Ticaret Kanunu’na değişiklikler geliyor
Meclise sunulan “Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile ticari yaşamın anayasası niteliğinde olan Ticaret Kanunu’nda beş önemli değişiklik öngörülmektedir. Aşağıda bu değişiklikleri veya getirilmek istenilen düzenlemeleri sırasıyla aktarıyorum.
Yönetim kurulu iş bölüşümünde değişiklik
- Mer’i Ticaret Kanunu’na göre yönetim kurulu üyeleri genel kurul tarafından en çok üç yıl süreyle görev yapmak üzere seçilebilmekte iken yönetim kurulu kendi içerisinde yönetim kurulu başkan ve başkan vekilini ancak bir yıl süre ile görev yapmak üzere seçebilmekte, bu nedenle de yönetim kurulu her yıl yeniden başkan veya başkan vekili seçmek zorunda kalmaktadır. Bu durum anonim şirketlerde, her yıl yönetim organizasyonunu yeniden gözden geçirmek zorunda bıraktığı gibi, pek çok şirkette de seçimin yönetim kurulunun görev süresi için yapıldığı düşüncesi ile her yıl seçim yapılmamaktadır. Bu durumda da yönetim kurulu başkan ve başkan vekilinin bir sonraki yıl yönetim kurulu başkan ve başkan vekiline atfedilen yetki ve görevlerin kim tarafından kullanılacağı hususlarında uygulamada tereddüt oluşturmaktadır. Kanun teklifi ile Ticaret Kanunu’nun 366. maddesinin bu sakıncayı giderecek şekilde değiştirilmesi öngörülmekte ve bu suretle yönetim kuruluna başkan ve vekilini yönetim kurulunun görev süresinin tamamını kapsayacak şekilde seçme olanağı sağlanmak istenilmektedir.
Yönetim kurulunun atama yetkisinde değişiklik
- Mer’i Ticaret Kanunu’nun 375’inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde “müdürlerin ve aynı işleve sahip kişiler ile imza yetkisini haiz bulunanların tamamının atanmaları ve görevden alınmaları” yönetim kurulunun devredilmez görev ve yetkileri arasında sayılmıştır. Dolayısıyla yönetim kurulu kararı ile yerine getirilmesi gereken bu işlemler, yetki devrine konu edilememektedir. Aynı fıkranın (a) bendinde ise yönetim kuruluna, yine devredilemez şekilde, “şirketin üst düzeyde yönetimi” görevi verilmiştir. Üst düzeyde yönetim görevinin kapsamı ise genel işletme politikası başta olmak üzere yatırım, finansman, temettü gibi politikaların belirlenmesi, belirlenen politikalar çerçevesinde hedeflere ulaşılması için araçların seçilmesi, hedeflere ulaşılıp ulaşılmadığının veya ulaşılıp ulaşılmayacağının belirlenmesi, finansal uygulamaların kontrolü ve stratejilerin tespiti” şeklinde açıklanabilir. Bu kapsam açısından bakıldığında, bunları gerçekleştirecek üst düzeyde yöneticinin de yönetim kurulu tarafından belirlenen stratejiyi, politikaları, makro planları uygulayacak yönetim teşkilatının başındaki kişiler olduğu anlaşılmaktadır. Üst düzeyde yönetimin ve üst düzey yöneticilerinin bu şekilde anlaşılması karşısında, (d bendi uyarınca) müdürlerin ve aynı işleve sahip kişiler ile imza yetkisini haiz bulunanların tamamının atanmasının yönetim kurulunun devredilemez yetkileri arasında bulunmasının bir anlam ve önemi kalmamaktadır. Nitekim kanun teklifinde; iki bendin belirtilen şekilde birlikte yorumunda ve uygulamada ihtilaflar bulunduğu gerekçesi ve şube ağı geniş, temsile yetkili çalışanı fazla olan şirketlerde her düzeyde çalışanın atanma ve görevden alınmalarına ilişkin yetkinin yönetim kurulunca devredilememesinin iş süreçlerini zorlaştırdığı değerlendirmesi ile şirket işlemlerinde kolaylık sağlamak için şirketin üst düzey yöneticileri dışında kalan kişilerin atanma ve görevden alınmaları yönetim kurulunun devredilemez ve vazgeçilemez görev ve yetkileri arasından çıkarılmakta ve uygulamada yaşanan tereddütlerin bu suretle giderilmesi amaçlanmaktadır.
