Tarıma indirilen darbenin yaraları henüz kapanmadı
Osmanlı döneminde 1850 sonrasının önemli devlet adamlarından biri olan Ahmet Cevdet Paşa, Sultan Abdülaziz’in sadrazamlarından Mahmut Nedim Paşa’nın kararsız bir kişi olduğunu ve bugün yaptığını ertesi gün bozduğunu anlatırken şu örneği vermişti: “Sadrazam, Karahisar-ı Şarki’den (bugünkü Şebinkarahisar) ve Çarsancak’tan (Tunceli’nin bugünkü Akpazar beldesi) bazı şikâyetler payitahta ulaşınca, bu ikisini birleştirip bir eyalet teşkiline karar vermiş ve bana bu konuda bir talimat yazmamı emretmişti. Bunun üzerine ben şu cevabı verdim: ‘Karahisar-ı Şarki’nin bir ucu Karadeniz’e iner. Karadeniz’den Fırat Vadisi’ne kadar ip gibi uzun bir eyalet münasip değildir. Bu iki yer arasında başka vilayetler ve kazalar var. Böyle parçaları bir diğerinden ayrılmış bir eyalet olmaz.’ Mahmut Paşa’nın cevabıma canı sıkıldı ama kararından da vazgeçti.”
Anlamsız bir uygulama
Benzer bir anlamsız olay 21. yüzyılda yaşandı… 2001 yılında 35 bin 101 olan köy sayısı 2004 ve 2012’de yapılan iki yasa değişikliği sonrasında 18 bin 275’e indirildi. Bazıları yüzyıllar öncesinde kurulmuş köyler, tüzel kişilikleri kaldırılarak mahalleye dönüştürüldü. 2020’de bu uygulamaların hatalı olduğu kabul edildi ama bu kez “kırsal mahalle” gibi anlamsız ve bilim dışı bir terim türetildi.
Şehir merkezine bitişik olmayan ve merkezden onlarca kilometre uzaklıktaki bir köye “mahalle” denilmesindeki anlamsızlığı Anayasa hukukçusu Kemal Gözler bir makalesinde şöyle anlatmıştı: “Kanun koyucu, Anayasa’nın kullandığı terimlerin günlük dildeki olağan anlamlarıyla yani düz anlamlarıyla bağlıdır. Bu kabul edilmez ise, bu işin sonu gelmez ve akla mantığa, eşyanın tabiatına aykırı sonuçlar çıkar. Hukukta saçma sonuçlara yer yoktur. …Şehirden 50 km uzaklıkta dağ başında 200 kişinin yaşadığı 50 evden oluşmuş bir yerleşim birimine, kanun koyucunun ‘bir belediyenin mahallesidir” demesi, beş çocuklu bir erkeğe ‘Bu erkek kadındır’ demesi kadar saçma bir şeydir. Kanun koyucunun bir erkeğe kadındır demesi durumunda bu erkek kadın hâline gelmeyeceği gibi, böyle bir köye mahalle demesi durumunda da bu köy mahalle hâline gelmez.”
Amaç hizmet mi, rant mı?
