Taşıt giderlerindeki kısıtlama Anayasa’ya uygun mu?
Gelir Vergisi Kanunumuz ticari faaliyetle ilgili olarak 40. maddesinin 5. bendinde işte kullanılan kiralanmış veya envantere kayıtlı binek taşıtlarının giderlerinin ancak %70’inin gider yazılabileceğini kabul etmiştir. Bu düzenleme kurumlar için de geçerlidir. Aynı kabul 68. maddenin 5. bendinde, bu defa serbest meslek erbabı için kabul edilmiştir. Binek araçlarının giderlerinde söz konusu kısıtlamanın 7194 sayılı Kanunla ihdasının resmî gerekçesi, gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin bu araçları şahsi ihtiyaçları içinde kullanmaları sebebiyle şahsi kullanımlara tekabül eden harcamalarında giderleştirilmesinin önüne geçmektir.
Kanun koyucu bu gerekçeyle, her ayın yaklaşık %30’unun tatil olmasından hareketle, binek araçlarının giderleştirilmesinde %70 kısıtlama oranını kabul etmiştir. Buna karşılık öyle işletmeler vardır ki işletmelerindeki binek araçlarını ya 7 gün 24 saat kullanmaktadır ya da mesai saatleri dışında araçları şirket otopark veya garajında muhafaza etmektedir. Bu tür büyük işletmelerin hemen tamamında araçların işletmeden giriş-çıkış saatleri, gidip geldikleri km bilgileri, harcama tutarları sürekli kayıt altındadır. Bu gibi işletmelerin araçları şahsi maksatlarla kullanılmadığı halde araç giderleri kısıtlamaya tabi tutulmaktadır.
Söz konusu kısıtlama bu tür işletmelerde, araçların tümüyle işte kullanılmasına yönelik gider kısıtlaması, gerçek matrah üzerinden vergi alınması sonucunu değil, kanunla belirlenmiş fiktif matrahlar üzerinden vergi alınması sonucunu doğurmaktadır. Bu sonuç ise kazanç vergilemesinin “mali güce” göre yapılmasını emreden Anayasa’nın 73’üncü maddesine e ters düşmektedir. Ayrıca bu gibi durumlar, kazanç vergilemesinin gerçek miktarlar üzerinde safi tutara göre yapılması gerektiğine ilişkin Gelir Vergisi Kanunu’nun 1 ve 2’nci maddesinde yazılı ilkelerle de çelişmektedir.
Kanun koyucu burada, bütün ticaret ve serbest meslek erbabının suiniyetle hareket ettiğini, bu mükelleflerin tamamının araçlarını şahsi maksatlarla da kullandığını bir karine olarak kabul etmiştir.
Karineyi “bir olayın veya sonucunun, önceden (peşinen) ve soyut olarak kabul edilmesi” şeklinde açıklamak mümkündür. Yasa koyucu, bu düzenlemeler ile binek aracına sahip tacirler ile serbest meslek erbabının araçlarını özel işlerinde de kullandıklarını peşinen, bir karine olarak kabul etmiştir. Karineler, aksinin ispat edilip edilemeyeceğine göre ikiye ayrılır. Kesin karineler, aksi ispat edilemeyen karinelerdir. Aksinin ispatının mümkün olduğu karineler ise adi karinelerdir. Bir karinenin hangi tür olduğu yasanın lafzına göre belirlenir. Burada söz konusu olan kesin karinedir. Bir başka anlatımla mükelleflerin, araçlarını tümüyle ticari veya mesleki faaliyetlerinde kullandıklarını ispatlayarak, %70 sınırlamasından kurtulma olanakları yoktur. Bu da bir başka Anayasa’ya aykırılık sebebini oluşturmaktadır.
Anayasa Mahkemesi, önceki yazımda konu ettiğim 6183 sayılı Kanun’un 27. maddesinin 1. bendini iptal eden kararında, iptale konu düzenlemenin kamu alacağını korumak ve teminat altına almak gibi bir meşru amaca sahip olduğunu kabul etmekle birlikte kamu alacağının aksi ispat edilebilir bir karineyle de korunabileceğini, hükmün ise aksini ispata olanak vermemekle kişilerin hükmün konusuna giren olaylarda iddia ve savunmada bulunma, bazı hususların ispatı yönünden bilgi ve belge sunma yolunu kapattığını, bu hususun ise gerek mülkiyet hakkı gerekse hak arama özgürlüğü açısından uygun olmadığını, bu itibarla kuralın kamu alacağının korunmasını sağlamak şeklindeki “meşru amaç” açısından gerekli olmadığına hükmetmiştir.
Binek araçlarının giderleştirilmesindeki kısıtlamaya Anayasa Mahkemesi’nin iptal gerekçesi açısından yaklaşırsak, konuyu şu şekilde değerlendirebiliriz. Binek araçlarına ilişkin gider kısıtlaması, binek araçlarının giderlerinin ticari veya mesleki faaliyetin dışında kullanılmasına tekabül eden kısmının giderleştirilerek matrahın aşındırılmasını önleme şeklinde bir meşru amaca hizmet etmekle birlikte, bu araçları tümüyle faaliyeti için kullananlara bu hususu ispat ederek, bu konuda belge, delil sunarak gerçek kazançlarına göre vergilendirilmelerini sağlama yolunu kapatması yönünden mülkiyet hakkı ve hak arama özgürlüğüne aykırıdır. Zira sadece faaliyette kullanımlara ilişkin giderlerin matrahın tespitinde dikkate alınması, binek aracını tümüyle işte kullananlara bu hususu ispat yolunu açık tutan bir adi karineyle de sağlanabilir. Bu sebeple düzenleme, matrahın aşındırılmasının önüne geçilmesi şeklindeki meşru amaca ulaşmak için gerekli değildir. Dolayısıyla bu konudaki düzenleme de Anayasa’ya aykırıdır.
Bu nedenle, Anayasa Mahkemesi’nin söz konusu kararından da hareketle, araçlarını sadece ticari ve mesleki faaliyetlerinde kullananların, KKEG yaptıkları %30’luk kısmında gider olarak dikkate alınması gerektiği gerekçeli ihtirazi kayıtla beyanda bulunmaları ve konuyu iyi bir savunma ile yargıya taşımaları halinde, araç giderlerinde kısıtlama getiren bu düzenlemenin de iptal edileceğini rahatlıkla söyleyebilirim.