Tarım alanları daralırken, ürün deseni değişiyor
Tarımda sorunların ağırlaşarak devam etmesi, yüksek girdi maliyetlerini düşürecek önlemlerin alınmaması, üretilen ürünlerin de değerinde pazarlanamaması tarımsal üretim alanlarının daralmasına neden oluyor. Çünkü tarımsal üretimde umduğunu bulamayan üretici üretimden vazgeçiyor. Tarım alanları başka amaçlarla kullanılıyor. Daha da önemlisi cazip hale getirilen ranta açılıyor.
Tarım alanları daralırken bir yandan da ürün deseni değişiyor. Bu değişim yönetilebilir ve bilinçli bir değişim ise anlaşılabilir bir durumdur. Fakat zorunluluktan, kontrolsüz bir biçimde değişiyorsa yarın bunun da bir faturası olacaktır.
Yakın zamanda nar üretimi ile ilgili yaşanan sorunları biliyorsunuz. Nar fiyatları biraz yükselmesi, meyve suyu sanayisinin bu alana yatırım yapması ve nar suyu başta olmak üzere ürünün değerlendirildiği alanlar ortaya çıkınca birçok kişi nar dikti. Çeşidine, sanayiye uygun olup olmamasına bakılmaksızın dağ taş nar oldu. Tarım teşkilatı buna seyirci kaldı. Sonra ne oldu? İhtiyacın çok üzerinde üretim olunca fiyat düştü. Üretici zarar etti ve nar ağaçlarının önemli bir bölümü kesildi.
Şimdi benzer bir tehlike muzda yaşanacak gibi görünüyor. Domatesten ve diğer sera ürünlerinden para kazanamayan üreticiler deyim yerindeyse muzu keşfetti. Muz fidanı üretenler kısa zamanda üreticinin ihtiyacını karşıladı. İthal muz yerine yerli muz almaya başladı. Fiyatlar düştü. Fakat bu konuda da sınırlar zorlanıyor. Daha önce Antalya ve yöresinde olan muz üretimi özellikle serada üretim giderek ülkenin değişik bölgelerine yayılıyor. İhracat yapılabilse sorun olmaz. Ancak dünya ile rekabet etmek zor. Bu nedenle muz üretiminin kontrolsüz olarak yayılması ilerde sorun yaratabilir.
Tarım alanlarındaki en yüksek düşüş Akdeniz'de
İK Tarım Üssü'nün Türkiye İstatistik Kurumu verilerini baz alarak yaptığı değerlendirmeye göre, Türkiye'de toplam tarım alanlarının yüzde 41’inde hububat ürünleri, yüzde 11'inde meyve ve sebze yetiştiriliyor. Yüzde 39'unu çayır ve mera alanları oluştururken yüzde 9'u nadasa bırakılıyor.
Toplam tarım alanları, 2001 yılından bu yana yüzde 8 oranında azalırken, işlenen tarım alanları son 20 yılda yüzde 12 oranında azalması dikkat çekiyor. 2004-2018 yılları arasında tarım alanları tüm bölgelerde azaldı. Azalmanın en düşük olduğu bölge İç Anadolu oldu. En çok azalış ise yüzde 16 ile Akdeniz Bölgesi'nde görülüyor.
Ekilen tarım alanları Karadeniz Bölgesi'nde yüzde 15, Güneydoğu Anadolu'da yüzde 12, Doğu Anadolu'da yüzde 10,Marmara'da yüzde 9 ve Ege'de yüzde 8 azalma var.
Nadas alanlarının Akdeniz ve Karadeniz bölgeleri dışında düşüş eğiliminde.
Hububattan meyveciliğe geçiş var
Tarım alanlarında daralma yaşanırken bir yandan da ürün deseni değişiyor. Hububat ve yağlı tohum grubunun ekim alanlarında yüzde 3 ile yüzde 29 oranında azalma olurken, buna karşılık meyve ekim alanlarında yüzde 5l’e varan oranlarda artış görülüyor.
