Tarih, Şehirlilik, Aidiyet
Etnografya nedir? O şehirde, o bölgede yerleşiklerin gündelik yaşamlarını hem somut hem de soyut kapsamda inceleyen bir bilim dalı. Bu alanda yapılan araştırmalar sonucu elde edilenler yeni kuşakların o şehirde, o bölgede yaşamış olanların kullandığı araç – gereçleri, hatıraları tanıması için sergileniyor. Sergilendikleri mekanlara da Etnografya Müzesi deniyor. Kültür Bakanlığı kaynaklarına göre bulunduğu şehrin adını taşıyan, özgün 7 etnografya müzesi var; Ankara, Antalya, Aydın, Karacasu, Bitlis, İzmir ve Konya (karma olarak düzenlenmiş 8 adet müzeyi daha bunlara ilave etmek belki mümkün). Ömrümün uzun bir dönemini İzmir’de geçirdiğim için oradaki etnografya müzesini bilirim. Köklü geçmişi, ilginç mimarisi olan bir bina; 1831 yılında inşa edilmiş. Yılda yaklaşık 35 bin kişi tarafından ziyaret ediliyor (2019 yılı yarısından beri kapalı, rakam 2018 yılına ait). Antalya’daki müzeyi de gördüm; Kaleiçi’nde çok güzel bir mekan. Bu müzeler farkına varma, tanıma ve değerlendirme açısından önemli.
Son yıllarda etnografya müzelerinin kapsamı konusunda tartışmalar var. Yeni anlayış imparatorluklar döneminde egemen olunan topraklarda yaşayanların yaşam biçimlerini, kültürel ürünlerini sergilemek yerine şimdiki sınırlar içerisindeki yaşamışlıkların sergilenmesini yeğliyor. Herkesin etnografyası kendine! Bir zamanlar kendisinin olan şimdiyse kaybolmuş bir dünyayı yansıtması, sıradan günlük yaşamı anlatması yeterli olacaktır, deniyor. Böylece, aynı topraklarda yaşayıp bir öncekinden bihaber nesiller arasında bağı güçlendirip aidiyet kazandıracaktır, diye vurgulanıyor. Şimdiki etnografya müzelerinin, yaşayanların farklılıkları ne olursa olsun, ortak anlayışı güçlendireceği dile getiriliyor. Kültürel farklılıkların oluşturduğu renkli ve zengin mozaiğin yeni kuşakları etkilemesi bekleniyor. Hızla tükenen maddi kültürün korunması, onu yaratan bilgi ve kabiliyetin yaşatılması etnografya müzelerinin yeni misyonu olmalıdır, diye kabul ediliyor.
İlk etnografik bilgilerin kökünün eski çağlara kadar uzandığı biliniyor. İlk kez 5. yüzyılda tarihçi Herodot görüp tanıdığı ya da duyduğu 50 farklı topluluktan söz ediyor. Onların yasalarını, gelenek ve göreneklerini, inançlarını ve dış görünüşlerini anlatıyor. Tarih ve etnografya; ayrılmaz ikili! Tarih, tarih boyunca on milyonlarca insanın ilgi alanı olmuş ve olmaya devam etmekte. Tarihin dünyada çok büyük alıcısı var. On milyonlar tarihle ilgileniyor. Tarih konusunda oldukça etkili basılı ve görsel yayın mevcut. Sadece bu konuyla ilgili küresel yayın yapan 2 televizyon kanalı, 15’den fazla dergi var. Dünyada on binlerce öğrenci tarih eğitimi görmekte. Ülkemizde tarih konusunda 4 yıllık eğitim veren 110 üniversite var!
Tarihin çekiciliği var, büyüsü var. Bodrum’un da Herodot’u var. “Barışta oğullar babalarını gömer. Savaşta ise babalar oğullarını. Aklı olan hiç kimse kendi isteği ile savaşı tercih etmez.” Bu sözler tarihin babası diye adlandırılan Bodrumlu Herodot’a ait. Genel kabule göre:
- Herodot ‘tarih’ kavramını ilk dile getirendir
- Herodot antik çağa ait önemli olayları kayda alan ilk kişidir
- Tarihçiler Herodot’un anlattıklarının çoğunu doğru kabul eder (az bir kısmını yalan!)
- Herodot tarihi kaleme alabilmek için birçok yeri gezmiş, incelemiştir
- Herodot tarihin benimsenmesine öncülük etmiş, nesiller boyu tarihçilere ilham vermiştir
Tarihin en büyük temsilcisi olma şansı Bodrum’un. Geniş kitlelerin farkına varmasını, yakınlık duymasını, önemsemesini ve tercih etmesini sağlaması halinde Bodrum sürdürülebilir bir başarı elde edecektir. Bekleyip, göreceğiz!
Haftanın Müzesi: Musée du quai Branly - Jacques Chirac, PARİS
Sen Nehri kıyısında, Eyfel Kulesi’nin hemen yanında kurulu müze dünyanın en önemli etnografya müzesi olarak kabul edilmektedir. Bir zamanlar Fransız egemenliği altında olan Afrika’dan, Asya’dan, Okyanusya’dan ve Amerika kıtalarında onca topluluğa ait 300 bin obje bu müzede sergilenmektedir.
Yılda 1,3 milyon kişinin ziyaret ettiği müzede ayrıca 700 bin fotoğraf, 320 bin doküman, 8 bin resim ve heykel, 10 bin müzik aleti, 25 bin giysi örneği yer almaktadır. Fransa devlet başkanlarının görevleri süresinde bir müze inşa etmeleri gelenek haline gelmiştir; Georges Pompidou (Centre Georges Pompidou), Valéry Giscard d'Estaing (Musée d'Orsay) ve François Mitterrand (Grand Louvre). 2006 yılında açılışı yapılan bu müzenin yapımı da Jacques Chirac başkanlığı dönemine isabet etmiştir. Müze 30 bin metrekare kapalı alanı oluşturan 4 binadan ibarettir. Buna ilave 169 ağacın ve 72 bin bitkinin yer aldığı 17 bin 500 metrekarelik bahçesi vardır. Görülmeye değer!