisinde de ciddi verimsizlikler olabilir. Ancak bunu önlemenin yolu bir anda bir departmanı tümden kapatmak değil tabi.

Sonuçta, ABD tüketici güveninde gerileme, işsizlikte artış ve yatırımlarda duraklama görülmesi hiç de şaşırtıcı olmayacaktır. Bunun üstüne bir de gümrük vergilerine getirilen artışlar nedeniyle fiyat seviyelerinin artması karşısında Fed’in ister istemez faiz indirimlerini beklemeye almak zorunda kalması (ve bunun da ABD dolarını güçlü tutması) olası resesyonun daha da derinleşmesine bile neden olabilir.

Yeri gelmişken faiz oranlarındaki indirimin gecikecek olmasından bağımsız olarak (-ki faiz oranları-yatırım düzeyi ilişkisi çok da geçerli bir ilişki değildir zaten) yatırımlarda neden duraklama beklediğimi de kısaca açayım. Korumacı gümrük vergilerinin getirilmesiyle Amerikan firmalarının yerel yatırımlarını artıracağı gibi düşünülebilir. Ancak büyük bir belirsizlikle de karşı karşıya olan firmalar ister istemez bu kararlarını geciktireceklerdir. Unutmayalım ki 2026 Kasım’ında Temsilciler Meclisi’nin tamamı ve Senato’nun üçte biri yenilenecek. Şimdiden o seçimleri Cumhuriyetçilerin kaybedeceği kesin gibi. (Demokratik bir ülkeyi de kanun hükmünde kararnamelerle (executive order) bir yere kadar yönetebilirsiniz.) Alınan iktisadi kararların geri çevrilme ve/veya kısa ömürlü olma ihtimali karşısında yatırımların da ümit edilen düzeyde gerçekleşemeyeceği aşikar.

Eğer bir kurulu düzeni yıkmaya kararlıysanız, onun yerine getireceğiniz düzeni çok önceden ve titizlikle planlamış olmanız gerekir. Ancak bir ay içinde gördük ki, Trump’ın ne doğru dürüst bir vizyonu (içi boş bir MAGA söylemi dışında), ne de bir planı var. Bir öyle söylüyor, baktı olmadı, ertesi gün ise aksini söylüyor. Piyasaların ise en sevmediği şey belirsizliktir. Uygulanan politikalar yanlış olsun ama kendi içinde bir tutarlılık ve devamlılık arz etsin, piyasalar daha düşük bir düzeyde de olsa bir şekilde kendilerini yeni ortama uyarlarlar. Ancak bugün gördüğümüz tam bir kaos. Piyasalar da bu kaosa tepki veriyorlar.  

Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?
Yorum yapmak için tıklayınız
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar