Torbadan çıkan trajikomik vergi düzenlemeleri!...
Bu düzenlemelerin reform niteliğimi yoksa deform niteliğimi daha hakim? Oysa kriz dönemlerinde vergi enstrümanı iyi kullanılırsa çok etkin olabildiği halde, böyle garip (!), anlamsız, perakende, hedeften uzak düzenlemelerle bütün anlamını ve önemini yitirebilir.
Geçtiğimiz hafta 16 Ekim Cuma günü TBMM’ye sürpriz bir kanun teklifi sunuldu. Bu kanun teklifi ile ağırlıklı olarak sosyal güvenlik ve vergi konularına ilişkin düzenlemelere yer verilmiş.
Dilerseniz önce torba kanun komedisine ve arkasından da torbada yer alan bazı vahim ve düşündürücü düzenlemelere bir göz atalım.
Torba kanun çıkarma komedisi devam ediyor!...
Bu torba kanun apar topar Meclis’e sunulunca, zamanlaması itibariyle ve doğal olarak 2021 bütçesi açısından yeni kaynakların öngörüldüğü aklımıza geldi. Zira bilindiği üzere çok ciddi bütçe açığı söz konusu ve yeni gelir kaynaklarına ihtiyaç var.
Ama nafile!... Torbadan yeni kaynaklardan vergi alma değil, aksine vergi almama yani vergiden vazgeçme ile ilgili düzenlemeler çıktı.
Peki, niye bu kanun teklifi adı gibi “torba” bir kanun.
Şöyle ki bu torba düzenleme toplam 43 maddeden ibaret. Anılan 43 maddenin 12 tanesi geçici madde niteliğinde. Yine bu 43 madde, irili ufaklı 19 adet kanunda değişiklik içeriyor. Yani torbada, Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı’na unvan ve kadro ihdasından OHAL inceleme komisyonu mevzuatına kadar ne ararsan var.
Söz konusu 19 kanunun 3 tanesi vergi ile ilgili: Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu ve Katma Değer Vergisi Kanunu. Bu 3 kanunda da 14 madde değişikliği veya ilavesi söz konusu.
Ama unutmayalım, bu kanun ve dolayısıyla madde sayısının Meclis’te aynı kalmayacağı, büyük bir ihtimalle aşılacağı kesin.
Zira adı “yapılandırma” olmakla beraber; tadı “vergi affı” olan bir sürpriz gündemde. Bu konu kesin gündeme gelecek. Parti yetkilisi de gazetecilerin bir sorusu üzerine “af demeyelim de yeniden yapılandırma diyelim” ifadesini kullanmıştı birkaç gün önce.
Bu arada Hazine ve Maliye Bakanı’nın daha 3 hafta kadar önce Yeni Ekonomik Program’ı sunarken “vergi affı yok” demesine bakmayın. Bakan istemiyor ama parti istiyor (!) meşruiyetini ve konunun içselleştirilmesini sakın gözden uzak tutmayın.
Torbanın bir başka özelliği de şu: Sivil toplum, meslek örgütleri, iş dünyası, akademia ve uzman kimlikli hiç kimsenin duymadığı, görmediği, bilmediği, dolayısıyla katkı sağlamadığı bir sürpriz.
Gelelim torbadaki vergi düzenlemelerine.
Torbadaki vergi düzenlemeleri çok trajikomik!.
Bir kanun teklifinin önce genel gerekçesine ve sonra da madde gerekçelerine bakılır; nasıl bir temel yaklaşım benimsendiği ve nasıl düzenlemeler yapıldığı anlaşılır sonra da hukuk tekniği ile yapılmış düzenlemelere geçilir.
Biz de bunun için genel gerekçeye bakıyoruz. Şöyle bir ifade görüyoruz: “.vergi rekabeti, vergide adalet, basitlik, etkinlik ve verimlilik ilkeleri çerçevesinde bazı güncellemelerin yapılması öngörülmektedir. Bu çerçevede kanun teklifinde yer alan düzenlemelerle, mükelleflerin gönüllü uyumunu gözeten, vergi güvenliğini güçlendiren, yatırımları ve sermaye piyasasını teşvik eden, idarenin etkin ve hızlı karar almasını sağlayan değişiklikler öngörülmektedir.”.
Bunlar; vergi teorisinin benimsediği ve çağdaş vergi sistemlerine sahip ülkelerin uyguladığı kurallar. Söyleyecek lafımız yok.
Şimdi gelin yapılması öngörülen vergi düzenlemelerinin bazılarına bir göz atalım.
- İşyeri açmadan ve sanayi tipi seri üretim yapan makine kullanmadan evde ürettiği ürünleri internet ve benzeri elektronik ortamda satanlar esnaf muaflığı kapsamına alınıyor. Yeni ve önemli bir düzenleme olarak sunulan bu maddenin uygulamasına ilişkin bazı koşullar getiriliyor.
