Tahmin diye pazarlanan temenniler değersizleşiyor!

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN

Bu yılın ikinci çeyrek dönemine ilişkin küresel ekonomik veriler şekillendikçe ve salgına ilişkin endişeler derinleştikçe, pilleri bitmeye başlayan günü kurtarma şampiyonlarının etekleri tutuşmaya başladı! Çarpıklıklardan nemalanarak statükoyu korumaya çalışanlar pek renk vermemeye çalışsalar da, belirginleşen çelişkiler ve hızla artan güvensizlik böyle devam edilebilmesini olanaksızlaştırıyor.

Bu yılın ikinci çeyrek döneminde gelişmiş ekonomilerdeki ekonomik daralma, yüzde 30 düzeyine yaklaşarak açık ara İkinci Dünya Savaşı sonrasının en ağır bunalımının yaşandığına işaret ediyor. Finansal piyasalar ise bu durumun ne anlama geldiğini bildikleri için, ya panikliyor veya para otoritelerinin arkasına saklanarak hayali fiyatlamalar ile konumunu ve cari dengeleri korumaya çalışıyor; bu yılın ilk ve ikinci çeyreklerinde her iki olasılığın da yaşandığına tanık olduk. Siyasiler ile sistemi oluşturan kurumsal yapı ve finansal kesim, ortaya çıkan sonucun doğrudan sorumluları olarak ön plana çıkıyor.

1995 sonrasında küresel ölçekte yaşananların, piyasa ekonomisi kavramı ile her hangi bir ilgisi bulunmuyor! Sürdürülebilir olmayan eğilimler, geleneksel olmayan politikalar ve sorunların ağırlaşması ve dengesizliklerin büyümesi pahasına günün kurtarılması, yaygınlaşan çok yönlü müdahaleler türünden anormallikler piyasa ekonomisi kavramı ve işleyişi ile kesinlikle uyuşmuyor. Giderek vahimleşen durum ve son kırk yılın işleyişi alarm veriyor: küreselleşme denilen kuralsızlığın, piyasa ekonomisi anlayışı ve demokratikleşme potansiyelini sistemli bir şekilde katlettiğine, normalleşme yollarını imha ederek meçhule yolculuğu hızlandırdığına işaret ediyor.

Bu yılın ikinci çeyrek dönemine ilişkin ayrışmalar, her an her şeyin olumsuz yönde değişebileceği çok kırılgan bir döneme geçildiğine işaret ediyor. Para otoritelerinin günün kurtarılmasına verdiği hesapsız destek, siyasiler ve etkili ve yetkili kesimler ile koyun sürüsü gibi yönlendirilmeye çalışılan geniş kesimler arasındaki ayrışmayı iyice keskinleştiriyor. Bir kesim, yalanları daha kuyruklu olanları ile destekleyerek günü kurtarmaya ve panik eğilimlerin devreye girerek yozlaşmış düzeni çökertmesini engellemeye çalışıyor; kıtlaşan kaynaklar ise daha fazlasını yapabilmelerine izin vermiyor. Yaşam standardını koruyamadığı için öfkelenen sessiz çoğunluğun, yönlendirilerek güdülmesi ve istikrarsızlıklara izin vermeyecek şekilde sakinliğini koruyabilmesi ise olasılıkları ise hızlanarak sıfıra koşuyor!

Sonucu belli olan bu durum karşısında, büyük oyuncular her fırsattan yararlanarak risklerini azaltıyor; kırılganlığı hızla artıran bu olumsuzluğa yol verilirken geniş kesimlerin ısrarlı bir şekilde aldatılması, buna aracılık ederek nemalananları da itibarsızlaştırarak sosyal öfkenin odağı olmaya itiyor! Başka bir deyişle güçlü azınlık, riskleri para otoritelerine ve kamusal fonlara transfer edilerek kurtarılıyor ve tüm faturanın sistemli bir şekilde aldatılan geniş kesimlere çıkarılması için ne gerekir ise yapılıyor. Bu büyük adaletsizliği tartışmak ve ne pahasına olur ise olsun durdurmak varken, bunların bazı yapay sonuçları ile oyalanarak ekonomi tartışıyormuş gibi yapmak olmuyor ve iyi durmuyor!

Sorunlu kredi hacminin artışı, fiyat veya finansal eğilim istikrarsızlıkları, makroekonomik görünümün olumsuzlaşması, kurumsal yapının kırılganlaşması türünden eğilimler hemen yukarıda özetlemeye çalıştığımız adaletsizliklere göz yumulmasının sonuçlarıdır. Sorunların hızlanarak ağırlaşması, olumsuz eğilimlerin dalgalı bir şekilde güçlenmesi, kurumsal yapının yozlaşması ve bunalımlı yılların ardından sistemik çöküşün yaşanması doğaldır. Bu kısır işleyişin, kıt kaynakların etkin kullanımı amacı güden piyasa ekonomisi anlayışı ve buna eşlik eden çok partili demokratik yapı ile hiç bir ilgisi yoktur! Statükoyu korumaya çalışanlar, kısır işleyişin görünür sorumlularıdır; bu süreçte medyanın da, olması gerekenin dışına çıkarak koşullara uyum sağlamak zorunda bırakılmasına bağlı olarak itibar kaybediyor olması sürpriz sayılamaz.

Para otoriteleri ve diğer düzenleyici kurumların, günün kurtarılmasına odaklanmak zorunda kalması çok önemli bir kırılmadır. Sözel müdahale ve politika kararları bu saatten sonra anlamsızlaşır; para otoritelerinin geri dönemeyecek şekilde yasal görevlerinden uzaklaşması, baskılanmış istikrarsızlıkların daha belirleyici olacağı anlamına gelebileceği için hiçbir şey eskisi gibi olamaz. Sorunların ağırlaşmasına ve dengesizliklerin büyümesine bu kadar izin verilmemiş olsa, daha farklı düşünüyor olabilirdik!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar