Trump 2.0 ve küresel ekonomi

Erhan ASLANOĞLU
Erhan ASLANOĞLU Ekonomi ve Piyasalar

Trump’ın ikinci dönemi başladı. Bilinen, korumacı politikalar uygulayacağı yönündeydi. Korumacılığın hangi boyutta olacağı ise bilinmiyordu. Görevi aldıktan sonra yaptığı ilk açıklamalardan ilk etapta NAFTA bölgesinde, Kanada ve Meksika’ya %25 oranında gümrük vergileri ile korumacılığın başlatılacağını anlıyoruz. Çin ve Avrupa Birliği (AB) konusunda ise henüz net bir resim olmadığını, biraz sürece bırakıldığını görüyoruz. Muhtemelen NAFTA bölgesinden daha yüksek oranlar Çin’e, duruma bağlı olarak da NAFTA’ya göre daha düşük oranda bir koruma, AB’ye gelecek diye tahmin edebiliriz.

İlk etapta bu adımların korkulduğu kadar korumacı bir döneme girmeyeceğimize dair bir sinyal verdiği düşünülebilir.  Bununla birlikte, yorum yapmak için henüz çok erken olduğunu da vurgulamak gerekiyor. Trump’ın başkanlık görevini devraldıktan sonra onlarca kararname ile Biden yönetiminin birçok kararını geriye döndürdüğünü ve çarpıcı yeni kararlarla geldiğini görüyoruz. Kararnameler ekonomik kararlardan ziyade ekonomi dışı unsurları daha fazla içeriyor. ABD ekonomisi zaten iyi gidiyor. Ekonomiye ilişkin hızla atılacak adımlardan ziyade çarpıcı olması açısından ABD hegemonyasını güçlendirmeye yönelik adımların daha fazla ön plana alındığını görüyoruz. Panama kanalı, Grönland, Meksika körfezi konuları, Paris iklim antlaşmasından çıkılması, çok sayıda bölgesel ajansın ki bunlar ağırlıklı sürdürülebilirlik ve yeni yeşil enerji üzerine çalışıyor, kısıtlama altına alınması gibi kararlar bir yandan ABD hegemonyasını güçlendirmeye çalışırken, bir taraftan da iklim krizi ile mücadeleyi ciddi biçimde sekteye uğratacak unsurları içeriyor. Fosil yakıtların daha fazla devreye alınma çabası dünyanın geleceği açısından hiç de iyi olmayan sonuçları getirmeye aday görünüyor. Önümüzdeki günlerde atılacak adımların ekonomik etkilerini daha fazla izleyeceğiz.

 

ABD ekonomisi, gelişmiş ülkeler arasında olumlu yarışmış durumda

Geçtiğimiz hafta, IMF yılın küresel ekonomik görünüm raporunu yayınladı. IMF raporuna göre küresel ekonomik büyüme 2025 yılında %3,3 olarak gerçekleşecek. Bu tahmin önceki ekim ayı raporuna göre %0,1’lik yükselişe işaret ediyor. 2026 yılı büyüme beklentisi de %3,3 olarak açıklanmış durumda. 2023 ve 2024 yıllarında da yaklaşık bu oranlarda büyüyen küresel ekonominin son birkaç yıla benzer bir performans göstereceği tahminini almış bulunuyoruz.

Detaya baktığımızda, en güçlü büyüme tahmininin ABD için yapıldığını ve 2025 yılı büyüme beklentisinin önceki rapora göre %0,5 oranında yukarı yönlü bir revizyonla %2,7’ye geldiğini görüyoruz. 2026 tahmini de %2,1 olarak açıklanmış durumda. Gerek Fed’in erken ve güçlü faiz indirimi gerek Trump’ın ABD’de vergi indirimleri ile artması beklenen iç talep bu yüksek büyüme oranlarının en önemli nedeni görünüyor. ABD’nin geçtiğimiz iki yılın büyümesine çok yakın bir büyüme performansı göstermesi, üstelik bu büyümenin faizlerin yüksek olduğu bir dönemde gerçekleşmesi ABD ekonomisinin içinde bulunduğumuz süreçte gelişmiş ülkeler arasında oldukça olumlu ayrıştığını bir başka açıdan da gösteriyor.

Euro Bölgesi büyüme tahmini ise 2025 yılı için önceki rapora göre % 0,2’lik aşağı yönlü revizyonla %1’e indirilmiş görünüyor. Tahminlerde bir önceki rapora göre aşağı yönlü revizyonun en güçlü görüldüğü ekonomi, %0,5 oranıyla Almanya bulunuyor. Almanya ekonomisi için 2025 büyüme beklentisi sadece %0,3. Önceki iki yılda da %0,3 ve % 0,2 şeklinde peşpeşe daralma gerçekleşmişti. Dolayısıyla Almanya başta otomobil ve yüksek teknoloji makine üretiminde kaybetmeye başladığı avantaj ile Çin’in yavaşlamasıyla oldukça olumsuz bir seyir içine girmiş bulunuyor. Avrupa’nın diğer büyük ekonomileri arasındaki Fransa ve İtalya için de büyüme tahminleri %0,8 ve %0.7 gibi oranlarla önceki tahminlerin aşağısına çekilmiş durumda bulunuyor.

 

Birleşik Krallık’ın, STA’ların yarattığı esneklikle büyümesi bekleniyor

Zaten güçlü büyüyen ve yukarı yönlü revizyon yapılan ülke ise İspanya.  Özellikle dijital göçmenlik yasalarında yaptığı değişiklik ve esneklikle ciddi biçimde uzaktan çalışma yeteneği olan işgücünü ülkesine çeken İspanya, dünyanın yeni trendi olan hizmet ihracatında öncü ve çok önemli bir pay kapmaya başlamış görünüyor. ABD kadar olmasa da Birleşik Krallık ekonomisinin de yüzde 1,6 büyüme oranıyla Avrupa büyümesinin oldukça üzerinde bir orana ulaşması bekleniyor. Birleşik Krallık’ın, Euro Bölgesi’nden ayrıldıktan sonra serbest ticaret anlaşmalarıyla (STA) yarattığı esneklik bu büyümeye katkı sağlamış görünüyor.

 

Çin’de son yılların en düşük büyüme oranı öngörülüyor

2025 yılında Çin’in son yılların en düşük büyüme oranını % 4,5 ile görmesi beklenirken, Hindistan’ın görece yavaşlasa bile %6,5 oranı ile güçlü kalmaya devam edeceği anlaşılıyor. En olumsuz tahminler ise Rusya üzerine odaklanıyor. Trump‘ın Rusya ile iyi geçinme ve savaşı durdurma vaatlerine rağmen geçtiğimiz iki yılda %3’ün üzerinde büyüyen Rusya için  bu yıl %1.4 gelecek yıl %1.2 büyüme tahmini yapılmış durumda.

Latin Amerika’da ise önceki iki yıla göre daha zayıf büyüme beklentilerinin arttığını izliyoruz. Önceki iki yıl %3’lerde büyüyen Brezilya’nın ve Meksika’nın %1’lere doğru inmesi bekleniyor. Özellikle korumacılık beklentisiyle enerji ve bazı sanayi hammaddelerindeki fiyat düşüş beklentisi ile Brezilya ve Meksika’nın olumsuz etkilenmesinin temel nedenleri görünüyor. Meksika’nın görece aşağıda kalmasının bir diğer nedenin de Trump‘ın yeni döneminde göçmenleri geri yollama politikalarının bu ülkeyi önemli oranda negatif yönde etkileyeceği beklentisi olduğunu söyleyebiliriz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar