TCMB’de yeni başkan, yeni dönem: Merkez Bankası bağımsızlığı raftan inecek mi?
Bizim merkez bankamız bağımsızlığına 2002 yılındaki bir yasal düzenleme ile kavuştu. Ancak aradan geçen 21 yıla rağmen bu bağımsızlık halen anlaşılamadı; kabullenilemedi. Önümüzdeki dönemde anlaşılabilir mi? Emin değilim. Ancak refahın artması, fiyat istikrarının sağlanması ve para politikasının etkinliği ile başarısının temin edilmesi için bağımsızlığın güçlendirilmesi gerektiği aşikârdır. Yeni başkandan beklenen önümüzdeki dönemde bağımsızlığı güçlendirici adımları atmasıdır.
Türkiye’de hükümetler geçmişte sık sık seçimlere odaklanarak uygulanan politikalardan sapıp, büyümeyi arttırıcı uygulamalara yöneldiler. Son seçimlerde de bunun yoğun ve nispeten daha uzun süreli bir versiyonunu yaşadık. Sadece Türkiye’de değil diğer bazı ülkelerde de bunun örneklerini görmek mümkündür. Böylesi durumlarda olması gereken, merkez bankalarının fiyat istikrarını tehdit eden risklere karşı durması ve gerekli uyarıları yapmasıdır. Bu tavır bizim hala kavramakta zorlandığımız merkez bankası bağımsızlığının temelini oluşturur. Çünkü Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın kendi ifadesiyle “Politika uygulayıcıların ekonomiyi kapasitesinin üzerinde çalıştırma istekleri veya yüksek kamu borçlarını merkez bankası kaynakları ile finanse etme eğilimleri, fiyat istikrarını tehdit eden unsurlar arasındadır.”
Merkez Bankası 2006 yılından bu yana açık enflasyon hedeflemesi rejimi uyguluyor. Bu rejimin başarılı olabilmesi büyük ölçüde fiyat istikrarı amacına sıkı biçimde bağlı, bağımsız, hesap verebilir ve güvenilir bir merkez bankasının varlığına bağlı. TCMB metinlerinde de sık sık yer aldığı şekliyle “Merkez Bankası bağımsızlığı enflasyon hedeflemesi rejiminin başarısı için önemli bir ön koşuldur.” Yine TCMB’nin kendi ifadesiyle “Bu rejimi uygulayan bir merkez bankasının araç bağımsızlığına sahip olması ve kamu açıklarını finanse etmek gibi fiyat istikrarı ile çelişen görevlerinin olmaması rejimin başarılı olabilmesi için şarttır. Bu şekilde merkez bankası mali ve siyasi baskılara maruz kalmadan enflasyon hedefine odaklanabilmektedir. Aynı zamanda bağımsızlık sayesinde merkez bankasına ve uygulanan para politikalarına duyulan güvenin artması ile beklentiler daha iyi yönetilebilmekte ve para politikası hedeflerine ulaşmak kolaylaşmaktadır.”
Bugüne kadar ki örnekler Merkez Bankası bağımsızlığı ile enflasyon arasında ters yönlü ve istatistiksel olarak anlamlı bir ilişkiye işaret etmektedir. Bağımsızlık zayıfladıkça enflasyon yükselmiştir. Burada bağımsızlıktan kastedilen amaç bağımsızlığı değildir. Çünkü yasa merkez bankasının amacını fiyat istikrarını sağlamak olarak belirlemiştir. Bağımsızlıktan kastedilen araç bağımsızlığıdır; yani yasayla belirlenen fiyat istikrarını sağlama amacına ulaşmak için Merkez Bankası’nın istediği para politikası araçlarını bir başka otoritenin onayına gerek duymadan serbestçe kullanabilmesidir. Ancak bizde fiiliyatta bu durumun gerçekleşmediği dönemler olmuştur. Mesela 2021 yılı ortasından itibaren “faiz neden-enflasyon sonuç” anlayışına uygun davranmaya başlayan Merkez Bankası bu araç bağımsızlığını kullanamamıştır.
Merkez Bankası üst düzey yöneticilerinin görev sürelerinin, atanma, çalışma ve görevden ayrılma kurallarının yasalarla siyasi baskıdan bağımsız olarak belirlenmesi anlamına gelen kurumsal bağımsızlık da aynı şekilde son yıllarda yerine getirilmemiştir.
Şimdi yeni bir merkez bankası başkanı var. Yeni Başkan Hafize Gaye Erkan muhtemeldir ki; üst yönetimde bazı değişiklikler yapacaktır. Ümit edilen, bankanın yeni dönemde yasayla kendisine tanınan bağımsızlığı kullanabilmesi; bu bağımsızlığın gereklerini yerine getirebilmesidir.