“Tarife dışı engel” nedir, ne değildir?
19 Şubat tarihinde EKONOMİ Gazetesi’nde “ithalatta denetim maliyeti makinenin bedeline ulaştı” başlıklı bir habere yer verildi. “İthalatta makine ve ekipmanlar için gerekli olan CE izin yelpazesinin 2024 yılı itibarıyla genişletilerek plastik, kauçuk ve metalin işlenmesine mahsus tüm makine ve ekipmanların dahil edildiğini belirten sektör temsilcileri, bu nedenle gümrükte TSE izin sürecinin uzadığına dikkat çekiyorlar.” denilen haberde, birkaç güne tamamlanacak işlemlerin bir ayı geçtiğini, bunun da ithalatçıya ardiye ve demuraj ücreti olarak yansıdığını; bu ücretlerin bazen makinenin bedeline yakın bir tutara ulaştığı tespitine yer verildi. Haberde, TSE denetimi üzerinden ithalatın yapılması halinde ödenen ücretin 25 bin TL’den başlıyor olmasının ekstra bir maliyet doğurduğuna değinildi.
Sektör mensubu olmayan bir kişi “Ne var bunda? Teknik denetimler yapılmasın da standart dışı eşyalar mı akın etsin Türkiye’ye?” diye tepki gösterdiğinde hepimiz ilk ağızda kendisine hak veririz.
Konuyu nesnel bir yaklaşımla değerlendirebilmek için ilk olarak İthalat Rejim Kararı ile eş zamanlı yayımlanan “Ürün Güvenliği ve Denetimi” tebliğleri ile hangi ürünlerin denetime tabi tutulduğunu irdelemek gerekir. Sabrınıza sığınarak, her birinin başında yer alan 2024/1 gibi tebliğ sıra numaralarındaki “2024”ü ve sonlardaki “Tebliği” sözcüklerini de tekrarlamadan bu tebliğlerin adını sıralamak isterim:
1. İthalatta standartlara uygunluk denetimi
2. Karayolu dışında kullanılan hareketli makinaların ithalat denetimi
3. Çevrenin korunması yönünden kontrol altında tutulan atıkların ithalat denetimi
4. Sağlık Bakanlığı’nın özel iznine tabi maddelerin ithalat denetimi
5. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın kontrolüne tabi ürünlerin ithalat denetimi
6. Çevrenin korunması yönünden kontrol altında tutulan kimyasalların ithalat denetimi
7. Çevrenin korunması yönünden kontrol altında tutulan katı yakıtların ithalat denetimi
8. Telsiz ekipmanlarının ithalat denetimi
9. CE işareti taşıması gereken bazı ürünlerin ithalat denetimi
10. Oyuncakların ithalat denetimi
11. Kişisel koruyucu donanımların ithalat denetimi
12. Tüketici ürünlerinin ithalat denetimi
13. 7223 Sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu ile Düzenlenmiş Olan İdari Para Cezalarının Yeni Değerlerinin Duyurulmasına İlişkin Tebliğ
14. Yapı malzemelerinin ithalat denetimi
15. Pil ve akümülatörlerin ithalat denetimi
16. Tıbbi cihazların ithalat denetimi
17. Anne ve bebek ürünlerinin ithalat denetimi
18. Bazı tekstil, konfeksiyon ve deri ürünlerinin denetimi
19. Tütün, tütün mamulleri, alkol ve alkollü içeceklerin ithalat denetimi
20. Sağlık Bakanlığı’nca denetlenen bazı ürünlerin ithalat denetimi
21. Bazı tarım ürünlerinin ihracatında ve ithalatında ticari kalite denetimi
22. …
23. Çevrenin korunması yönünden kontrol altında tutulan metal hurdalarının ithalat denetimi
24. …
25. Araç parçalarının ithalat denetimi
26. Uygunluk Değerlendirme Kuruluşları ve Onaylanmış Kuruluş Bildirimlerinde Esas Alınacak Temel Kriterlere Dair Tebliğ.
Tek tek bakıldığında, “buna gerek yok” denilebilecek tek bir tebliğ yok gibi görünüyor. Yanı sıra, bu kadar denetim mekanizmasının varlığını görünce insan kendini devletinin kolları arasında daha güvende hissediyor.
