Temmuzda Yİ ÜFE de düştü mü?
Zafer Özcivan
Ekonomist-Yazar
Orta vadeli planda öngörüldüğü üzere mayıs ayında pik yapan enflasyon oranları düşme eğilimine girerek temmuz ayında yıllık %41,37, aylık %1,95 olarak TÜİK tarafından açıklandı. Ancak geçtiğimiz 2023 yılı temmuz ayında aylık gerçekleşen Yİ ÜFE oranının %8.23 olduğu dikkate alındığında bu ayki Yurt içi üretici fiyat endeksinde yaşanan düşmenin %6.29 unun baz etkisinden kaynaklandığı gerçeğini unutmamalıyız. Yani enflasyon kâğıt üzerinde %41,37 gözükmesine rağmen TÜİK verilerine göre (%41,37+6,29) gerçek Yİ ÜFE oranı %47,66’dır. Aynen tüketici fiyat endeksinde olduğu gibi Yİ ÜFE de de baz etkisi mevcuttur.
Yurt içi üretici fiyat endeksi sonuç olarak tüketici fiyatlarına yansıyacağından ekonomide ayrı bir yeri vardır. Çünkü halkın satın alma gücüne göre yapılacak alımların temeli yurt içi fiyat endeksine göre belirlenmektedir. Şöyle ki bir satıcı üretim işletmesinden aldığı fiyatı baz alarak satış fiyatını belirleyecek ve TÜFE oranına etki edecektir.
Üretim işletmelerinin diğer ticaret işletmelerine göre süreçleri daha zor ve karmaşıktır. Üretim faktörlerini bir araya getirip hammaddeleri işleyerek ürün elde etmek için öncelikle gerekli yatırım ve makine ve teçhizat yatırımın teknolojik gelişmelere göre yenilenmesi, otomasyona uyum sağlanması, insan kaynaklarından maksimum verim elde edilmesi, tedarik zincirinin ihtiyaçlara göre ve en ekonomik şekilde oluşumunun sağlanması, gerekli olan hammadde ve ara malın üretiminin Türkiye’de üretilemiyorsa ithalat yoluyla girdi sağlanması, ürün gamının piyasanın isteklerine göre belirlenmesi ve gerekli görüldüğünde değişmesi veya arttırılması, rakiplerin kriterlerinin ve uygulamalarının takibi, hedef kitlenin belirlenmesi ve genişletilmesi, ihracat olanaklarının en verimli şekilde kullanılması, devletin verdiği desteklerden faydalanılması, uluslararası pazarda rekabet kriterlerine uyum sağlanması yanında satış departmanının oluşumu gibi temel faktörlerin bir araya getirilmesi son derece önemli bir süreçtir. Burada en önemli departmanlardan Ar-Ge ve maliyet muhasebesi üretimim en önemli temel ögelerinden sadece iki tanesidir.
Ülkemizde üretim işletmelerine verilen desteklerin tekrar gözden geçirilmesi elzemdir. Devlet tarafından verilen kredilerin doğru ve amaca uygun şekilde kullanılıp kullanılmadığı denetim altına alınmalı belirli zaman periyotlarında verilen kredinin nereye kullanıldığı, ne üretildiği, nereye ve nasıl satıldığı gibi temel işlevler baz alınarak sürekli kontrol edilmelidir. Çünkü alınan kredilerin amaç dışında kullanılması önlenmelidir.
Yurt içi üretici fiyat enflasyonunun yükselmesinde en büyük etkenlerden birisi de kullanılan hammadde ve ara malların yurt içinde üretilmeyenlerin ithalat yoluyla tedarik edilmesidir. Ülkemizde yapılan üretimde kullanılan hammadde ve ara malının yüzde elliden fazlasının yurt dışından ithalat yoluyla tedarik edildiği bir gerçektir. Döviz ödenerek getirilen bu hammadde ve ara mal bedeli kurlar yüksek olduğunda fazla para ödendiğinden üretim maliyeti de zorunlu olarak yükselecektir ve artan bu maliyet fiyatlara yansıyacak bu da enflasyon olarak karşımıza çıkacaktır. Dolayısıyla üretim maliyetlerinin yani yurt içi üretici fiyat endeksinin düşmesi için biz öncelikle ithal ikame malların üretimine öncelik tanımalıyız. Böylelikle hem üretim maliyeti azalarak enflasyona olumlu etki yapacak hem de ithalatımız azalacağından dış ticaret açığımız da azalacaktır
Günümüzde ihracat yapan işletmeler döviz kurların uzunca bir süreden bu yana yatay seyretmesinden dolayı haklı olarak serzenişlerde bulunmaktadırlar. Çünkü üretim girdi maliyetleri (Hammadde, ara mal, işçilik, işyeri kirası vd.) sürekli arttığı halde gelir yerinde saymaktadır. Bu durumda işletmeler karlarından fedakârlık yapmakta hatta bazen zarar bile etmektedir. İşin daha a ötesi işletmeler çıkan personelin yerine yeni personel almamakta, küçülmeye gitmektedir. Üretime ve buna bağlı olarak ihracata en çok ihtiyacımız olan bir dönem yaşamaktayız ve bu ortamda konkordato ve iflas olaylarının çoğaldığı gerçeğiyle karşı karşıya kalıyoruz. Dolayısıyla zararı millet olarak biz çekiyoruz ve böyle giderse çekmeye de devam edeceğiz.
TÜİK verilerine göre;
Sanayinin dört sektörünün yıllık değişimleri; madencilik ve taş ocakçılığında %60,34 artış, imalatta %41,84 artış, elektrik, gaz üretimi ve dağıtımında %25,27 artış ve su temininde %75,40 artış olarak gerçekleşti.
Ana sanayi gruplarının yıllık değişimleri; ara mallarında %36,96 artış, dayanıklı tüketim mallarında %49,78 artış, dayanıksız tüketim mallarında %55,41 artış, enerjide %31,09 artış ve sermaye mallarında %40,06 artış olarak gerçekleşti.
Yİ-ÜFE imalat ürünlerinde aylık %1,42 arttı
Sanayinin dört sektörünün aylık değişimleri; madencilik ve taş ocakçılığında %1,55 artış, imalatta %1,42 artış, elektrik, gaz üretimi ve dağıtımında %7,37 artış ve su temininde %5,28 artış olarak gerçekleşti.
Ana sanayi gruplarının aylık değişimleri; ara mallarında %1,57 artış, dayanıklı tüketim mallarında %1,20 artış, dayanıksız tüketim mallarında %0,58 artış, enerjide %6,28 artış ve sermaye mallarında %1,78 artış olarak gerçekleşti.