TCMB gereğini yaptı darısı TÜİK’in başına

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

Levent Alkan

Halk karamsar. Yabancı yatırımcıların keyfi yerinde... Yatırım bankaları, hedge fonları, kredi derecelendirme kuruluşları hiç olmadıkları kadar ekonomimizden memnunlar. %30-40 bandındaki reel faizle, dünyanın hiçbir yerinde elde edemeyecekleri karlılık düzeyine erişebilecekler. Sıcak para hareketliliği, vur kaç kazancı ya da gir çık geliri gibi. Buna rağmen, doğrudan yatırım topraklarımıza ayak basamıyor. Peki:

Doğrudan yatırım neden gelmiyor

Uluslararası rekabetin değişmez 3 ayağı vardır. Bunların her birine vereceğimiz yanıt, doğrudan yatırım ilgisini birebir şekillendiren parametreler olarak neoliberalizmdeki yerini alır.

1- Ekonomik.

a) Para ve maliye politikalarında süreklilik, tutarlılık:

TCMB’nin para politikası programın görece iyi işleyen kısmıdır. Ayrıca vergi yasası, tasarruf paketi, vergi muafiyetleri ve indirimleri, devlet üst düzeyinin yüksek temsil giderleri.

b) Ölçülebilir, karşılaştırılabilir, şeffaf veri:

TÜİK’in 10 yıldır izlediği “büyük veri”, “yüksek frekanslı veri işleme” metotlarında başvurduğu sistemdir.  Barkod ve internet vericiliğinin küresel istatistik uygulamalarında yeri olmadığı bilinmektedir. Pr Dr Haluk Levent medyaskope’ta bunu kapsamlı bir sunumla anlattı. Haliyle  Eurostat da Türkiye verilerini bir notasyonla genelden ayırıyor. Kendini karşılaştırma fırsatı bulamayan bir  yatırım ortamının kararsızlığı yatırımları etkiliyor.

c) Otonomi:

Tekrar “nas” politikalarına dönülüp dönülmeyeceğinin garantisi yatırımcıların kafasında net bir yanıt olmaması yatırımcılarda soru işareti yaratıyor.

2- Siyasal

a) İç politikanın yasama, yürütme, yargı erklerine aynı anda mudahele edilebiliyor olması.

b) Dış politikaların bölgesel ve küresel gelişmelere verdiği yanıt, iç politika için kullanılabiliyor.

3- Hukuksal

a) Yargı sisteminin görünen işleyişi

b) Anayasal hukuk devletinin yazılı normlarında etkili olabilen siyasi müdahaleler.

Merkez gereğini yaptı

Sıcak para kazançlarını bozabilecek tek şey var; o da, TL’nin yüksek devalüasyon riski. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde (CHS) rahip Bronson, KKM’ye geçişin hemen öncesinin ekonomi dönemi USD/TL’de hızlı artışlar yaratmıştı. Bu dönemlerde kısmi devalüasyonlar da yaşanmıştı. Bu kez ekonomi yönetimi işi baştan sıkı tuttu. Yerel seçimlere kadar beklemek zorunda kalmış olsa da,  CHS’nin seçim harcamaları dönemi bir imtiyaz olarak programın yumuşak karnına yazıldı. Hatta Bakan Şimşek, bu dönemde siyasi popülizm yaparak saygınlığını kısmen örseledi. 31 Mart 2024 sonrasındaysa yurt dışına yaptığı ziyaretlerle CarryTrade yatırımcısını ikna etmeye çalıştı. 1977’de Demirel 70 cente muhtacız, demişti. Trump ile tüm dünyada yaygınlık kazanan bu dönemin gerçek üstü iletişim stratejisinin gücünü unutmayalım. Bizde de aynı yöntem etkili oldu. Duyun-u Umumiye faizi kadar yüksek bir borç yükü altında kalınmış olsa da, kamuoyundan itinayla gizlenebildi. “Carrytrade’e maruz kalan her ülke bu yükü öder” yaklaşımını ileri süren bazı piyasa ekonomistleri, elin taşıyla elin kuşunu vuruyor olduğu için böyle düşünüyor olabilir. Bana Faydası Ne (BFN) kanalından yayın yapan bu yorumlara Halka Faydası Ne (HFN) kanalından yanıt vermeye çalışalım.

