Tahmin mi edilemedi, böyle olsun mu istendi?
Türkiye ekonomisinde taşları yerinden oynatan, görülmedik bir yoksulluğa yol açan faiz indirimlerine niye gidildi?
✔ Sonucun böyle olacağı tahmin edilemedi mi?
✔ Yoksa ince ince işlenen bir siyaset mühendisliği mi söz konusu?
Geçen yıl eylül ayında başlatılan faiz indirimi Türkiye ekonomisinin şu an içinde bulunduğu durum için milattır. Eylül 2021, ilk düğmenin yanlış iliklendiği aydır. Eğer bu gerçeği görmezden gelir ve başlangıçtaki tercihin üstünde durmayıp “Bugün niye böyle oluyor” sorusuna yanıt bulmaya çalışırsak yanlış yaparız. Öncelikle irdelememiz gereken, bugün niye böyle olduğu değil, o gün niye öyle yapıldığıdır. Çünkü eylülde atılan ve devamı da gelen adımdan sonra bugünleri böyle yaşayacağımız gün gibi ortadaydı.
Artık klasik hale gelen tablo ve grafiğimizi son bir yılı kapsayacak şekilde yeniden düzenledik ve kapsamı biraz daha genişlettik.
Geçen yıl mart ayının sonunda yüzde 19’a çıkarılan politika faizi eylüle kadar sabit. Politika faizinin değişmediği bu dönemde yalnızca Yİ-ÜFE’de bir hareket var. Üretici fiyatları artıyor, bu da ağırlıklı olarak yurtdışı kaynaklı fiyat artışından kaynaklanıyor.
TÜFE yatay, tarım ürünleri üretici fiyatları endeksi yatay, dolarda bir miktar artış var ama nisandan itibaren o da yataya yakın...
VE 23 EYLÜL...
Faiz yüzde 19'da sabit tutuluyor ve o aylardaki Para Politikası Kurulu toplantılarından sonra yapılan açıklamalarda politika faizinin enflasyonun altında belirlenmeyeceğine vurgu yapılıyor.
Eylül ayında açıklanan ağustos sonundaki yıllık TÜFE artışı yüzde 19.25. Normalde, “Faiz enflasyonun altında olmayacak” diyen bir merkez bankasının bu sözünün arkasında durması, yani faizi artırması beklenir. En azından 0.25 puanlık fark önemli görülmeyebilir ve bir ay daha faize dokunulmaz.
Ama o da ne! Faizi artırması, en azından sabit tutmaya devam etmesi beklenen Merkez Bankası eylül toplantısında, yani 23 Eylül’de 1 puanlık indirime gidiyor.
Artık biliniyor ki bu kararı Merkez Bankası vermiyor.
Faizin indirilmesi isteniyor ve Merkez Bankası da bunu karara bağlamış görünüyor.
Faiz indirimi bir seferle ve 1 puanla kalsa iyi. Ekim, kasım ve aralıktaki kararlarla yüzde 14’e iniliyor.
Sonra neler olduğu ortada.
Ekonomide taş üstünde taş kalmıyor adeta.
Tablonun mavi rengi eylüldeki geçiş döneminden sonra tehlike işaret eden sarıya dönüyor.
Dolar 8.50’lerden 14.50’lere tırmanıyor. Ağırlıkla kur artışına bağlı olmak üzere yıllık TÜFE artışı yüzde 19’dan 60’a, Yİ-ÜFE artışı yüzde 44’ten 115’e, tarım kesimi ÜFE yüzde 23’ten 84’e çıkıyor.
Üstelik dolar da ancak yoğun döviz satış müdahaleleri ve sonu felaket olacağa benzeyen kur korumalı mevduatla bu düzeyde tutulabiliyor.
PEKİ GEREKÇE NE?
Ekonomi yönetimi geçen yıl eylülde hangi gerekçeyle faiz indirimine gitti ve üstelik bunu dört ay boyunca sürdürdü?
Bunu dini gerekçelere bağlayabilir miyiz?
Eğer öyleyse faiz niye uzun süre yüzde 19’da tutuldu? Geçmişin yüzde 24’lük oranlarına hiç değinmiyoruz bile...
Ya da faiz niye yüzde 14’te bırakıldı da daha aşağı çekilmedi?
Yok eğer dini gerekçelerle hareket edilmiyor, yalnızca faizin ekonomi için zararlı olacağı, enflasyonu yükselteceği tezine dayanılıyorsa yüzde 15 kötü, yüzde 14 iyi mi yani? Niye daha da devam edilmiyor faiz indirimine?
Tam doluya koysan almıyor, boşa koysan dolmuyor durumu!
O zaman faiz indirimine niye gidildiği sorusu daha bir anlam kazanıyor.
İKİ OLASILIK VAR
Uluslararası alanda emtia fiyatlarının artmaya başladığı, bunun üretici fiyatlarını yukarı çektiği, sonuçta tüketici fiyatlarının da artacağı ortadayken, bu durumu daha da körükleyecek şekilde faiz indirimine gitmenin kendi ayağına kurşun sıkmak olduğu görülememiş olabilir mi?
Eğer öyleyse bu büyük bir zafiyettir.
Ama ya bu görülüyor, tahmin ediliyorduysa! Ya bütün bunlar bilinçli olarak yapılmışsa!
Böyle midir, bilemeyiz tabii ki. Ama Türkiye Cumhuriyeti’ni idare eden kadroların böylesine basit bir iktisat teorisini bilmiyor olabileceklerine ihtimal vermek zor.
Bu duruma gelineceği görüldüğü halde faiz indiriminin tercih edilmesi ise bir siyaset mühendisliği ya da siyaset bilimi aracı olabilir.
Ekonomide olumsuzluk bazını yükselt, iyileşme olduğunda da bunun meyvesini topla!
Örnek mi... 16 Aralık’taki faiz indirimi, 19 Aralık’taki faizin daha da indirileceği yolundaki açıklamalar, 20 Aralık’ta vatandaşın elinde avucunda ne varsa dövize koşması, gün içinde doların 18 lirayı aşması, aynı günün akşamı kur korumalı mevduat uygulamasının açıklanması ve buna eşlik eden döviz satışlarıyla 21 Aralık sabah saatlerinde doların 11-12 liraya düşürülmesi ve bunun büyük bir başarı olarak pazarlanması. Konuşulan doların eylüldeki 8.50’lerden 11-12’ye çıkması değil, 18’den 11-12’ye düşmesi! Bundan güzel siyaset mühendisliği mi olur!