Bölgeler bazında hububat, yağlı tohumlar ve bakliyat ürünlerinde ekiliş alanları aynı dönemde Akdeniz Bölgesi'nde yüzde 29, Karadeniz'de yüzde 23, Güneydoğu Anadolu'da yüzde 21, Ege'de yüzde 17, Doğu'da yüzde 13, Marmara'da yüzde 12 ve İç Anadolu'da yüzde 3 gerileme oldu.
2004-2018 döneminde meyve ve içecek bitkileri ekiliş alanlarında Akdeniz Bölgesi'nde ekim alanları yüzde 51 artarken, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yüzde 49, Doğu Anadolu'da yüzde 38, Ege'de yüzde 20, Marmara'da yüzde 15,Karadeniz'de yüzde 11 ve İç Anadolu'da yüzde 1 artış oldu.
Sebze ekilişlerinde ise her bölgede azalış olmakla birlikte İç Anadolu’da yüzde 26 oranında artış gerçekleşti.
Buğday ekim alanlarındaki daralma korkutuyor
Ekim alanı daralan ürünler arasında en korkutucu olanı buğday. Buğday ekim alanları son 20 yılda yüzde 22 oranında azaldı. Buna karşın verimin aynı dönemde yüzde 23 oranında artması sayesinde üretim ortalama 20 milyon ton civarında seyrediyor. Ancak özellikle 2019'da üretimin 19 milyon tona düşmesi ile sektörde endişe arttı.
Buğday ithalatı 2019'da Kasım ayı itibariyle 8 milyon 885 bin tona ulaştı. Bu da Türkiye üretiminin ortalama yüzde 42'sine denk geliyor. Yapılan ithalatın 6.5 milyon tonu Dahilde İşleme Rejimi(DİR) kapsamında ithal edilerek un,makarna ve diğer ürünler olarak ihraç edilse de ithalattaki artış endişe verici boyutlarda.
Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan Buğday Bülteni'nde bile mamul ihracatı için gerekli ham maddenin yani buğday üretiminin yerli üretimden karşılanması gerektiğine vurgu yapılıyor.
Arpa ekim alanları aynı dönemde yüzde 28 oranında azaldı. Verimin yüzde 22 oranında artması ile yıllık üretim ortalama 7.5-8 milyon ton seviyesinde gerçekleşiyor.
İklim değişikliği üretimi olumsuz ekiliyor
Diğer taraftan karma yem üretimi son 20 yılda 25 milyon tona çıktı. Ancak buradaki üretim artışı büyük oranda ithal ham maddelere bağlı olarak sağlandığını unutmamak gerekiyor. Soya, mısır, kepek başta olmak üzere toplamda yem ham maddelerinin yaklaşık yüzde 50'si ithalatla karşılanıyor.
Yem sanayinin talebi önümüzdeki süreçte hububat piyasalarını etkileyen diğer önemli bir faktör olacak. İnsanların tüketimi için üretilen hububat ürünleri hayvanların beslenmesinde kullanımı artacak gibi görünüyor.
Üretim alanlarının daralması, ürün deseninin değişmesi büyük oranda yüksek girdi maliyetlerinden kaynaklanıyor. Ancak, diğer önemli faktörlerden birisi de iklim değişikliği. İklim değişikliği tarımsal riskleri artırıyor. Ekiliş dönemleri son yıllarda kurak geçiyor. Bazı bölgelerde tarım alanlarında sel felaketleri yaşanıyor. 2019'un sonbaharında İç Anadolu başta olmak üzere birçok bölgede kuraklık etkili olurken, yakın zamanda Çukurova ve Antalya'da aşırı yağış ve sel tarım alanlarına ciddi zarar verdi. Ürünlerin hasat dönemi değişiyor.
Özetle, tarım alanları daralırken, ürün deseni değişiyor. İklim değişikliği artık çok daha etkili olmaya başladı. Bütün bu gelişmelerden tarım teşkilatı ne kadar haberdar? Ne gibi önlemler alınıyor? Bu yeni duruma uygun olarak üretim nasıl planlanıyor? Nasıl yönetilecek? Bu sorulara yanıt bulunması gerekiyor.