Toplu işten çıkarmalarda iletişim
“Sizin fedakârlığınız ve zorlu çalışmanız sayesinde daha iyi bir şirketiz. Emeklerinizi bizle paylaştığınız için size teşekkür ediyorum. Ümit ediyorum ki, katkılarınızın dünyada yarım milyardan fazla insana dokunduğunu ve milyonlarca sanatçıya, yaratıcıya ve yazara katkı sağladığını biliyorsunuzdur.”
Yukardaki sözlere bakarak “Bir ödül töreninden alınmış cümleler” diyebilirsiniz. Şöyle bir sahne düşünün: Yılı başarı ile tamamlamış bir şirketin tepe yöneticisi, yılsonunda çalışanlarına hitap ediyor. Ve yukarıdaki sözlere yakışan son cümle de şöyle oluyor: “Sizinle gurur duyuyorum”. Ama bu sözleri, toplu işten çıkarma yapan bir şirketin CEO’sunun çalışanlarına yolladığı mektuptan aldım. Bu şirket Spotify ve CEO da Daniel Ek.
Spotify
Spotify, bir dijital veri akışı platformudur. Şirket 2006 yılında Stockholm’da mütevazi bir “yeni-girişim” (start-up) olarak Daniel Ek ve Martin Lorentzon tarafından kurulmuştur. Müzik endüstrisinde bir devrim yaratmıştır. O ana kadar müzik endüstrisi büyük bir korsanlık girişimi ile karşı karşıya idi.
Napster, LimeWire ve The Pirate Bay gibi paylaşım siteleri vardı. İnsanlar buradan hiç para vermeden müzik parçalarını indirirlerdi. O müzik parçalarının yaratılmasında emeği geçen şarkı yazarından plak /kaset/CD yapımcısına kadar hiç kimse payını alamazdı. Daniel Ek, Telegragh gazetesine verdiği demeçte şöyle demiş: “Korsanlığı yasalarla ortadan kaldırmak mümkün değildi. Bu sorunu çözmenin yolu, korsanlardan daha kaliteli bir hizmet sunmak, aynı zamanda da müzik endüstrisine hakkını vermekti”. İşte Spotify bunu başardı.
Önce kullanıcılara bedava ama reklam içeren hizmet sunan Spotify, daha sonra aylık 10 dolar karşılığı reklamsız hizmet de vermeye başladı. Bugün Spotify’ın yarım milyarı aşkın kullanıcısı ve 180 ülkede 226 milyon abonesi vardır. Platform, son verilen bilgilere göre 100 milyon şarkı, 5 milyon podcast ve 350.000 sesli-kitap barındırmaktadır. Şirketin şu andaki pazar değeri 38,2 milyar dolardır.
İletişimin hedefindekiler
Spotify, işte böyle bir firma. Şimdi bu firmanın yöneticisi olduğunuzu düşünün. Kendinizi CEO Daniel Ek yerine koyun. Çalışan sayısını 2021 ve 2022 yıllarında aldığınız elamanlarla %129 artırmışsınız. Ancak pazarda koşullar değişince bakmışsınız geleceğe dönük hedeflerinizi mevcut yüklerle gerçekleştiremeyeceksiniz. Giderlerinizi kısmanız gerekiyor. Bu nedenle 1500’den fazla çalışanınızı işten çıkarmaya karar veriyorsunuz. Şimdi elinizdeki sorun bu kötü haberi nasıl vereceksiniz? İşte size tam bir iletişim problemi. Daniel Ek’in bu soruna cevap olan mektubu, güzel bir iletişim örneği.
İşten toplu çıkarma olaylarında iletişimin hedefindeki taraflar şöyledir: a) İşten çıkarılanlar b)Geride kalanlar c)Dış dünya.
