Takım başarısı
Formula 1, tam anlamıyla bir takım sporudur. Dünyanın en iyi pilotu olsanız da, aracınız en hızlısı değilse ya da 2 saniyenin altında servis veren pit ekibiniz yoksa veya doğru cıvatayı seçemeyen bir mühendisle çalışıyorsanız, kazanmanız çok güç. Hatta, aracınızın üstündeki sponsorların, taraftar toplayan PR çalışmalarının vs bile önemi çok büyük.
Takım performansında pilot, elbette en etkilidir; fakat gerçek zaferin sadece hissedarıdır.
Yani F1, sürücüler için kolay bir oyun alanı değildir. Motor sporları tarihinin en yetenekli sürücülerinden bazılarının, yeterince iyi rekabet edebilecekleri bir otomobilde yarışmadıkları zaman şampiyonluklara hep uzaktan baktıklarına şahit olduk.
Sürücü performanslarını derecelendirmek gibi, tüm takım performanslarını da değerlendirmemiz gerekir. O sebeple de pilotların şampiyonluğunun yanında, takımların şampiyonluğu ödüllendirilir. F1 içinde iyi bir dereceden bahsederken, önyargılı olmadan analiz modellerine dikkatle bakmak şarttır. Ki, orada yarışların organizasyonu da bir başlıktır. Pistlerin yönetiminde de, bireyler kadar takım oyunun başarısından bahsedilir.
1950 yılından bu yana binden fazla Grand Prix olarak koşulan Formula 1, tüm dünyada 500 milyondan fazla fanatiği olan, 15 milyarı geçen yıllık etkileşim ile 25 milyon sosyal medya takipçili, Youtube’ta 1 milyara yaklaşan izlenmeyle dünyanın en büyük spor “iş”i!..
Her bir yarışla kümülatif 2 milyar kişinin ilgilendiği ve 500 milyon canlı izleyicinin olduğu bilinen F1 organizasyonu, bu yıl Türkiye’ye başarıyla geri getirildi.
Önümüzdeki hafta sonu, Intercity İstanbul Park’ta, motor sporlarının zirvesi ve coşkusu yeniden yaşanacak. Sadece yarışın favorisi Mercedes takımı değil, Red Bull, Ferrari, Renault, Williams, McLaren, BWT, AlphaTauri ve Haas takımlarıyla Honda motorları, Alfa Romeo, Aston Martin, Infiniti logoları da hafta boyunca pistimizi süsleyecekler. Ve seyirci yasağına rağmen tüm taraftarları, Intercity duvarlarını aşmaya çalışacaklar. Tüm dünya ise, 200’den fazla TV kanalıyla yarışı, Türkiye’yi ve İstanbul’u izleyecek! O sebeple, herkes için bu çok önemli organizasyonu, memleket meselesi gibi hepimiz desteklemeliyiz!
Pandemi nedeniyle değişen ve daraltılan takvime girebilmek için, Formula 1’in velayetini elinde tutan Liberty Media’ya tüm liste dışında kalmış ülkeler ve büyük yarış pistleri başvurmuştu. FIA, tüm bu organizasyonların üst kurumu olsa da, sportif düzen ile ilgileniyor. Yarışların gerçekleşeceği noktalar için Liberty’nin ikna olması gerekiyordu. Covid-19 nedeniyle aynı pistlerde iki yarış düzenlemeyi bile göze alan Liberty’nin İstanbul için onay vermesinde en başta, her sezon öncesinde olduğu gibi başvursunu ısrarla sürdüren, Intercity yönetimi etkiliydi. Ayrıca tüm bu bürokraside TOSFED yöneticilerinin öncülük yaptığını da duyduk. Hatta milyonda bir bile etkisi olmamış olsa da, Şubat başındaki AutoBest onur toplantısında Jean Todt’a hatırlatmada bulunan ben bile ciddi şekilde uğraşmış olabilirim. Ancak benimki, gerçekte herhangi bir temeli olmayan, kolaylıkla itiraz edilebilecek, belki hiç önemi olmayan öznel bir anlatım olarak tanımlanabilir.
Pilot performansının araç performansından ve diğer önemli faktörlerden ayırılmasını öngören objektif istatistiksel modeller gibi, sonuçlar ve bunların modele nasıl bağlı olduğu doğrudan incelendiğinde; lider birey kadar tüm “takım”ın birlikteliğiyle ancak başarı ortaya çıkıyor.
Gelecekte de Intercity İstanbul Park pistimizin yeniden F1 takviminde gözükmesi, WEC ve 24 saat yarışları, Porsche gibi marka kupaları, MotoGP ve diğer şampiyonaların buraya gelmesi, bu hafta sonu pistteki herkesin üstün performansıyla, orada sorumlu ve görevlilerin dev bir takım sinerjisi yaratarak toplam nitelikte başarıya ulaşılmasıyla mümkün olabilir!..
Türkiye’nin son WRC organizasyonlarıyla FIA listelerinde yüksek pozisyona gelmesine, şimdi Formula 1 de çok büyük katkı sağlayacak.
Türkiye’nin tüm konuların sıralamasında yükselmesi yönünde büyük bir algı güncellemesinin zamanı geldi, geçiyor! Birlik zamanı!