TCMB, swap hariç rezervini eksi 66 milyar dolara kadar düşürdü. Güncel durumda swap hariç rezerv büyüklüğünde küçük bir artıya geçtik. Merkez Bankası açısından, “gereği yapıldı”. Sayın Akçay’ın sözlü yönlendirmesi de oldukça yerindeydi. Programın kısa vadeli tek kazanımı, Merkez’in bağımsızlığı yönünde attığı bu tür şeffaflık adımları olmustur. TCMB şeffaflıkta ilk fitili, politika faizini %53’e yükselterek ateşlemişti. Yurtiçi bankalarla olan swaplarını sonlandırmış, depo, altın, doviz alımları da olabileceğini duyurmuştu. Önümüzdeki günlerde uluslararası fonlarla yapacağı işlemler gündemdeki yerini koruyacak. Artık TCMB vaziyet bilançosunda rezervleri, APİ’ni, TCMB müdahalelerini gecikmesiz bilgilendirmelerle öğrenme şansımız olabilecek.

Olağanüstü çelişkiler barındıran ekonomimiz cumhuriyet tarihinin en kötü dönemlerinden birini yaşamaktadır. Buna rağmen, çok değerli işlem gören Türk Liramız vardır. Bu bir asimetridir. Kuşkusuz, birilerine çok ağır yükler bindirmektedir. Makroekonomiye bir an için sıfır toplamlı kazanç diyelim. Carry trade kazancının karşısındaki kimler var olacaktır acaba? Peki;

Yüksek faizin yükünü kim çeker

1) Türkiye’nin yedi bölgesinde her an çıkabilecek orman yangınlarımız var. Yangınları söndürme timinde sadece 3 yangın söndürme uçağımız bulunuyor. Yanan orman arazilerini turizme açan yasa, yangınlarda sebep sonuç ilişkisini ters yüz etmiş oldu. Şurası kesin; en büyük çileyi ağaçlar ve diğer orman canlıları çekecekler.

2) Aşırı değerli TL turizm sektöründe kazançları törpüledi.

3) İhracatcının değerli TL ile oluşan maliyet yükü, ciroları eritti. Zayıf brüt kar marjları karlılık makasını daralttı. Küresel ekonomide rekabetçi olabilmek bir başka bahara kaldı.

4) Hanehalkı yaşadığı yüksek enflasyonu TÜİK e anlatamıyor. Tüm dünyada kullanımı uygun bulunmayan barkodla, internetle fiyat verisini tespitle ölçüm yapılıyor. Belirlenen aylık TÜİK enflasyonlarını kullanan ekonomi yönetimleri, ilk düğmelerini yanlış iliklemiş oluyorlar. TCMB’nin 65 piyasa profesyoneliyle yaptığı enflasyon beklenti anketi, hanehalkı ile yapılan enflasyon beklenti anketinin yarısı sonuç buluyor. Halkın maruz kaldığı fiyatlama davranışlarının çok çok altında “gerçeküstü enflasyon” ölçümüne göre ücretli gelir artışı, programın yükünü geniş kitlelerin sırtına bindirmiş oluyor.

5) Kredi faizleri borçlanmak için yüksektir. Yüksek faiz yükü KOBİ lerin sermaye kazançlarını eritmiştir. Yıllarca düşük faizli borçlanmaya göre yapılanmış şirket bilançoları eksi özkaynak büyümeleriyle icra ve iflas fırtılarının içinde kalmıştır.  

6) Kamudaki ne makam ne de temsil ağırlama giderlerinden kesintiye gidiliyor.  Araç, koruma, güvenlik giderlerinden tasarruf niyeti bile yok. Sınırlardan her yıl giren ortalama 1 milyon geçici sığınmacının yüküne ek olarak Suriye’deki askeri personelle teçhizat harcamalarının kısa dönemde hız kesmesi imkânsız. Normalleşmeyle başlayan süreç Esat rejimiyle görüşme olasılığını siyasete getirdi. Gazze’de yaşanalar Suriye ile normalleşmeyi zorluyor. Hiçbir koşulda duraksatılmayan harcamalar iki temel harcama grubu var. Bunlar; i) diyanet harcamaları ii) rant projeleri. Bu arada ekonominin geri kalanda katlanılmak zorunda olunan yük artarak sürmektedir. Bunun acı sonucu olarak da toplumsal gelir dağılımı uçurumumuz derinleşmektedir.

Üstesinden nasıl gelebiliriz

Bu durum sadece kararlı bir bütçe disiplini ile destek görürse sürdürülebilir. Bütçe disiplini için, vergi reformunun bir an önce uygulaması gerekiyor. Doğrudan vergileri artırmayı, dolaylı vergileri azaltmayı uygulayabilmemiz gerekiyor. Tüm vergi giderlerini yani KOBİ’lere sunulan tüm teşvikleri sıfırlamamamız gerekiyor. Tasarruf devletin en tepesinden başlayarak sıkı denetimlerle uygulanmalıdır. Ve doğrudan yatırım hedeflemelidir. Her şey düzelecek ki ancak, o zaman yabancı yatırımlar gelebilecek olduğu bilinse de doğrudan yatırım ortamının gereği yapılmalıdır.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar