Tarımda neyi yazsam bir yanı hep eksik kalacak
Ülkenin, tarımın gündemini takip etmek kolay değil. Tarımda yaşanan gelişmeler, sorunlar, mevzuat değişiklikleri, çevre olayları, tarım alanlarının yok edilmesi, ithalat-ihracat, yasaklar, kısıtlamalar, fiyatlar, girdi maliyetleri, üreticilerden, tüketicilerden, ihracatçılardan, sanayicilerden, gelen bilgiler, talepler o kadar yoğun ki, tarımla ilgili neyi yazsam mutlaka bir yanı eksik kalıyor.
Sadece okurlarımdan gelen konuları yazsam günde 3-4 yazı yazmam gerekiyor. Katıldığım toplantı, panel, zirve, etkinlikleri ve oralarda anlatılanları yazsam sayfalar yetmeyecek.
Son bir ayda Eskişehir’de Büyükşehir Belediyesi ile Tarım ve Gıda Etiği Derneği’nin Yeniden Kuru Tarım Uluslararası Sempozyumu’nda, Bursa Gemlik’te ve Balıkesir Bandırma’da tarım ve hayvancılık panelinde, Muğla’da Büyükşehir Belediyesi’nin İklim Değişikliği Sempozyumu’nda, Antakya’da Tarım Fuarı kapsamında “Tarım Yeterince Destekleniyor mu?” toplantısında, İstanbul Boğaziçi Üniversitesi’nde Agro TV’nin “ Tarımda Yenilikçiler Buluşuyor Zirvesi”nde, İzmir’de su ürünleri fuarı ve panelinde, Çanakkale’de Sanayici ve İş İnsanları Derneği’nin Troya Forum’da, İzmir Kitap Fuarı’nda, İzmir’de Herkes İçin Acil Sağlık Derneği’nin Sağlık 4.0 Zirvesi’nde, Mersin’de Narenciye Festivali’nde ve son 4 günde de Kapadokya bölgesinde, Türkiye’nin batısından doğusuna, kuzeyinden güneyine 15’i aşkın kentte hep tarımı konuştuk.
İnekler kesiliyor, süt üretimi azalıyor
Gittiğim yerlerde toplantılara katıldım. Konuşmalar yaptım. Konuşanları dinledim. Üreticilerle, tüketicilerle, her kesimle konuşuyorum, dinliyorum. Ayrıca telefonuma, sosyal medya hesaplarım üzerinden gelen çok sayıda mesaj var. Son dönemde benim de yüreğimi burkan ve ne yazık ki en çok duyduğum söz şu oldu: “ İneklerimi/hayvanlarımı kesip sektörden çıkıyorum.”
Hemen herkes aynı şeyleri söylüyor: “Artık bu ülkede hayvancılık yapmak çok zor. Yeme para yetiştiremiyoruz. Ürettiğim yemi satsam para kazanabilirim. Ama yemi ineğe yedirip süt alınca sütten zarar ediyorum.”
Sadece süt hayvancılığında değil besicilik yapanlar da aynı şikayeti dile getiriyor. Besicilik yapanlar 1 kilo karkas etin maliyetinin 115-120 lira olduğunu söylüyor. Et ve Süt Kurumu 1. Kalite dana karkas etin kilosunu üreticiden devletin verdiği destek dahil 100 liradan alıyor. Maliyet 120 lira, fiyat 100 lira ve altı. Piyasada fiyat daha da düşük. 85- 90 liraya en fazla 100 lira civarında alıcı bulunabiliyor.
Üretici “zarar ediyorum” diye hayvancılığı bırakıyor. Tüketici, “et, süt, peynir alamıyorum” diye şikayet ediyor. Şunu söyleyebilirim ki tarımın her alanında sorunlar, sıkıntılar var. Bu dönemde en zor durumda olanlar, hayvancılık yapanlar.
Süt bulmak daha da zorlaşacak
Üreticilerin ineklerini kesip sektörden çekilmesi nedeniyle çiğ süt üretimi azalıyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Eylül 2022 verilerine göre, ticari işletmeler tarafından satın alınan inek sütü miktarı bir önceki aya göre yüzde 4,4 azaldı. 2020 yılında Eylül’de ticari işletmelere giden süt miktarı 773 bin ton, 2021’de 785 bin ton ve 2022 Eylül ayında 750 bin ton. Yılbaşından bu yana inek peyniri üretimi yüzde 5,1 azaldı.
Piyasada süt bulmak her geçen gün zorlaşacak. Bu nedenledir ki, Ulusal Süt Konseyi litre başına 8,5 lira referans fiyat belirlemesine rağmen, çiğ sütün litresi piyasada 10 liranın üzerine çıktı. Sanayiciler, mandıralar piyasadan süt almak için rekabet içindeler. Bazı firmalar özel prim ödüyor. Birçok sanayici, mandıra sahibi çiğ süt bulamadığından yakınıyor. Önlem alınmazsa ve inek kesimi devam ederse, ne yazık ki süt ve süt ürünlerini de büyük oranda ithal etmek zorunda kalacağız. Yıllardır bu uyarıyı yapıyoruz.
İnekler kesilince ve buna bağlı olarak süt üretimi azalınca süt bulmak zorlaşıyor. Süt azalınca peynirin, yoğurdun, ayranın, tereyağının fiyat artıyor. Tüketici mevcut fiyatlarla zaten “satın alamıyorum, alım gücüm yetmiyor” diye yakınıyor.
Tarım Bakanı sorunu çözmek yerine çiftçiyi suçluyor
Bütün bunlar yaşanırken tarımın içinden gelen, bu işin ilmini yapan, sorunlara çözüm üretmesi gereken Tarım ve Orman Bakanı Prof. Dr. Vahit Kirişci üreticiyi adeta suçluyor.
Son dönemde kentleri dolaşan, sektör temsilcileri ile buluşan Kirişci geçen hafta Yozgat’ta “2023’e Doğru Şehir Buluşmaları” toplantısında, çiftçilerin çocuklarını tarıma kazandırmak yerine tarımdan uzaklaştırmak için çalıştıklarını ileri sürerek aynen şunları söyledi: “Kendi çocuğuna çobanlığı layık görmeyen bir işletme sahibi, eğer patronluk veya patroniçelik yaparsa bu doğru bir yöntem değil. Dünyanın neresine giderseniz gidin aile işletmeciliği esastır. Önce biz aile olarak işgücümüzü değerlendireceğiz. Bugün kırsalda muhtar kendine oy veriyor. Kendi kendini seçiyor. Niye? Çünkü çocuklarını hayvancılıkla ilgili aman oğlum, aman kızım ben bu işle uğraştım, ben bunda bir gelecek görmedim. Sen git geleceğini başka yerde ara diyor. Halbuki tarım sektörü eğer doğru, yerinde ve dozunda yapılır ise insanlara en çok kazandırabilecek bir sektör.
Arkadaşlar buğday ile ilgili söylüyorum. Burası da buğdayda önemli bir şehir. Şekerpancarı ile ilgili söylüyorum. Yüzde 245 artırdık. Yüzde 245, geçen yıl 420 lira olan şeker (Şeker pancarının tonu geçen yıl 420 liraydı, şeker değil) bugün 1450 lira. Geçen yıl 2 bin 250 lira olan buğday (Toprak Mahsulleri Ofisi’nin açıkladığı ekmeklik buğday fiyatını kastediyor). Sonra aynı Ofis 6 bin liradan buğday ithal etti. Fiyatlar 6 bin liranın üzerine çıktı) bu yıl 7 bin 450 lira. Şimdi bunları da bu ülkenin üreticisi üretiyor. Ama yemini üretmeyen kendi çocuğunu istihdam etmeyen üretici artık bunları düşünsün istiyorum. Bu çocukları, bu gençleri. Bakın ben gençlik konseyinden bahsettim tarım ve orman alanında. Tekrar söylüyorum. Ben sizi alıp Amerika’ya götürsem, yaşadığı evin dibinde ahırı olan aile işletmelerini görürsünüz. Ama biz bugün bunu yapmıyoruz. Çocuklarımıza çok affedersiniz o hayvanın dışkısının kokusunun koklatılmasını o çocuğa bir haksızlık olarak görüyoruz. Böyle bir dünya yok kardeşlerim. Bugün teknoloji bizi doyurmuyor. Paramız var alamıyoruz. Bunları yaşadık değil mi?”
Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci de biliyor ki, üretici para kazanamadığı için çocuklarının hayvancılık yapmasını tarımsal üretimde kalmasını istemiyor. Sosyal güvencesi olmadığı için, eğitim, sağlık, sosyal birçok hizmetten mahrum olduğu için çocuklarının orada kalmasını istemiyor. Hem birçok hizmetten mahrum bırakacaksınız, ürettiğine pişman edeceksiniz hem de kırsalda yaşamadığı için suçlayacaksınız. Olmaz böyle şey.
Sayın Bakan, siz doğru politikalar uygularsanız, çiftçiye sosyal güvence sağlarsanız, çocuğunu gönderebileceği okulu açık tutarsanız, ürettiğinden para kazanırsa siz zorlasanız bile çiftçi kırsalı bırakmaz.
Tarımsal girdi fiyatları rekor kırdı
TÜİK, Eylül ayı tarımsal girdi fiyatlarındaki artış oranlarını açıkladı. Son bir yılda gübredeki fiyat artışı yüzde 226,63 olurken, enerji ve yağlarda(mazot) fiyat artışı yüzde 193,88, hayvan yemindeki artış yüzde 145,46 oldu. Yıllık bazda çiftlik binaları ikamet amaçlı olmayanlar yani hayvancılık için kullanılanlar yüzde 118,54 artarken, tarımsal ilaçlardaki fiyat artışı yüzde 110,51 ve tohum ve dikim materyalindeki artış yüzde 98,99 oldu.
Sadece Eylül ayında tohum ve dikim materyalindeki fiyat artışı yüzde 19,71 oldu. Tam ekim, dikim zamanı bir ayda fiyat yüzde 19,71 artarsa üretici nasıl ekim yapacak? Nasıl üretecek? Çocuğuna “burada kal üretim yap” diyebilir mi?
Bu artan girdi fiyatlarına karşı önlemler alınmıyor. Birçok çiftçi “ben üretim yapmak istiyorum, ama girdiler çok pahalı” diyor. Tarla kiraları (icar) bölgeye göre değişmekle birlikte 2022 üretim yılında dekar başına 1200- 2000 lira seviyelerindeydi. 2023 üretim yılı için 4-5 bin lira isteniyor. Bazı bölgelerde tarla kirası 7-8 bin liraya ulaştı. Mazot, gübre, zirai ilaç, işçilik, tarla kirası bu kadar yüksekken çiftçi nasıl üretim yapacak? Nasıl oğluna, kızına “sen tarımsal üretimde kal üretime devam et” diyebilir.
Pamuk üreticileri 2022’de ilk kez 1 milyon ton lif pamuk üretimini geçerek rekor kırdılar. Ödül yerine ceza verildi. Destekleme primi 1 kuruş bile artırılmadı. Pamuk fiyatı bütün girdilerdeki artışa rağmen geçen yılın altında. Hangi üretici çocuğuna pamuk ekmeye devam et diyebilir?
Ayçiçeğinde dışa bağımlılığı azaltmak için üreticiler üretimi artırdı. Ayçiçeği fiyatı geçen senenin altında kaldı. Zeytin ve zeytinyağında tarihi rekor kırıldı. Zeytin üretimi ilk kez 2,9 milyon tona çıktı. Zeytinyağı üretimi 421 bin ton bekleniyor. Ödül yerine ayçiçeği ve zeytin üreticisi de cezalandırıldı. Bu ürünlerde de destekleme primi 1 kuruş bile artırılmadı.
Yemde dışa bağımlıyız üretimi artırmamız gerekiyor deniliyor ama yem bitkilerinde de 1 kuruş bile destek artışı yok.
Özetle, yazılacak, söylenecek o kadar çok şey var ki, ne kadar yazarsak yazalım hep bir tarafı eksik kalacak. Ama biz yazmaya, sorunları dile getirmeye Nasıl Bir Ekonomi’de devam edeceğiz. Bu benim işim, görevim.
Dünya Gazetesi’ne 35 yıl sonra veda etmek
Birkaç gündür okurlar Dünya Gazetesi’nden ayrılmamızı soruyor. Kendi adıma çok zor bir süreçti, 35 yıl sonra veda etmek zor geldi.
15 Mart 1988’de İzmir Bürosu’nda stajyer muhabir olarak başladığım, muhabir, haber müdürlüğü, İzmir temsilciliği olmak üzere 35 yıldır çalıştığım Dünya Gazetesi’ne bu yazı ile birlikte zorunlu olarak veda ediyorum.
Dünya’nın kurucusu Rahmetli Nezih Demirkent ve Prof. Dr. Işın Demirkent’i saygıyla anıyorum. Her toplantıda, konuşmamda söylediğim gibi Nezih Demirkent benim tarım yazarı olmamı sağlayan gazetecidir.
Nezih Bey’in 2001 yılında vefatından sonra en zor günlerde gazeteyi satmak yerine ayakta tutan Didem Demirkent oldu. Kendisine ve bugüne kadar birlikte çalıştığım, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Bundan 3 yıl önce, Dünya Gazetesi ve biz çalışanlar için artık yolun sonuna gelindiğini düşündüğümüz bir dönemde, Hakan Güldağ yönetiminde gazeteyi ayakta tutmak için olağanüstü bir çaba gösterdik. Amacımız bu gazeteyi, Nezih Demirkent’in mirasını sonsuza dek yaşatmaktı. Büyük oranda da başarılı olduk. Devam edebilmek için isim hakkının kiralanması veya satın alınması gerekiyordu.
Geçen hafta Dünya’nın isim hakkını kiralamada yaşanan sorun nedeniyle yollar ayrıldı.
Dünya çalışanları olarak gazetemize veda ederek Nasıl Bir Ekonomi gazetesi ile yola devam ediyoruz.
Bundan böyle yazılarımı, haberlerimi Nasıl Bir Ekonomi’de okuyacaksınız. Elbette dileğimiz Dünya Gazetesi’nin sonsuza dek yaşaması ve başarılı olması. Son 3 yıldaki bütün çabamız ve sonrasında isim hakkını istememiz de bunun içindi.
Mesajlarınızı, iletilerinizi bundan sonra [email protected] adresime gönderebilirsiniz.