Tarih ve talihin buluştuğu marka: KODAK
Yaşı 40’ın üzerinde olanlar, aslında dünyadaki dijital devrimi de en yakından hissedenler bir anlamda. Manuelin dijitale yenilgisi bazı markaların tarih olmasına da vesile oldu. Bunun en iyi örneklerinden biri de fotoğraf makineleri. Yazıma yaştan girmemin nedeni ise bizden bir önceki kuşak ve sonrasında olanlar için fotoğraf makinesinin ayrı bir anlamı olması… Zira dokunduğumuz, anlarını sakladığımız fotoğraflar ne yazık ki şimdilerde duvardaki, albümdeki yerini koruyamıyor. Zamanın teknolojiyle olan bu savaşının sonucu belki de.
Anadolu’da yaygın bir terimdir, “Derisini değiştiremeyen yılan ölür.” Değişimi yaşayamazsanız sonunuzu da hazırlıyorsunuz demektir. Böyle onlarca markanın hikayesi var aslında ekonomi tarihinde. Bunlar arasında Kodak’ın ayrı bir yeri var benim için. Her ne kadar tarih olmasa da talihin fena halde etkilediği bir markadır Kodak. Önce Kodak’ın başarılarını anlatmak isterim size. Önce tarihi sonra da talihi.
RÖNTGENİN İCADINDA DA VAR
1888 yılında esnek rulo filmi icadıyla başlayan Kodak’ın mucitlik tarihinde Edison’un sinema kamerasını mümkün kılan şeffaf filmi var örneğin. 1895 yılında Wilhelm Röntgen ilk röntgeni Kodak filmi ile çekti. Hatta durumu ilerletti, radyasyon miktarını belirleyecek film yaptı. Günümüzde kullandığımız modern röntgen de bu aslında. Listeyi uzatmak mümkün ama ben tarihini de bu arada anlatayım istedim.
1854’te New York’ta üç çocuklu bir ailenin en küçük çocuğu olarak doğan George Eastman, hazin bir öyküyle başlıyor hayata. Küçük yaşta babasını kaybedince okulu bırakmak zorunda kalan George, böylece çocuk yaşta evinin direği oluyor. Annesi ve biri çocuk felci olan iki ablasının bakımını üstleniyor. Felçli ablasını da 16 yaşında kaybediyor George.
İlk işi ise büro elemanlığı... Akşamları da muhasebe okuyan George, böylece bankacılık işine de giriyor. Gündüzleri bankada çalışıp, akşamları da mutfakta fotoğrafçılıkla ilgili deneyler yapıyor. 3 yıl süren fotoğraf deneylerinden sonra ise tarih 1879’u gösterdiğinde hayatını değiştiren formülünü buluyor ve plaka kaplama makinesinin patentini alıyor. 1880’de henüz yirmili yaşlardayken New York’ta bir binanın üçüncü katını kiralayarak kuru levha üretmeye başlayan George’un başarısı iş adamı Henry Strong’u etkiliyor ve ondan fon alıyor. 1881’de Eastman ve Strong, Eastman Dry Plate Company isimli bir ortaklık kurarak, bankadaki işinden ayrılıyor.
EN DEĞERLİ VARLIĞI İTİBARI
1884’te Eastman-Strong ortaklığı, 14 hissedarlı yeni bir şirkete Eastman Dry Plate and Film Company’ye dönüşüyor. 1888’de ise Kodak ismini ticari anlamda kullanıyor. Özel bir anlamı yoktu Kodak’ın. Sadece söylenişi güzeldi. Eastman bunu da şu sözlerle anlatıyordu: “İsmi kendim icat ettim. ‘K’ harfi benim favorimdi. Güçlü, keskin bir harf gibi görünüyor çünkü. Kelimeleri oluşturan çok sayıda harf kombinasyonunu denemek meselesi haline geldi. ‘K’ ile başlayan ve biten… Sonuç “Kodak” kelimesi…”
Genç Eastman, bebek yaştaki şirketini büyütmek için acele etti. Aslında bu onun ilk iflas uçurumuna yaklaşmasıydı. Bayilerin elindeki kuru plakalar bozulunca en az bir kez iflasla yüz yüze geldi. Eastman bunları geri alarak, iyi durumdaki ürünlerle değiştirdi. “Bu plakaları tazmin etmek son paramızı da tüketti” dedi. “Ancak elimizde kalan daha önemliydi, itibar.” Eastman, 14 Mart 1932’de, 77 yaşında öldü. Kodak ise uzun süre görüntüleme sektörünün öncüsü oldu. Ta ki, 1975 yılında çalışanı mühendis Steven Sasson’un ilk şarj bağlantılı cihaz (CCD) sensörünü icat etmesine kadar.
DEĞİŞİMİ BAŞLATAN 'DEĞİŞEMEDİ'
1973 yılında, henüz 24 yaşında olan Steven Sasson Kodak şirketinde işe girdi. Görevi C.C.D. (Charged Coupled Device) kısaltması ile anılan cihazlar için bir aplikasyon geliştirmekti. Aslında Sasson, ilk dijital fotoğraf makinesini icat etmekle kalmadı bunu gösterecek bir cihaz yapmayı da başarmıştı. Patronlarına gösterdiğinde ise bir tarih, talihle buluşmuştu. Cihaz karmaşık parçalardan oluşuyordu: Sasson’un icat ettiği cihazda bir dijital kaset kaydedici, bir Super-8 film kamerası, bir analog-dijital dönüştürücü ve devre kartları kullanılmıştı. Times’ın haberine göre o tarihte görüntüyü yakalamak için 50 milisaniye, kasete kayıt etmek için 23 milisaniye gerekiyordu. Fotoğraf çekildikten sonra Sasson, kaseti bir başka cihaza yerleştiriyor ve 100X100 piksel siyah beyaz görüntüyü ekrana yansıtıyordu. Sasson’un patronları icadı etkileyici bulmadılar. Sasson, New York Times’a konu ile ilgili verdiği röportajda, patronlarının bir fotoğrafı monitörde görmenin ilginç bir tarafı olmadığını, hiç kimsenin bundan hoşlanmayacağına kanaat getirdiklerini söylemişti. Sasson görüntü kalitesinin harika olmadığını ancak kısa bir sürede kaliteyi artıracak teknolojiyi geliştirebileceğini bildirerek patronlarını ikna etmeye çalıştı. Patronlar kuşku ile karşıladıkları halde Sasson’un çalışmasına devam etmeye izin verdiler. 20 senelik çalışmalardan sonra 1999’da kullanıma sunulan ilk verimli organik ışık yayan diyotları (OLED) piyasaya sundular. 1986’da Kodak, kamera boyutunda megapiksel sensörü icat etti.
Marka, maalesef ilk kez ivmeyi koruyamadı, dijital teknolojiye hakim olan Japon rakiplerine karşı direnemedi. 2012 yılında iflas başvurusunda bulundu. Şirket hala varlığını sürdürse de eski günlerinden uzak bir görüntü çiziyor.
George Eastman tarafından kurulan Kodak, şirketten çalışan mühendis Steven Sasson ile kırılma noktası yaşadı. Dijital çağın en büyük adımını atan marka, belki de farkında olmadan güçlü günlerinden uzaklaşmıştı. Değişimi başlatan, değişemedi…