Büyükşehir sınırları içinde kalan köylerin mahalleye dönüşmesi 2004 yılında çıkarılan 5216 sayılı Yasa ile sınırlı olarak başlamış olsa da bu uygulama 12 Kasım 2012’de kabul edilen 6360 sayılı Yasa ile yaygınlaşmıştı. Yasanın gerekçesinde amaçlananın ‘belediye sınırının mülki sınıra genişletilmesi suretiyle en geniş ölçekte hizmet üretebilecek güçlü̈ bir yapıya ulaşmak’ olduğu belirtiliyordu. Ne var ki iktidar partisinin milletvekillerinden Nurettin Canikli, kanun tasarısının TBMM’deki görüşmeleri sırasında yaptığı bir açıklamada yasanın esas amacı ile ilgili şu ipucunu vermişti: “Şöyle bir varsayımdan hareket etmemiz gerekir: Bu projeden sonra birçok yerde -belki tamamı demek doğru olmayabilir- bir değer artışı meydana gelecek. Özellikle belli bölgeler, turizm bölgeleri başta olmak üzere…” Canikli, köylerin mahallelere, tarlaların arsa haline dönüşmesini ve bu arada değer artışının ortaya çıkmasını olumlu bir süreç olarak savunmuştu. Tarımsal üretim yerine ranta öncelik veren bu yasa, tüm dünya ülkelerinde gıda üretiminin ve güvenliğinin eskisine göre çok daha önemli görüldüğü bir dönemde çıkarılmıştı. Üstelik bu yasa kabul edilirken 2005 Temmuz ayında çıkarılan Toprak Koruma ve Arazi Kullanma Kanunu yürürlükteydi ve tüm televizyon kanallarında tarım arazilerinin amaç dışı kullanımını eleştiren kamu anonsları yayınlanmaktaydı.
Tepkiler yetmedi
6360 sayılı Yasa’ya en önce ziraat mühendisleri karşı çıktı. Anadolu ve Trakya’daki üniversitelerdeki genç öğretim üyeleri yasanın olumsuz etkileri konusunda çok sayıda araştırma yayınladı. Gazetemizin tarım uzmanı yazarı Ali Ekber Yıldırım, adeta tek kişilik bir sivil toplum kuruluşu gibi çalışarak her platformda yasanın olası zararlarını anlattı. Muhalefetteki CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) yaptığı iptal başvurusu, Anayasa’nın ruhu yerine lafzına uygunluğu esas alındığı için reddedildi.
Böylece Osmanlı döneminde varlığını korumuş, Cumhuriyet’in 1924’de çıkardığı 442 sayılı yasa ile gelişmesi hedeflenmiş köylerin önemli bir bölümü, tüzel kişiliğini 2014 Mart ayındaki yerel seçim sonrasında kaybetmiş oldu.
Geç gelen itiraf
Yasa tarımsal üretime en büyük zararı besiciliğin yapıldığı, sebze ve meyvelerin yoğun olarak yetiştirildiği, hububat tarımının gelişmiş olduğu bölgelere verdi. 2019’da düzenlenen 3. Tarım Şurası’nda 6360 sayılı yasa yoğun bir şekilde eleştirildi. Dönemin Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, 6 Kasım 2020’de TBMM’deki bir komisyon toplantısında “Büyükşehir yasası, maalesef, tarıma hakikaten zarar verdi” dedi ve yasada değişiklik yapıldığını belirtti. 16 Ekim 2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 7254 sayılı yasa ile mahalleye dönüştürülen köy ve beldelere “kırsal mahalle” olma hakkı verildi. Bunun için belirli şartları sağlamak ve başvuru yapmak koşulu getirildi. Ne var ki bu yasa köylere tüzel kişiliklerini ve ortak mallarını geri vermedi. Kırsal kesimde yeni yasa hakkında bilgilendirme yapılmaması ve kırsal mahalle statüsünü almak için başvuru şartının bulunması dönüşüm çalışmalarında aksamaya yol açtı. Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı 700 dolayında mahalle için kırsal mahalle olma başvuru yapılırken, diğer büyük şehirlerde yasayla verilen hakların kullanımı sınırlı ölçülerde kaldı.
KATILIMCILIK VE YERELLEŞME İLKELERİ DİKKATE ALINMADI
2004’ten önce Türkiye’de 35 bin 101 köy vardı. Bitkisel üretim yapılan toplam tarım arazisinin yüzölçümü 23 milyon 472 bin hektar, meraların toplam yüzölçümü 14 milyon 616 bin hektar olduğu için köy başına ortalama olarak 668.7 hektar tarım arazisi ve 416.4 hektar mera düşüyordu.
