Tarım ve turizmde ilerlemek için “yerel ve milli “markalara ihtiyacımız var
Yirminci yüzyıl küreselleşme dönemiydi. “Küresel düşün, küresel davran” diyen çoğu ABD kökenli markalar dünyaya kendi kurallarını kabul ettirdiler. Ölçek ekonomisiyle çalışan küresel işletmeler, maliyetleri düşürmek, hacmi büyütmek böylece kârlılığı artırmak hedefiyle çalıştılar. Bu yaklaşım, teknolojide yararlı oldu. Teknolojik ürünlerin fiyatları düştü. Erişim kolaylaştı. Buna karşın, ölçek ekonomisi dünyamızın 12-13 bin yıllık tarımsal düzenini kökünden sarstı. Küçük işletmeler, aile şirketleri, köyler ve kasabalar dev şirketlerle rekabet edemedi. Tarımın beşiği olan ülkemiz de bu dönüşümden nasibini aldı. Ölçek ekonomisinin gücü, küçük üreticilerimizi oyun dışı bıraktı. Tarımda, yüksek ölçekli üretim yapma yeteneğine sahip olamadığımız için, başta pamuk, buğday, soya ve mısır gibi ürünlerde ithalata bağlı bir ekonomik yapı geliştirdik. Bugün, sebzelerimiz, meyvelerimiz tarım ilaçlarıyla, toprağımızsa ilaçlı gübrelerle zehirleniyor. Bir an önce sağlıklı, uzun vadeli ve modern anlayışla yönetilen bir tarım politikası geliştirmemiz gerekiyor.
Bu bağlamda, İtalya çok başarılı bir örnek olarak önümüzde duruyor. İtalyan Hükümeti zaten gastronomi ve turizm alanında Türkiye’yle yakınlaşmak için önemli girişimlerde bulunuyor. İtalya Ankara Büyükelçisi Massimo Gaiani göreve başladığı ilk günden itibaren iki ülke arasında bir köprü kurmak için bizzat çalışıyor.
18-22 Kasım tarihlerinde ’IV. Settimana della Cucina İtaliana nel Mondo’’ yani “4. Uluslararası İtalyan Mutfağı Haftası”dolayısıyla düzenlenen etkinlikler için Büyükelçi Gaiani İstanbul’daydı. Puglia bölgesinde yer alan butik otel Castello di Ugento’nun sahiplerinden Diana E. Bianchi, eşi Massimo D’Amore’ye ait olan tarihi mekanı nasıl dünya çapında bir cazibe merkezi haline getirdiklerini anlattı. Bianchi ve Castello di Ugento’nun Executive şefi ve Puglia Culinary Center’da eğitmen olan Şef Tommaso Sanguedolce çeşitli etkinliklere katılarak, yörelerini tanıttılar. Diana Bianchi, Şef Tommaso Sanguedolce, Dilek Bil, İtalya'nın Ankara Büyükelçisi Massimo Gaiani
Şef Tommaso Sanguedolce, (MSA) Mutfak Sanatları Akademisi’nde gençlerle buluştu. İki ayrı seansta 170 öğrenciye “show-cooking” (yemek pişirme şovu) eşliğinde bir konferans verdi. Venedik Sarayı’ndaki basın buluşmasında, İtalya Ankara Büyükelçisi Massimo Gaiani ve Accademia Italiana della Cucina (İtalyan Mutfak Akademisi) kültür derneği Başkanı Dilek Bil hedeflerinden söz ettiler.
Türkiye delegasyonı dünyadaki en büyük topluluk
1953 de kurulan Accademia Italiana della Cucina (İtalyan Mutfak Akademisi) İtalyan Kültür Bakanlığı’na bağlı bir ağ. Bu ağın İstanbul ayağı olan “İstanbul Delegation of Accademia Italiana della Cucina”ysa grubun en büyük delegasyonu. Türkiye Delegasyonunun Başkanlığı’nı Dilek Bil’in yaptığı Accademia Italiana della Cucina (İtalyan Mutfak Akademisi) İtalya’nın gıda sektöründeki birikiminin Türkiye ile paylaşılması için programlar düzenliyor. İtalya’nın ünlü şeflerini, yatırımcılarını, uzmanlarını Türkiye’ye davet ederek, İtalya’nın bilgi ve deneyim birikiminin gençlerimize aktarılmasına yardımcı oluyor.
İtalya, küçük işletmeleriyle, yerel üreticileriyle, mutfaklarında kullanılan taze ve doğal ürünleriyle tüm dünya için çok önemli bir örnek oluşturuyor. Ülkemizin eşsiz mutfak kültürü mirasını dünyaya tanımak için İtalya’dan öğreneceği çok şey var. Bize büyük küresel markalar değil, yerel ve güçlü tarım markaları gerekiyor. Hepimiz bu hedef için el ele vermeli yerel üreticilere destek olmalıyız.
100 yıllık bir aile geleneğinden doğan marka
Zeytinyağı üretimi tüm dünyada genellikle aile işletmeleri modeliyle yürütülüyor. Ailelerin çoğu birkaç nesildir zeytinyağına gönül veren kişilerden oluşuyor. Ayvalıklı Özgün Zeytincilik de bunlardan birisi. 10 yılı aşkın bir süredir, her hasatta gittiğim Ayvalık’ta karşılaşmaktan büyük bir zevk duyduğum Sucu ailesinin öyküsünü Ahmet Sucu’dan dinleyelim:
Özgün Zeytincilik nasıl doğdu?
Ailemiz, 1922’de mübadeleyle Midilli’den Ayvalık’a yerleşmiş. Evlere “eşek sırtında” su satarak ticarete başlayan dedelerimiz, Soyadı Kanunu çıkınca kendilerine Sucu soyadını seçmişler.
Ancak, evimizin dönen çarkı daima zeytin olmuş.
Devletin, mübadil vatandaşlara usul olduğu üzere en meyilli arazilerde tahsis ettiği zeytinlikler, bizi bugün bile besliyor. Bundan, o tarihte zeytinlerin mevcut en ileri teknikle hasat edildiğini ve işlendiğini anlıyoruz. Bugün yönetimde Sucu ailesinin 3. kuşağı var. Hepimiz, Cumhuriyetimizin en zor ilk yıllarında, modern üretimi bilmiş ve gerçekleştirmiş atalarımızı saygıyla anıyoruz.
Daha sonra gelenek nasıl devam etti?
1955’de Ayvalık, şebeke suyuna bağlanınca, ailemizin su ticareti yapma dönemi bitti. Geride ticaretin en önemli yanı olan “itibarımız, namımız” kaldı. Üretimde tek işe odaklanmanın yaşamsal gereği anlaşıldı. O günden bugüne Sucu ailesinin fertleri olarak, bildiğimiz tek üretim konusu zeytin ve zeytinyağının dışına hiç çıkmayız… Aile şirketi olmanın erdemini burada görürüz.
3’üncü nesil ne zaman iş başına geçti?
1990 yılında yüksek eğitim almış üçüncü kuşak olarak, üretimle ticareti birlikte yaşatan bir yapılanmanın içine girdik. Ticari faaliyetlerimizin Özgün Zeytincilik adıyla yürütülmesine karar verdik. Satış hacmindeki artış sonrasında, 2005’de stratejik bir karar aldık. Zeytin işletme ve zeytinyağı sıkmada mevcut atölyeden çıktık ve fabrika üretimine geçtik.
Bugünkü rakamlarınız nasıl?
İzmir-Çanakkale devlet kara yolunun Ayvalık girişindeki Özgün Zeytincilik tesislerinde, yılda 5 bin ton zeytinyağı ve bin ton zeytini natürel tarzda üretiyoruz. 10 yıldır, en modern ve hijyenik şartlarda geleneksel Taşbaskı Zeytinyağı üretimi gerçekleştiriyoruz. Komili’nin 27 yıldır öncü zeytinyağı tedarikçisiyiz. Ayvalık’ta, Ayvalık adı ile var olan bir firmayız. Üretim tesislerimizde 116 kişi, tarlada 600 kişilik çalışma ekibimiz var. Günlük 500 ton zeytin işleme ve 100 ton zeytinyağı üretebilme kapasitesine sahibiz.
Yeni projeleriniz neler?
Katma değerli gurme ürünler geliştirmek için çalışıyoruz. . Enginar ve avokado ile aynı anda zeytinyağı üretimine giren zeytinin zeytinyağına dönüşümden harika lezzetler elde ettik. Ayrıca, yeni üretmeye başladığımız portakal kabuğu, peynir, biberiye kurutulmuş domates, havuç, sarımsak ve limon kabuğu dolgulu zeytinlerimiz de çok beğeniliyor.
Ayvalık için de çalışıyorsunuz...
Evet, “Toprakta iz bırakanlar’ köşesi ile Ayvalık’ın önde gelen kahyalarını anmaya yönelik bir projeye imza attık. Zeytin ve zeytinyağı kültürüne de hizmet etmek istiyoruz. Bu amaçla, Türkiye’de zeytin hakkında yazılan ilk masal kitabını ve zeytine dair yaratılan ilk çocuk tiyatrosunu oluşturduk.
Özgün Zeytincilik’ in önümüzdeki dönemde ne gibi planları var?
Yüz yaşımıza girmeden önce, dördüncü kuşağımız işbaşına geçecek. “Kaliteli üretim” ya da “butik ürün” gibi gizemli sözlere sarılmadan, standartlarımızı ve performansımızı daima yükselteceğiz. Kurumsallaşma çalışmalarımıza başladık. Zeytin ve zeytinyağı üretiminin altın makası sayılan HACCP standardını içeren, ISO 22000 Belgemizi aldık. Kanada ve Almanya’ya ihracatımızı bunun ilk meyveleri olarak görüyoruz.
Türk Eğitim Vakfı ve Visa, gençler “Kazandığı Üniversiteyi Kaybetmesin” diye iş birliği yapıyor
Türk Eğitim Vakfı (TEV), maddi imkânsızlıklar nedeniyle eğitimini yarıda bırakmak zorunda kalan gençlere destek verdiği “Kazandığı Üniversiteyi Kaybetmesin” kampanyası kapsamında Visa ile ortak bir proje gerçekleştirdi. 20 Kasım 2019’da TEV Genel Müdürü Yıldız Günay ve Visa Güneydoğu Avrupa Ürün Başkanı Zeynep Şener’in katıldığı bir buluşmayla tanıtılan proje kapsamında, İstanbul, Ankara ve İzmir’deki farklı noktalara temassız bağış kioskları yerleştirilecek.
Dileyen herkes, kiosk üzerindeki bir cihaz aracılığıyla kredi veya banka kartlarının temassız özelliğini kullanarak her defasında 10 TL burs katkısında bulunabilecek Bu projeyle, İstanbul, Ankara ve İzmir’den ülkemizin dört bir yanındaki gençlere eğitim fırsatı yaratılması hedefleniyor.