Konuya Resmî Gazete boyutundan bakmaksızın yaklaşıldığında, ilk referans noktası GATT (Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması) oluyor. Türkiye’nin de taraf olduğu Anlaşmanın VIII. maddesinde, “Akit taraflar, Hükümet veya idare makamlarının, gümrük resimleri dışında ithalat veya ihracattan aldıkları veyahut ithalat veya ihracat münasebetiyle tahsil ettikleri ücret ve mükellefiyetlerin, ifa edilen hizmetin takribi bedeline inhisar etmesi lazım geldiğini ve yerli mallara bilvasıta yapılan bir yardım veyahut ithalat veya ihracatta, mali maksatlarla mevzu bir resim mahiyetini almaması gerektiğinin kabul ederler.” denilmektedir. Günümüz Türkçesiyle “tahsil edeceğiniz hizmet bedelleri gümrük tarifesi dışında yerli üreticinize destek mahiyetinde ilave maliyete dönüşmeyecek boyutlarda olmalı, daha yüksek değil” denilmek isteniyor.
Çağımızda “miktar kısıtlamaları”, “mali engeller” ve “idari ve teknik engeller” şeklinde vücut bulan tüm bu engeller “tarife dışı engel” olarak tanımlanmaktadır.
Peki, Türkiye’de uygulamada olan 24 adet “Ürün Güvenliği ve Denetimi Tebliği” bu kapsama girer mi? Bunlardan 2024/13 sayılı Tebliğ zaten ürün güvenliği için değil, para cezalarının yeniden değerleme oranlarına göre güncellenmesi için yayımlanıyor. Bu ülkemizde 23 adet ürün güvenliği tebliği kapsamında binlerce kalem eşyanın ithalat aşamasında denetime tabi tutulduğu anlamına geliyor.
Tarife dışı engel konusunda ürün güvenliği denetimleri için uluslararası kabul gören uygunsuzluk oranı %5’tir. Yani bir ürünün bir yıl boyunca ithalatında yapılan denetimlerde toplamda %5’e varan uygunsuzluk tespit ediliyorsa, bu denetimlere devam edilmelidir. Diğer bir gösterge, ithalatta yapılan ürün güvenliği denetimlerin iç piyasada da yerli ürünler üzerinde yapılıp yapılmadığıdır.
Bilindiği kadarıyla, Türkiye’de ithalatta yapılan ürün güvenliği denetimlerinde tespit edilen majör uygunsuzluk oranı 10 binde 3’ler düzeyindedir. Bu denetimler için ortaya çıkan zaman kaybı ve tahlil, tetkik ücretleri ciddi ilave maliyet olarak üreticilerin sırtına, son tahlilde de tüketicilerin sırtına binmektedir. Makine ve ürün girdisi olarak ithal edilen eşyadaki bu ilave maliyetlerin aynı zamanda ihracat maliyetlerine yansıdığı da bir gerçektir.
Diğer taraftan yukarıda sıralanan tebliğler kapsamı ürün gruplarının Türkiye’de imalatı, dağıtımı ve tüketiciye satışı aşamalarında ne ölçüde ürün güvenliği denetimine tabi tutulduğu hususu, her Türk vatandaşı tarafından günlük yaşamında rahatlıkla tespit edilebilmektedir.
İşin özüne bakıldığında, mevcut uygulamada ithalatta ürün güvenliği denetimleriyle ithalat maliyetlerinin yükseltilerek, “ithalatın kısılması politikası”na hizmet edildiğine kuşku yoktur.