2004 ve 2012’de çıkarılan iki yasa ile köy sayısı 18 bin 275’e düşürüldü, 16 bin 826 köy mahalle yapıldı. Ortalama miktarlardan hesaplandığında mahalle yapılarak imar baskısına ve riskine maruz bırakılan toplam tarım arazisinin yüzölçümü 11 milyon 252 bin hektar (112 bin 515 kilometrekare) ve meraların yüzölçümü ise 6 milyon 782 bin hektar (67 bin 815 kilometrekare) oldu. Gelecek yıllarda tarım arazisi niteliğini kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalan tarım arazilerinin toplamı Bulgaristan’ın 110 bin 877 kilometrekare olan yüzölçümünden bile fazlaydı.
Meralarla ilgili sorun daha açıldı. Ali Ekber Yıldırım’ın verdiği bilgiye göre en son 30 Ekim 2015’te yapılan bir yönetmelik değişikliği ile niteliği düşük mera, otlak ve yaylakların kentsel dönüşüm ve gelişim alanı olarak kullanılmasının yolu açıldı. Meranın kalitesinin yükseltilmeyip, imara açılması için ödenecek bedel ise “ yirmi yıllık ot geliri” idi.
Tarım arazileri ve meralar konusundaki anlamsız mevzuat değişikliğinin ilk olumsuz sonucu haberdeki grafikte görüldüğü gibi kayıtlı çiftçi sayısının önce duraklaması sonra azalması oldu. SGK’ya prim yatıran kayıtlı çift sayısı ise son beş yılda yüzde 28 oranında geriledi. Büyükşehir sınırları içindeki köylerin mahalleye veya kırsal mahalleye dönüştürülmesinin diğer olumsuz sonuçları ise şunlar oldu:
- Köylülere kendi hayatlarını ve geçimlerini etkileyecek önemli yasal düzenlemeler konusunda bilgi verilmedi. Yasadan etkilenecek köylerde mahalleye dönüşme konusunda referandum veya benzeri bir oylama yapılmadı.
- Dünya ülkelerinde genel eğilim yerel yönetimlere daha fazla yetki verilmesi ve katılımcılık yönündeyken, Türkiye’de aşırı merkezileşme yönündeki uygulamalar yaygınlaştırıldı.
- Tarım kesimini derinden etkileyecek yasanın olası sonuçları konusunda bir “etki analizi” hazırlanmadı.
- Mahalleye dönüştürülen köylerde besicilik yapmak belediye mevzuat sınırlamaları ve artan maliyetler nedeniyle zorlaştı.
- Köylerde tarımsal üretim yaparak geçimin sağlayan nüfus kitlesinin su, mera, toprak gibi doğal varlıkları kullanması kısıtlandı.
- İlçe belediyelerinin bir bölümü, teknik donanım ve nitelikli personel konusunda sorunlar yaşadığı için özellikle ilçe merkezinden uzakta bulunan ve eskiden köy olarak adlandırılan mahallelere hizmet götürülemedi.
- Konu ile ilgili yasalardan en büyük zararı küçük ve orta ölçekli aile işletmelerinin göreceği dikkate alınmadı. Bunların bir bölümünün üretimden çekilmesinin şehirlere göçü artıracağı ihtimali hesaba katılmadı.
- 2019 yılında toplanan Üçüncü Tarım Şurası’nda mahalle yapılan köylere tüzel kişiliklerinin geri verilmesi konusunda alınan karar hayata geçirilmedi. Mahalle yapılan köylerin tüzel kişiliklerine ait varlıkların, ortak malların artan satış değerlerinden köy tüzel kişiliklerine ve köylülere bir pay verilmedi
- Mahalleye dönüştürülen köylerin muhtarları belediye ile ilişkilerinde muhatap bulma sorunu yaşadı.
- 7254 sayılı Yasa ile getirilen vergi indirimleri tarımsal üretime değil, tarım dışı faaliyete teşvik ve destek sağladı.
- Geçmiş yıllarda köy hizmetleri idaresi il özel idareleri tarafından yapılan altyapı yatırımları, mevzuat değişikliğinden sonra sürdürülemedi.