Tekstilde yaşanan kriz Bursa fuarını da vurdu…
Bursa Ticaret ve Sanayi Odası iştiraki Küresel Fuar Acentesi tarafından düzenlenen ve bu yıl 11’inci kez kapılarını açan Bursa Textile Show Fuarı’na sektörde yaşanan kriz damgasını vurdu. Geçtiğimiz yıl 170 civarındaki katılımcı sayısı bu yıl 80’e düştü. Sektörde yaşanan sorunlara ilave olarak bir de fuarın İstanbul Texhibition fuarı ile çakışması katılımcı sayısının düşmesine, fuarın sönük geçmesine neden oldu. Bursalı firmaların katılım konusunda İstanbul fuarını tercih etmeleri de dikkatlerden kaçmadı. Edindiğim bilgilere göre Bursa TSO tarafından düzenlenen fuar her yıl aynı tarihlerde yapılıyor. İstanbul fuarının Ramazan ayı da dikkate alınarak öne alınması planları alt üst etmiş.
Ramazan ayı tarih konusunda da hareketi kısıtlayınca böyle bir tablo ortaya çıkmış. Yurtdışından gelen müşterilerin Bursa fuarına da İstanbul fuarına da katılabileceği düşünülmüş ancak bu pratikte pek de gerçekleşememiş. Fuara katılan firma yetkilileri ile yaptığım görüşmelerde geçen yıla oranla düşüşün dikkat çekici olduğu belirtilirken gelecek yıl katılıp katılmayacaklarını sorguladıklarını ifade ettiler.
Tabi ki fuara ilginin düşüklüğünü sadece fuarların çakışması ile izah etmek doğru olmaz. Tekstil sektöründe ciddi anlamda sıkıntı var ve devam ediyor. Geçtiğimiz ay Paris’te düzenlenen fuarın da kötü geçtiğini belirtiyor sektör yetkilileri. Ülkemizde istihdama katkısı anlamında hala önemli bir yer tutan tekstil sektörü katma değerli üretim konusunda maalesef beklentilerin çok altında. Tabir yerinde ise fasonculuktan kurtulamıyoruz.
Bursa’da kumaş sektörünün yüzde 35’i sadece inditex grubuna üretim yapıyor. Bildiğiniz üzere bu grup maliyetlerdeki artış nedeniyle yönünü Asya ve Uzakdoğu’ya çevirdiği için şu an yaşadığımız sorunlarla baş başa kaldık. Kızıldeniz krizi grubu az da olsa yeniden ülkemize yöneltti ama bunun sürdürülebilir olduğunu söylemek zor. Ülkemizde asgari ücretli bir çalışanın işverene maliyeti 1000 dolar civarında. Mısır’da devalüasyon sonrası işçilik maliyeti 80-100 dolara kadar düştü. Endonezya, Bangladeş, Kamboçya, Hindistan ve Özbekistan gibi ülkelerde de durum farklı değil. Bu maliyetlerle katma değerli üretim yapmadan uluslararası pazarlarda rekabet edebilmek çok zor. Üretimini taşıyanlar var bu bir yöntem ama çare değil. Tüm üreticiler bu yolu tercih etse çalışanlarını da taşıyamayacakları için istihdam krizi patlak verir. Kısa zamanda markalaşma ve katma değer konusunda da yol alamayacağımıza göre hükümetin bu durumu dikkate alarak bir kolaylık göstermesi sektörün geleceği açısından son derece önemli. Ama günün sonunda bizim fasonculuktan kurtulup markalaşma ve katma değerli üretime yönelmekten başka çaremiz yok. Bunu başaran ülkelerden biri İtalya. Üretim maliyetleri çok yüksek olmasına rağmen İtalyanlar halen ciddi anlamda üretici konumunda ama işin püf noktası markalaşmadan geçiyor. Dünya genelinde üretim yaptırıyorlar markalaştıkları için yüksek katma değerden dolayı halen sektörü domine edebiliyorlar.
Üreticilerle yaptığım görüşmelerde karamsarlığın yanında bir umut ışığı aranıyor. Pandemi ve sonrası kimsenin beklemediği kadar iş yapılması örneğinde olduğu gibi bir mucize (!) bekleniyor. Suudi Arabistan ile ilişkilerin düzelmesi, büyük bir pazar olan ABD’ye ihracatın artması gibi konularda da beklenti var. Tüm çevrelerce dillendirilen ekonomik zorluğun seçimlerden sonra gerçek anlamda kendini göstereceği söylemi de gelecek kaygısını artırmıyor değil.