Tahvil faizlerinde yükseliş trendi korunuyor
Yüksek enflasyon, şahinleşen merkez bankaları ve likidite endişeleri eşliğinde, 2022 yılına yükselen faizler ve riskli varlık sınıfında yer alan hisse senetlerinde sert satış baskısı ile başladık. Ayrıca olası Rusya – Ukrayna savaşı gibi jeopolitik endişeler de volatilitedeki artışa destek oldu. Tahvil faizlerinde sert yükselişler öne çıkarken, petrol fiyatları Ekim 2014’ten bu yana en yüksek seviyeleri test etti. Daha hızlı faiz artışı beklentilerinin desteğiyle sert yükselişlerin öne çıktığı ABD, 2 yıllık tahvil faizi yüzde 1.63 ile 2020 yılı başlarından bu yana en yüksek seviyeleri test etti. Gelişmiş ülke piyasaları yılbaşından bu yana yüzde 5 civarı değer kaybederken, gelişmiş ülkelere nazaran daha iyi performans gösteren gelişmekte olan ülke piyasaları ise yüzde 0.2 değer kaybetmiş durumda. Ukrayna konusunda gerginliği azaltan ılımlı haber akışı ile birlikte risk iştahının toparlandığını takip ediyoruz ancak Rusya – Ukrayna ile ilişkili jeopolitik risklerin gündemde kalmaya devam edeceğini düşünüyoruz.
Hatırlanacağı üzere ABD Merkez Bankası FED’in 26 Ocak toplantısında, varlık alım programının Mart ayı başında sonlanacağını, diğer taraftan büyük oranda piyasa beklentilerine paralel yönde faiz artışının da Mart ayında olabileceğine işaret etmişti. Ayrıca faiz artışlarının başlamasından sonra bilançosunu da küçültmeye başlayacak. FED Başkanı Powell, FED’in yakın zamanda faiz oranlarını artıracağını ve büyümenin, özellikle de istihdam piyasasının büyük ölçüde daha yüksek faiz oranlarına karşı dayanıklı olabileceğini vurguladı. Ayrıca toplantıda FED’in genel olarak enflasyon görünümüne yönelik endişelerinin de güçlendiğini gördük. Nitekim Powell’ın açıklamaları ardından piyasada bu yıl için 5 faiz artırımı fiyatlanmaya başladı ve ayrıca Mart ayında gerçekleştirilmesi beklenen ilk faiz artırımının da 50 baz puan büyüklüğünde olabileceğine dair beklentiler öne çıktı.
Yüksek enflasyon, şahinleşen merkez bankaları ve likidite endişeleri soru işaretlerine neden olmaya devam ederken, enflasyon risklerine yönelik duruşunu değiştiren ve şahinleşen Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) da artan enflasyon risklerini kabul ettiği görülüyor. Ayrıca bu yıl içerisinde faiz artırımına da kapı aralayarak dikkate değer bir politika dönüşüne işaret ediyor. FED tarafında ise 16 Mart toplantısı öncesinde bu yılki faiz artırımına ilişkin fiyatlamalar şahinleşirken, sert yükselişlerin etkili olduğu tahvil faizleri yüksek seviyeleri koruyor. ABD’de açıklanan tarım dışı istihdam verisinde beklenilenin üzerindeki istihdam artışı ve kazançlardaki yükseliş ardından, güçlü Ocak TÜFE verisi de FED’in daha hızlı faiz artışı ve bilanço küçültmeye gidebileceğine dair beklentilere destek oldu.
St. Louis FED Başkanı Bullard’ın son açıklamalarında şahin duruşunu korumasının da bu görünüme destek olduğu söylenebilir. Bullard, enflasyonla mücadelede kredibiliteyi korumak için FED’in önden yüklemeli faiz artışı gerçekleştirmesi gerektiğini savunuyor. Son 40 yılın en yüksek enflasyon verisine işaret eden ve 1 Temmuz’a kadar faizi 100 baz puan artırmaları gerektiği görüşünü tekrarlayan Bullard, “Burada kredibilitemiz söz konusu ve veriye tepki vermemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Nitekim küresel tahvil faizlerinde yükseliş trendinin korunduğunu takip ediyoruz. Şahinleşen küresel merkez bankalarına rağmen Japonya Merkez Bankası’nın (BOJ) güvercin duruşunu koruması da faizlerdeki yukarı yönlü baskıya destek olmaya devam ediyor. Bu doğrultuda, önümüzdeki dönemde Japonya Merkez Bankası’ndan gelecek mesajların önemli olacağını düşünüyoruz. Ayrıca euro bölgesinde çevre ülke bono faizlerindeki eğilimin de riskli varlıklar açısından önemli olabileceğini vurgulamak istiyoruz. ECB’nin 10 Mart’ta gerçekleştireceği toplantıda, 2023 ve 2024 enflasyon tahminlerinde yukarı revizyona gitmesi daha hızlı tapering ve daha erken faiz artışı beklentilerine destek olabilir.
Diğer taraftan enflasyonda tepe sinyalleri aramaya devam edeceğiz. Ancak özellikle ABD’de ücret enflasyonuna yönelik belirsizlikler korunuyor ve yukarı yönlü risklerden biri olarak öne çıkıyor. İşgücü eksikliği nedeniyle ücretlerde görülen artışın bir süre daha yapışkan olması muhtemel gözüküyor. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde açıklanacak verilerde, ücretlerde olası bir yavaşlamaya yönelik sinyaller, riskli varlıklar açısından önemli olacaktır. Bu doğrultuda tek başına bir gösterge olmasa da, son açıklanan Ocak ayı NFIB küçük işletmeler anketinin dikkate değer olduğunu söyleyebiliriz. Ankete göre önümüzdeki üç ay içinde maaş artışı planlayan küçük işletmelerin oranı yüzde 32’den yüzde 27’ye gerilemiş.
Strateji raporlarımızda da vurguladığımız gibi biz 2022 yılının, özellikle ilk yarısının, enflasyonun yüksek kaldığı, büyümenin hız kaybettiği, küresel likiditenin azalacağı ve volatilitenin yükseldiği bir yıl olmasını bekliyoruz. Bu doğrultuda da FED’in faiz artırımlarına başlaması ardından muhtemelen yılın ikinci veya üçüncü çeyreğinde, geçmişte yaptığı gibi piyasada oluşmasını beklediğimiz türbülans neticesinde faiz artırımlarına son vereceğini piyasalara sinyallemesini bekliyoruz.