TCMB yönteminden kopya ocak ayı enflasyon tahmini: Orta noktası %5 olmak üzere %4,5-5,5 arası
Bu yıl enflasyonla sözüm ona amansız bir mücadeleye girişilecek, enflasyonun beli kırılacak, vatandaş da böylece refaha kavuşacaktı ya...
Ama yıla öyle bir giriş yapıldı ki, sormayın gitsin! Sanki zihinlerde şöyle bir düşünce oluşmuş:
“En iyisi tüm zamları ocakta şubatta, yılın ilk aylarında yapalım, bu aylardaki yüksek artışlara rağmen hem baz etkisiyle yıllık oran düşer ve sonraki aylarda rahat ederiz, hem de vatandaş zaman içinde bu zamlara alışır ve unutur.”
Bir hakkı teslim etmek gerek; bu düşünce hayata geçirildi. Ocak ayında her gün yeni bir zam haberine uyanıldı.
Şimdi akıllardaki soru belli:
“Peki bu gidişle ocak ayındaki enflasyon oranı kaç olur?”
Merkez Bankası’nın yıllık tahminde bulunurken izlediği yöntemden kopya çekerek kişisel tahminimi söyleyeyim: “
Ocak ayı enflasyonunu orta noktası yüzde 5 olmak üzere yüzde 4,50 ile yüzde 5,50 arasında tahmin ediyorum.”
Üç temel veri
Aylık enflasyon tahmininde kullanılacak üç temel veri var. Akaryakıt fiyatları, yani benzin ve motorin ile dolar kuru.
Ayın henüz ortasındayız ve bugünkü fiyatlar ay sonuna kadar değişmezse benzine bu ay ortalaması itibarıyla aralık ortalamasına göre yüzde 6,1 zam gelmiş olacak. Motorin zammının oranı da aynı, yüzde 6,1.
Dolar kurunda ilk on beş günün ortalamasında aralık ortalamasına göre artış yüzde 1,3 dolayında. Dolardaki küçük artışlarla ay bittiğinde bu oranın yüzde 1,5 dolayına çıktığını görebiliriz; hatta bu oranın bir miktar üstü de söz konusu olabilir.
Hemen geçen yılın ocak ayında akaryakıt ve dolarda yaşanan artış neydi, onu da hatırlatayım.
Geçen yıl ocakta benzine yüzde 8,8, motorine yüzde 7,5 zam gelmiş, dolar kuru da yine ay ortalaması itibarıyla yüzde 3,4 oranında artış göstermişti. Geçen yıl ocaktaki TÜFE artışı da yüzde 6,70 olmuştu.
Ya diğerleri?
Başa dönersek... Söylem olarak 2025’e şahane girildi.
Örneğin yönetilen-yönlendirilen fiyatlar enflasyon hedefiyle uyumlu olarak artırılacaktı.
Gerçi enflasyon hedefi pek belli değildi ama! Sahi kaçtı bu yılın enflasyon hedefi?
■ OVP’ye göre yüzde 17,50.
■ Merkez Bankası’na göre yüzde 21.
■ Merkez Bankası’nın yüzde 21’inin üst bandına göre yüzde 26.
■ OVP’deki deflatöre, yani yıllık ortalama fiyat artışına göre yüzde 33,90.
En yüksek oran esas alınsa yüzde 33,90’lık bir zam söz konusu olmalıydı. Yani yönetilen-yönlendirilen fiyatlar da en fazla bu oranda artırılırdı. Söylenen buydu çünkü.
Peki yapılan ne oldu; yönetilen- yönlendirilen fiyatlar ifade edildiği gibi enflasyon hedefiyle uyumlu mu artırıldı? Ne gezer!
Vergi ve harç artışlarındaki artış için temel ölçü olan yeniden değerleme oranı yüzde 43,93 düzeyinde oluşmuştu. Lütfen dikkat; yüzde 43,93 herhangi bir kişi ya da kuruluş tarafından belirlenmedi, oluştu. (Yİ-ÜFE’de ekim ayı itibarıyla oluşan yıllık ortalama artış.)
Herhalde kamu zamlarına temel olacak yeniden değerleme oranı bu düzeyin altında uygulanırdı, çünkü Cumhurbaşkanı kararıyla bu konuda düzenleme yapılabilirdi. Ama bu yetki kullanılmadı, daha önce de ifade ettiğim gibi yüzde 43,93 milim değiştirilmeden uygulandı.
Peki nerede kaldı “Yönetilen- yönlendirilen fiyatlar enflasyon hedefiyle uyumlu artırılacak” söylemi!
YDO artışıyla sınırlı kalınsa iyi!
Üstelik kamu eliyle yapılan bazı zamlar, “Keşke yeniden değerleme oranı kadar olsaydı” dedirtti.
Hele hele son köprü ve otoyol zamları...
Bu köşede 14 Ocak’ta yazdım. Bu zamların TÜFE’ye “doğrudan” etkisi neredeyse hiç yok; aylık bazda on binde 1. Üstelik zamlar ayın ortasında yapıldığı için ocak ayına etki on binde yarım; yani bu oran hesaba bile girmez.
Ama iyi de dolaylı etki ne olacak?
Dolaylı etkinin ötesinde psikolojik etki ne olacak?
Geçtik psikolojik etkiyi, bu zamların bahane olarak kullanılmasından doğacak etki ne olacak?
Söylem başka, eylem başka!
Tuhaf bir “söylem-eylem” çelişkisi yaşanıyor.
Söylenenlerle yapılanlar öylesine farklı ki...
Kamu çalışanlarına verilen ücret artışı düşük tutuluyor, refah artışı için ek bir ödeme gündeme bile gelmiyor; özel sektörden zamları düşük tutması isteniyor, hatta vatandaş özel sektörü boykot etmeye çağrılıyor; ama diğer yandan kamu gözünü kırpmadan zam yapmaya devam ediyor.
Sahi böyle tezatlarla dolu bir başlangıç niye tercih edilir ki... Herhalde zihinlerden “Şu zamları ağırlıkla ilk aylarda yapıp sonraki aylarda rahat edelim” düşüncesi geçiyordur.
Dedim ya hem belki de “Nasıl olsa geçen yıl mayısa kadar yüksek oranlar söz konusuydu ve bu yüzden yıllık bazdaki düşüş de sürer, bu arada faizi düşürmeye de devam ederiz ve daha önce olduğu gibi yine ‘Bakın faiz düştükçe enflasyon da düşüyor’ deme fırsatı yakalarız” diye düşünülüyor.
Hatırlayalım; geçen yıl ocakta yüzde 6,70, şubatta yüzde 4,53, martta yüzde 3,16, nisanda yüzde 3,18 ve mayısta yüzde 3,37 olmak üzere beş ayda yüzde 22,72’lik bir artış yaşanmıştı.
Yani bu yıl çok büyük yanlışlar yapılmadığı takdirde en azından ilk beş ayda yıllık enflasyon kesin düşecek.