TCMB ve Danaos kızlarının küpleri
Geçen hafta cuma günü yazım şöyle bitiyordu: “Şimdi enflasyonu aşağıya çek diye TCMB göreve çağırıldı. Ancak TCMB bunu yapamıyor çünkü eli kolu bağlı. Belki de TCMB Başkanı her akşam eve gitmeden Midas’ın berberinin kuyusuna gidip, enflasyon bu yolla düşmez diye bağırıyordur”.
Naci Ağbal öyle yaptı mı bilmiyorum. Fakat cumartesi sabah TCMB Başkanı görevden alındı. Umarım Sayın Ağbal özgür kalmıştır.
Cumhurbaşkanı tarafından yapılan gece yarısı operasyonu ile TCMB başkanlarının ortalama görev süresi 4,5 aya indi. Daha genç doçent iken yaptığımız çalışmalarda enflasyon oranı ile merkez bankası başkanları değişim sıklığı arasında doğrusal ilişki bulmuştuk. Birçok araştırmacı da aynı sonuca erişmişti. Günümüz Türkiye’si için artık oturup nedensellik modeli kurmaya gerek yok, her şey çıplak gözle görülüyor.
Enflasyonu aşağıya çekme konusunda merkez bankaları tek başına başarılı olamaz. Para politikasının bütçe ile desteklenmesi gerekir. Türkiye’de son iki yıldır bütçe “Danaos kızlarının küpleri” gibi. Bundan dolayı cezalandırma sırasının Hazine ve Maliye Bakanı’na geldiğini söyleyebiliriz.
Tüm bu görevden almalar sorunu çözer mi? Keşke yanıtımız evet olsa idi. Çünkü enflasyonun nedeni TCMB Başkanı değil. Gelin Türkiye de enflasyonun kaynaklarını bir kere daha yazalım:
- Döviz kurunun artması, bunun da ana kaynağı cari açık.
- Bütçe açığı.
- Dış ticarete konu olmayan inşaat sektörüne kaynak aktarılması.
- Birçok sektörde oligopolist piyasa yapısı.
- Siyasi erke olan güvensizlik.
Bunları ters yüz edecek eylem planı olmalı. Ancak hükümetin ekonomi reformu paketinde bunlardan hiçbiri yok.
Cari açık tasarruf açığı demektir. Hükümet bütçe açığından vazgeçmediği sürece tasarruf ya da cari açık da bitmeyecek. Bunu durduracak olan şimdilik dış kaynak bulamamak olur. Buna da az kaldı. İnşaat sektörü kayırılmış sektör. Yaklaşık 20 yıllık uygulamadan vazgeçilmeyecek gibi duruyor. Hükümet KOBİ’leri unuttu. Bunu fırsat bilen büyük firmalar yüksek mark-up fiyatlarla çalışıyor. Güveni artırmaya yönelik bir plan da yok. Bundan dolayı yabancı para cinsinden (DTH) mevduat mart ayı itibari ile geçen yıla göre yüzde 12 arttı ve 259 milyar dolara ulaştı. İslami esaslara göre bankacılık yapan katılım bankalarında DTH’daki artış oranı yüzde 29. Yani iş para meselesine gelince İslamcılar da “Kusura bakmayın TL’ye güven duymuyorum” diyor.
Bu ortamda enflasyonu aşağıya çekmek zor. Üstüne bir de parasal genişlemeye devam edilirse döviz kurunu tutmak da zor.
Bizim gençliğimizde bir şarkı vardı “zor dostum zor” diye başlıyordu, sanırım şimdi koro halinde bu şarkıyı söylemeye başlayabiliriz.
Olan biteni anlamak için size üç kitap önerim var:
- Raymond Fisman, Edward Miguel, Ekonomi Haydutları
- Hannah Arendt, Totalitarizm
- Ersin Kalaycıoğlu, Halk Yönetimi.