Yönetim kurulu toplantı çağrı usulünde değişiklik
- Mer’i Ticaret Kanunu’nun 392. maddesinde yönetim kurulunu toplantıya çağırma yetkisi yalnızca yönetim kurulu başkanının ve Başkana ulaşılamadığı hallerde yönetim kurulu başkan vekilinin takdirine bırakılmıştır. Yönetim kurulu toplantısı yapılması ve müzakere ihtiyacının ortaya çıktığı bazı hallerde, üyelerden bu yönde talep gelmesine karşılık başkan veya vekili taleplere karşı duyarsız kalabilmektedir. Gerçi bu durumda üyelerin mahkemeye müracaatla toplantı yapılmasını sağlama olanakları varsa da bu da zaman alan bir süreçtir. Bu nedenle kanun teklifi ile anılan maddede yapılacak değişiklikle, “yönetim kurulu üyelerinin çoğunluğu tarafından yapılan toplantı istemlerinde, yönetim kurulu başkanına yönetim kurulunu toplantıya çağırma yükümlülüğü getirilmekte, yönetim kurulu başkanınca yönetim kurulunun toplantıya çağırılmadığı veya başkana/başkanvekiline ulaşılamadığı hallerde istemin doğrudan çağrı sahiplerince yapılabilmesi” olanağı sağlanmaktadır.
Ticaret siciline yargılama gideri muafiyeti
- Mer’i Ticaret Kanunu’nun geçici 7’nci maddesi uyarınca, 1.7.2015 tarihine kadar kanuna uyum sağlamamak, zorunlu sermaye artırımlarını yapmamak veya son beş yılda genel kurul toplantısı yapmamış olmak gibi sebeplerle ticaret sicili kayıtları re’sen silinen şirket veya kooperatifler hakkında açılan ihya davalarında ihya kararı ile birlikte davaya yasal hasım olarak iştirak eden ticaret sicili müdürlükleri aleyhine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilebilmektedir. Kanun teklifi ile bu davalarda, sadece madde hükümlerini uygulamakla yükümlü olan ticaret sicili müdürlükleri aleyhine yargılama gideri vekâlet ücreti hükmolunmasının önüne geçici düzenleme getirilmesi öngörülmektedir.
Şirketlere sermayeyi uyarlama zorunluluğu
- Bilindiği gibi 25 Kasım 2023 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan 24.11.2023 tarih ve 7887 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile Türk Ticaret Kanunu’nda anonim şirketler için belirlenmiş asgari esas sermaye tutarı 250 bin TL’ye (kayıtlı sermaye sistemini kabul etmiş bulunan halka açık olmayan şirketler için 500 bin TL’ye), limitet şirketlerde ise asgari esas sermaye tutarı 50 bin TL’ye yükseltilmişti. Bu yeni asgari sermaye tutarlarının ancak kararın yürürlüğe girdiği tarihten sonra (1.1.2024) kurulacak şirketlere uygulanabileceğini, kanunda mevcut şirketlerin artırılan yeni tutarlara uyumunu zorunlu kılan bir düzenleme olmadığını 28 Kasım ve 12 Aralık günlü köşe yazılarımda belirtmiştim. Nitekim Ticaret Bakanlığı da daha sonra bu yönde görüş açıklamıştı. Şimdi bu Torba Kanun’la, 1.1.2024’ten önce kurulmuş ve sermayesi Cumhurbaşkanı’nca belirlenen tutarın altında kalmış olan sermaye şirketlerine, sermayelerini 31.12.2026 tarihine kadar yeni asgari sermaye tutarlarına yükseltme yükümlülüğü getirilmektedir. Ticaret Bakanlığı’na da bu süreyi uzatma yetkisi verilmektedir. Bu tarihe kadar sermaye artırımının yapılmaması halinde, şirket infisah etmiş kabul edilecektir. Şirketlerin bu sermaye artırımını kolaylıkla yapabilmeleri için teklifle, bu maksatla yapılacak genel kurul toplantılarında toplantı nisabının aranmayacağı ve kararların toplantıya katılanların oy çokluğuyla alınacağı ve imtiyaz haklarının bu konuda kullanılamayacağı öngörülmektedir.
Öte yandan kayıtlı sermaye sistemini kabul etmiş şirketlerin çıkarılmış sermayelerinin yeni asgari sermaye tutarının (250 bin TL) üzerinde olması koşulu ile kayıtlı başlangıç sermayeleri ile çıkarılmış sermayelerini 500 bin TL’ye yükseltmedikleri takdirde infisah etmiş sayılmayacaklar, sadece kayıtlı sermaye sisteminden çıkmış kabul edileceklerdir.
Keşke bu kanun teklifiyle, şirketler dünyasına biraz daha ciddiyet getirebilmek için bu asgari tutarlar biraz daha yükseltilseydi, Cumhurbaşkanı’na verilen artırım yetkisi yenilenseydi ve Cumhurbaşkanı’na asgari sermayeleri her yeniden belirleyişinde mevcut şirketlere de uygulatma yetkisi verilseydi.