Temmuz toplantıları öncesinde makro veriler izleniyor
Haziran ayı, merkez bankaları sıkılaşma temasının öne çıktığı bir ay oldu. Japonya hariç daha şahin politikaya geçiş eğiliminin hakim olduğunu görüyoruz. ABD ve İngiltere Merkez Bankası faiz artış sürecindeyken, Avrupa Merkez Bankası (ECB) faiz artırmaya hazırlanıyor ve bu da daha hızlı sıkılaşma sinyali veriyor. BOJ ise her ne kadar güvercin duruşunu korusa da döviz piyasasının yakından izlenmesi gerektiğini vurgulayarak müdahale sinyalleri veriyor. ECB’nin Temmuz ayında 25 baz puan faiz artırımı sinyali vermesi, Eylül ayındaki toplantı için 50 baz puan faiz artırımı için açık kapı bırakması ve ardından FED’in 75 baz puan faiz artırımına gitmesi, stagflasyon korkularını destekler nitelikte. Özellikle FED’e baktığımızda, güçlü ve genele yayılan fiyat artışlarının öne çıktığı enflasyon verilerinin ardından 75 baz puan faiz artırımına gitti ve Temmuz toplantısı için de 50 veya 75 baz puan faiz artırımına açık kapı bırakarak sıkılaştırmaya devam edeceğinin işaretini verdi. FED Başkanı Powell ‘‘Bu büyüklükteki adımların yaygın hale gelmesini beklemiyorum’’ ifadesiyle beklentileri bir miktar dengeledi diyebiliriz.
Kısaca, yapışkan enflasyon beklentilerindeki güçlenmeyle birlikte merkez bankalarının daha şahin politikalarına yönelik soru işaretleri artıyor. Nitekim, ECB’nin Temmuz ayı için faiz artırımı sinyali vermesi, FED’in 15 Haziran ayındaki 75 baz puan faiz artırımı ve ardından İsviçre gibi daha güvercin tarafta kalan merkez bankalarından gelen sürpriz faiz artırımlarının politikada sıkılaşmaya yönelik riskleri yükseltmiş olabileceğini söyleyebiliriz.
İngiltere Merkez Bankası’nın önümüzdeki döneme yönelik daha şahin açıklamaları, bazı zayıf makro verilerle birlikte, örneğin Atlanta FED’in büyüme beklentilerini aşağı yani yüzde 0,9’dan yüzde 0’a revize etmesi, bizim de uzun zamandır öne çıkardığımız stagflasyon temasına destek olmuş gözüküyor. Ayrıca Avrupa Merkez Bankası’nın çevre ülke bono faizlerinde yaşanan sert yükselişler ardından olağanüstü toplantıya giderek, çevre ülke bonolarında ayrışmayı durdurmak için yeni bir araç geliştireceğine dair açıklamaları, kısa vadede riskli varlıklar açısından olumlu olsa da böyle bir adımın gündeme gelmesinin yeni bir borç krizi olasılığına da işaret etmiş olabileceğini belirtmek isteriz.
Önümüzdeki dönemde artan stagflasyon riskleri eşliğinde merkez bankalarından gelecek politika mesajlarının önemli olmaya devam edeceğini düşünüyoruz. Bu doğrultuda da 21 Temmuz’da Avrupa Merkez Bankası ve 27 Temmuz’da FED FOMC toplantıları, kısa vadede riskli varlıklar için en önemli gündem konularından biri olacak.
FED'in Haziran toplantısındaki güncellenen tahminlerine baktığımızda daha düşük büyüme, daha yüksek enflasyon ve işsizlik beklentileri öne çıktı. Güncellenen tahminlerde üyelerin faiz artışı beklentilerinin bu yıl sonuna kadar yüzde 3,25 – 3,50'ye yükseldiğini görüyoruz. Bu beklentilerin Temmuz'da 75 baz puanlık faiz artışı ardından Eylül'de 50, Kasım ve Aralık toplantılarında ise 25 baz puanlık bir faiz artış olasılığına ima ettiğini söyleyebiliriz veya bu beklentiler, 50 baz puanlık üç faiz artışı ardından 25 baz puanlık bir faiz artışı anlamına da gelebilir. Dolayısıyla Temmuz toplantısındaki 50 veya 75 baz puanlık faiz artışı kararı öncesinde istihdam verileriyle birlikte özellikle 13 Temmuz’da açıklanacak enflasyon verilerinin ve 15 Temmuz’da açıklanacak Michigan anketindeki enflasyon beklentilerinin önemli olabileceğini düşünüyoruz.
Enflasyondaki yukarı yönlü sürprizler ve artan enflasyon beklentileri, FED'i daha fazla sıkılaştırma ve şahin piyasa beklentilerini karşılama baskısı altında tutabilir. FOMC üyelerinden gelen son açıklamalarda da daha şahin mesajların öne çıktığını görüyoruz. Örneğin, şahin mesajlarıyla bilinen FED Üyesi Christopher Waller, verilerin beklediği gibi gelmesi durumunda Temmuz ayında bir 75 baz puanlık faiz artışını daha destekleyebileceğini belirtti. Gelecek veriye göre daha fazla sıkılaştırmaya ihtiyaç duyulabileceğini söyleyen FED Üyesi Bowman, Temmuz’da 75 baz puan ve takip eden diğer birkaç toplantıda 50 baz puan artışı destekleyeceğini aktardı.
Yapışkan enflasyon beklentileri, Temmuz’da 75 baz puan faiz artırımı beklentilerini öne çıkarsa da özellikle konut ve imalat sektöründeki zayıflama sinyalleri nedeniyle 50 baz puan faiz artışı olasılığının da göz ardı edilmemesi gerekiyor. Faizlerdeki sert yükselişlerin, bu yılın özellikle ikinci yarısı ve önümüzdeki yılın ilk yarısında bir durgunluğa yol açması muhtemel gözüküyor. Bu doğrultuda birçok makro veride de zayıflama sinyallerini takip ediyoruz. Örneğin, son açıklanan öncü PMI endekslerindeki kötüleşme sinyalleri, yeni siparişler alt endekslerindeki düşüşler, philadelphia imalat endeksinin daralma bölgesine geçmesi gibi. Önümüzdeki dönemde, özellikle çekirdek endekste aylık artış hızında bir yavaşlama görürsek, bu görünümün ‘‘FED’in sıkılaşma planında geri atar mı?’’ sorularına destek olabileceğini hatırlatmak isteriz. Bunun için de istihdam göstergelerinde yumuşama işaretleri ve enflasyon beklentilerinde daha ılımlılaşma görmemiz gerekir diye düşünüyoruz.
Kısacası finansal piyasalar, enflasyonun hala yüksek olduğu, büyümenin zayıfladığı ve politikada sıkılaşmanın öne çıktığı bir makro resimle karşı karşıya. Riskli varlık sınıfında yer alan hisse senetlerinde bizim de beklediğimiz gibi aşırı satım bölgelerinden tepki yükselişleri etkili olsa da ana trend aşağı yönde olmaya devam ediyor. Daha orta ve uzun vadede küresel borsalardaki ayı piyasasının henüz sonlanmadığını düşünüyoruz. Sene başından bu yana vurguladığımız gibi; üçüncü çeyreğin sonları, Ekim başı gibi görmeyi beklediğimiz çok daha büyük ve kredi piyasalarını da kapsayan bir satış dalgasıyla birlikte FED’in çıktığı yoldan sapacağı ve havlu atacağı yönündeki görüşümüz devam ediyor.