Bu tür iletişimde her şeyden önce bu işten çıkarmanın gerekçelerini, bunun rasyonelini anlatmak gerekir. Öyle ya, Spotify’da işler tıkırında yürürken, son iki yılda çalışan sayınızı bu kadar artırmışken nerden çıktı bu işten çıkarma? Daniel Ek, işten çıkarmanın gerekçesini iki nedende toplamış: ekonomik büyümenin yavaşlaması ve kredi faizlerinin artışı. İşten çıkarmanın gerekçesi, hedefinizde olan üç kesime de vermeniz gereken ilk mesajdır. İşten çıkardıklarınıza “Bak sizi boşuna işten çıkarmıyorum. Şirketin geleceği için buna mecburum” diyorsunuz. Çalışanlarınıza da verdiğiniz mesaj ise şudur:“ Durum kötü, siz de ayağınızı denk alın”. Dışarıya verdiğiniz mesaj ise: “Sizin de bildiğiniz gibi ekonomik koşullar bu. Basiretli bir tüccar olarak tedbir almamız gerekiyordu. Gemi batmıyor; ama bizim hızımızı kesen fazlalıklardan kurtuluyoruz.”
İşten çıkardıklarınıza bunun gerekçelerini anlatıyorsunuz. Ancak bu yetmez. Onların o ana kadar olan emeklerini ne kadar takdir ettiğinizi belirtmeniz gerekir. Dünyanın binbir türlü hali vardır; işler iyi giderse tekrar bu kişilere ihtiyacınız olacaktır. İşten çıkardığınız kişiler nasılsa huyunu suyunu, yeteneklerini bildiğiniz kişiler. Güzel anılarla ayrılmalıdırlar ki, ilerde ihtiyacınız olduğunda geri dönebilsinler. İşte bu nedenle, Daniel Ek yukarıda yazımın girişinde yer verdiğim sözleri ediyor.
Güzel sözler tamam, ama söz karın doyurmaz. Bu kişileri sıcak yuvanızdan çıkarıp kapı önüne koyduğunuzda onlara yasal haklarının ötesinde de bir şeyler vermelisiniz. Örneğin Spotify, beş aylık bir ayrılma süreci tanımlamış. Daniel Ek mektubunda: Beş aylık kök maaşlarının tutarında tazminat ödeyeceklerini; sağlık sigortalarının beş ay devam edeceğini, yabancılara vize sorunları ile ilgili destek verileceğini de belirtmiş.
Toplu işten çıkarmalarda geride kalanlara verilecek güven de önemlidir. Sonuçta işten çıkanlar çıkar gider. Ama çarkın dönmesi için geride kalanlara ihtiyaç vardır. Böyle bir toptan işten çıkarma geride kalanların kafasında kaygılar uyandırır: Acaba şirket bundan sonra ne yapacak ve işten çıkarmaların gerisi gelecek mi? Spotify örneğinde Daniel Ek, firmayı yeni koşullara uydurmak için 2024 ve 2025 yılına sarkacak biçimde parça parça işten çıkarma seçeneği olduğuna da söylüyor. Ama bunun yerine toptan çıkarmayı seçtiklerini belirterek geride kalanların kaygısını gidermiş oluyor.
İçeriye yayınlanan mektup daha sonra dışarıya da aynen sunulmuş. Böylece şirket dışarısı ile açık ve şeffaf iletişim içinde olduğunu göstermiş. İşten çıkarmaların gerekçesi ve şirketin ileriye dönük hedeflerinin belirtilmesi ile şirketin çalışanları yanında dışındaki paydaşlarına bilgi verilmiş. Dışarıya yapılan bildirimle de toplu işten çıkarmaların piyasada yaratabileceği olumsuz yankıların önüne geçilmiş olur.
Sonuç
İdeali, işten eleman çıkarmamaktır. Hele hele toplu işten çıkarma hiç olmamalıdır. Çünkü bu eylemler şirketlerde travmalar yaratır, piyasada olumsuz yankılar yaratabilir; görünmeyen maliyetler oluşturur. Ama bakarsınız evdeki hesap çarşıya uymaz ve böyle bir durumla karşılaşırsınız. O zaman bunu yapmak elzem olur. Yaptığınız doğru iletişimle toplu işten çıkarmaların görünmeyen maliyetlerini minimuma indirebilirsiniz. İşten çıkanlara, geride kalanlara ve dış dünyaya şeffaf olarak, düzgün biçimde bilgi verilmesi zorunludur. Spotify’dan Daniel Ek’in iletişimi buna güzel bir örnektir.