Tarım dışı istihdam izlenecek
Takip edilen ana konu başlıkları arasında küresel piyasalarda resesyon endişeleri, merkez bankaları politikaları ve bankacılık sektörüne yönelik gelişmeleri sayabiliriz. Ocak diplerinden etkili olan yükselişlerle hedef direnç bölgelerini test eden piyasalarda, ABD borç tavanı konusuna yönelik iyimserlik, bankacılık sektörüne yönelik belirsizlikler ve küresel büyümeye yönelik bazı öncü makro veriler öne çıkıyor.
Mayıs ayı toplantılarında küresel merkez bankaları faiz artışlarında duraklama sinyalleri verirken makro verilerde resesyon sinyalleri aramaya devam ediyoruz. Bu doğrultuda makro verilere baktığımızda bazı öncü verilerde zayıf yönde sinyaller görsek de belirgin anlamda bir soğuma işareti henüz görülmüyor. Hatırlanacağı üzere Mayıs ayı toplantılarında ABD Merkez Bankası’nın (FED) her ne kadar faiz artışlarında duraklamaya işaret etse de şahin duruşunu koruduğunu ve verilere bağlı yaklaşıma geçiş yaptığını, Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) ise sıkılaşmada son aşamaya girildiğine dair sinyaller verdiğini ancak şahin duruşunu koruduğunu görmüştük.
FED FOMC üyelerinden gelen son açıklamalarda ise daha şahine kaçacak mesajların öne çıktığını ve faiz indirimi beklentilerinin törpülendiğini gördük. Diğer taraftan FED Başkanı Jerome Powell'ın ise 14 Haziran’da gerçekleşecek toplantı için henüz bir karar vermediklerini belirttiğini, şahinler ve güvercinler arasında daha dengeli bir çizgi çizdiğini gördük. Bununla birlikte FED Başkanı Powell'ın açıklamaları, şahin fiyatlandırmaların bir kısmını hafifletmeye yardımcı oldu. Hazine Bakanı Janet Yellen’ın bankacılık sektöründe daha fazla birleşme satın almaya gidilmesinin uygun olacağına dair açıklamaları ise bankacılık sektörüne yönelik sinyaller açısından oldukça önemliydi.
Önümüzdeki dönemde likidite ve resesyon endişeleri öncülüğünde risk algısındaki eğilim piyasalar açısından belirleyici olacak. Bu doğrultuda da bankacılık sektörüne yönelik haber akışı başta olmak üzere 14 Haziran’daki FED toplantısına kadar açıklanacak makro verilerden gelecek sinyallerin riskli varlıklar açısından önemli olmaya devam edeceğini düşünüyoruz. Mayıs ayında FED, her ne kadar duraklamaya dair sinyaller verse de FED’den gelen son şahin açıklamalar, belirgin bir soğuma işaret vermeyen makro veriler ve yüksek enflasyon eşliğinde Haziran ayı toplantısında faizlerde duraklamaya gidileceğine dair bir kararın kesin olmadığını söyleyebiliriz. Örneğin, Mayıs ayı PMI endekslerinde imalat sektöründe zayıflamanın devam ettiğini görsek de hizmet sektörünün büyüme bölgesinde kalmaya devam ettiğini, detaylarda yeniden canlanan talep ve kapasite eksikliğiyle birlikte hizmet enflasyonundaki artışa yönelik vurgunun öne çıktığını takip ettik.
Bu doğrultuda, 2 Haziran Cuma günü TSİ 15:30’da açıklanacak ABD Mayıs ayı tarım dışı istihdam verisi ve ardından 13 Haziran’da açıklanacak Mayıs ayı enflasyon verisi, 14 Haziran FED toplantısı öncesinde küresel riskli varlıklar açısından önemli olabilir. Tarım dışı istihdam verisinde aylık bazda 195.000 kişi olarak bir istihdam artışı bekleniyor. Bu rakam, Nisan ayında 253.000’di. Diğer taraftan enflasyon sinyalleri aradığımız ortalama kazançlarda ise yıllık artışın yüzde 4.4 ile yatay seyretmesi ve yüksek seviyelerini koruması bekleniyor. İşsizlik oranının ise yüzde 3.4’den yüzde 3.5’e yükselmesi öngörülüyor. Beklenene yakın belirgin bir sapma göstermeyecek rakamlar, piyasalar açısından en olumlu sonuç olabilecekken çok güçlü verilerin -örneğin ortalama beklentinin üzerinde istihdam artışı ile birlikte yüksek kalmaya devam edecek ortalama kazançlar- veya resesyon endişelerine destek olabilecek nitelikteki zayıf verilerin risk iştahını olumsuz etkileyeceğini düşünüyoruz.
Piyasa yapısına baktığımızda hisselerin tepe görünümü sinyalleri ürettiğini, dip oluşumu sinyalleri üreten dolar endeksinde tepki yükselişlerinin etkisini sürdürdüğünü, zayıf sinyaller üretmeyen makro veriler ve FED’den gelen şahin açıklamalar eşliğinde yükselişlerin etkili olduğu tahvil faizlerinin dengelendiğini, zirve seviyelerden geri çekilen altında ise toparlanma çabasının öne çıktığını görüyoruz. Küresel risk barometresi olarak da izlediğimiz S&P500 endeksinde yukarı yönlü potansiyelin sınırlı olduğunu düşünüyoruz. S&P500 endeksinde 4200 direnç bölgesi üzerinde 4300-4320 direnç bölgesi hedeflenebilir. Ancak olası geri çekilmelerde 4100-4150 destek bandı devamında ise 4050-4060 destek bandının korunup korunmayacağı önemli olacak. Beklediğimiz riskten kaçış fiyatlaması ile daha uzun vadede 3500 ana destek bölgesinin tekrar test edilebileceğini düşünüyoruz.
Borç tavanı konusu, FED’in faiz artırım döngüsünün bittiğine ve resesyonun kaçınılabilir olduğuna dair iyimserlik kısa vadede piyasalara destek olsa da biz hisse senetlerinde ayı piyasasının sonlanmadığını, parasal sıkılaşmanın gecikmeli etkileri belirginleştikçe, resesyon fiyatlaması oluşmasını ve bankacılık sektöründe son yaşanan kargaşanın daha görünür hale gelmesinin önemli bir risk oluşturduğunu düşünmeye devam ediyoruz.
Strateji raporlarımızda sıklıkla vurguladığımız gibi küresel piyasalarda, önümüzdeki dönemde riskten kaçış fiyatlaması bekliyoruz. Bu beklediğimiz büyük düşüşün yaz aylarında veya sonbaharda bir dip ile son bulacağını inanıyoruz. Riskten kaçış fiyatlaması ile birlikte hisse senedi, gelişmekte olan ülke bonoları ve emtia gibi riskli varlıkların değer kaybetmesini, S&P500 endeksinde yeni diplerin görülebileceğini, doların ve ABD bono fiyatlarının yükselmesini, bu düşüşle birlikte FED'in para politikasında dönüşe geçeceğini bekliyoruz. Piyasalarda beklediğimiz dip ve FED’in politika dönüşü ardından ise dolardan riskli varlıklara, özellikle gelişmekte olan ülke varlıklarına, başta bakır olmak üzere emtiaya, değerli metallere ve yüksek getirili bonolara geçme zamanının geleceğini düşünüyoruz.