- Madde gerekçesinde; ülke ekonomisinin uluslararası rekabetçiliğini geliştirmek adına, ürün ihracatı yapan tam mükellef gerçek kişilerin ihracattan elde ettiği kazancının yarısı gelir vergisi beyannamesinde indirim konusu yapılıyor. Bu maddenin uygulaması ile ilgili olarak bazı ölçütler ve koşullar öngörülüyor. Yani kurumsal yapılar bırakılıyor, kişisel çabalar destekleniyor. Kaldı ki ihracat desteklerinde vergi ve nakit teşviklerinin göz ardı edildiği anlaşılıyor.
- Yine madde gerekçesine göre vergi güvenlik müessesesi ihdas edilmesi amacıyla, kendi hisse senetlerini veya ortaklık paylarını iktisap edenlerin vergisiz kar payı dağıtımı yapmalarının önüne geçilmesi amaçlanıyor.
- Esnaf muaflığından yararlananların muafiyet sınırının her yıl yeniden değerleme oranında artırılması öngörülüyor.
- Vergi tekniğine ve uygulama sorunlarına açıklık getirmek üzere; çok küçük bir azınlığı oluşturan şanslı kimselerin menkul kıymet gelirlerindeki stopaj düzenlemesi ele alınıyor ve kaldıraçlı işlemlerin istisna süresi 2025 yılı sonuna kadar uzatılıyor.
- Zenginlerin keyfi ve kumar amaçlı at yarışlarında görev alan ve 2004 yılından beri uygulanagelen jokeyler, yardımcıları ve antrenörlere ödemeler üzerinden yapılan vergi kesintisi oranı aynen korunuyor ve süre 2025 yılının sonuna çekiliyor. Ülkenin vergi sisteminin çarpıklıklarından biri olan bu uygulamanın birkaç kez uzatıldığını da unutmamak gerekiyor.
- Perakende ve palyatif davranışla işsizliğe çare bulmak adına kısmi zamanlı çalışmayı kabul eden hizmet erbabı için gelir ve damga vergisi istisnası getiriliyor. Ancak bu maddenin uygulaması, getirilen ağır koşullarla adeta ortadan kaldırılıyor.
- Daha önce birkaç kez uygulanan yurt dışındaki para, altın, döviz ve menkul kıymetlerin vergisiz olarak Türkiye’ye getirilmesi ile ilgili düzenleme yeniden devreye sokuluyor. Galiba paranın, dövizin ve varlıkların güvenli yere yöneldiği, ne yazık ki bu süreçte yurt dışına varlıkların çıkarıldığı unutuluyor.
- İhracatçıların dahilde işleme rejimi uygulamasına yönelik KDV istisnasının süresi 2025yılının sonuna uzatılıyor.
- Milli Eğitim Bakanlığı’na bağışlanan bilgisayarlar ile donanım ve yazılımına ilişkin KDV istisnası da 2023 yılı sonuna kadar uzatılıyor.
- Vergi kanunlarını adeta yazboz tahtası haline getiren UEFA Kupası şampiyonlar ligi finalinin İstanbul’da oynanmasına ilişkin tanınan KDV istisnası önümüzdeki yılın sonuna kadar geçerli hale getiriliyor.
- Ülkenin tam vergiye ihtiyacı olduğu dönem itibariyle zamansız ve fakat mahiyeti itibariyle anlamlı gibi görülen kurumlar vergisi oranında yüzde 5 indirim imkânı getiriliyor. Ayrıca Borsa’da işlem gören şirketler için de vergi oranının 2 puan düşürülmesi öngörülüyor. Ancak ticaret yoksa üretim yoksa ve dolayısıyla kazanç yoksa vergi oranının indirilmesinin anlamı olmadığını bilmek gerekiyor. Zira verginin yüksek oranı zorlayıcıdır, ama düşük oranı cezbedici değildir.
- Yine perakende bir düzenlemeyle kurumlar vergisi uygulamasında, bazı birim ve kuruluşlara bağlı işletmelerin iktisadi işletme oluşturmaması uygulaması 2025 yılı sonuna kadar uzatılıyor.
- UEFA Kupası Şampiyonlar Ligi finali ile ilgili KDV istisnası uygulamasına paralel olarak kurumlar vergisi istisnası da getiriliyor.
Sonuç olarak;
Kanun teklifinin genel gerekçesinde ortaya konulan ilkeler ile daha sonra kanunda yer alan düzenlemeler arasında bir ilinti görülüyor mu? Bu düzenlemelerin reform niteliği mi yoksa deform niteliği mi daha hakim?
Oysa kriz dönemlerinde vergi enstrümanı iyi kullanılırsa çok etkin olabildiği halde, böyle garip (!), anlamsız, perakende, hedeften uzak düzenlemelerle bütün anlamını ve önerimini yitirebilir.