TACHYON’da öğrendiklerimiz ve yapılması gerekenler
Ülkemizin derinliklerinde iş insanlarıyla tartışırken çok duyduğumuz genellemelerden biri, “Bizde ortaklık olmaz!” yargısıdır. Genelleme yanlış da değildir. Ortak iş yapmayla ilgili o kadar yaygın gözlem vardır ki, bir çırpıda insanlar size çevrelerindeki başarısız örneklerden çok sayıda örnekler sıralar.
Saha gözlemlerimizde işleyen ortaklıklara rastlayınca, “zoru başaranlar” olarak algılarız. Çorlu’da
Zafer Serttaş’ın genel yönetim ve üretimden, Hüseyin Birben’in satış ve pazarlamadan, Ümit Tuncer’in Ar-ge ve tasarımdan, Murat Agagündüz’ün de yazılım ve yurtdışı ilişkilerinden sorumlu oldukları TACHYON’un (Kuantum fiziğinde ışıktan hızlı giden parçacık anlamına geliyor) Pluvia (Yağmur, Şelale) markasıyla makine üretimi yaptıkları tesislerinde, ilk bakışta çok ortaklı yapı ilgimizi çekiyor. Bu girişimciler alçak sözle söyleseler de, zihnimiz yüksek sesle haykırıyor: “Bizde ortaklık olur!”
Verimlilik-odaklı makine üretimi
Felsefesiz iş yapılabileceğini, ama tam, temiz ve doğru iş yapılamayacağını bildiğimiz için bu makine üreten dört ortaktan önce işe bakışlarının ne olduğunu öğrenmek istiyoruz. Bir çırpıda özetleniyor yaptıkları işi nasıl algıladıkları: “Makineye mekanik bir araç değil, kaynak kullanan ve değer yaratan bir nesne olarak bakıyoruz. Makinenin bileşenlerini kombine ederken kalite kadar işlevsellik ve verimlilik üzerinde duruyoruz: Enerji kullanımında, su tüketiminde, çevreye yapılan olumsuz etkilerin azaltılmasında, yerli kaynaklara erişimde, marka oluşturmada özgün bir tasarım olmasına özen gösteriyoruz. Ayrıca yeni bir konsept oluşturuyor; kritik girdilerden biri olan makinelerimizin yazılımlarını da kendi imkanlarımızla geliştiriyoruz. Ürettiğimiz makinelerin yerel değil küresel ölçekte satın alınabilir olmasına gereken özeni gösteriyoruz. Daha da önemlisi, yakın gelecekte globalde alanımızdaki en prestijli üç üreticiden biri olmayı hedefliyoruz” diyorlar.
TACHYON Makine bünyesinde tüm ar-ge si ve patentleri kendisine ait, örgü ve dokuma kumaşlar için kontinü boya sonrası yıkama, baskı sonrası yıkama, her türlü dokuma kumaşa uygun özel bir tamburlu yıkama ve kontinü kasar makineleri üretiyor. Kontinü ifadesi sektörde, işlemlerin kesintisiz olarak yapılması anlamına gelmektedir. Tekstilde “kasar işlemleri” liflerin ön işlemden geçirilerek lifin doğal yapısındaki yağ ve boya maddelerinin lif üzerinden uzaklaştırılması ve böylece belli bir beyazlığa getirilmesi amacı ile yapılır. TACHYON yöneticileri diyorlar ki, ”Biz Almanların 40 metrelik makineyle yaptıkları kasar işlemlerini 18 metrelik makineyle yapabiliyoruz. Kalite ve verimlilikten ödün vermeden ürettiğimiz makineyi de onlara göre çok daha avantajlı fiyatlara pazara, kullanıcının emrine sunuyoruz. Makine üretim malzemesinden, işletme içinde yer kullanımına, enerjiden, su kullanımına verimlilik yaratan yenilikler sunuyoruz…”
Ekosistemin destek ve köstekleri
TACHYON yöneticilerine makine üretiminde ülkemizdeki ekosistemin destekleyici ve köstekleyici etkilerini de soruyoruz. Genel olarak bakıldığında ürettikleri makinelerin maliyetinin yüzde 20’sine yakınını elektriksel ve elektronik malzemeler oluşturuyor. Son günlerde “çip krizi” nedeniyle otomotiv ve diğer sektörlerde yaşanan üretim aksamaları elektronik girdilerin üretimde ne denli “hassas alan” haline geldiğinin göstergesi… Bu açıdan tekstil makineleri üretiminde de küçümsenemeyecek yarı iletken teknoloji girdisine dikkat çekmek isteriz…
Makine üretiminde “donanım ve yazılım” ayrı ayrı iki unsur olarak ele alınmamalı… O nedenle TACHYON’un “yazılımı biz kendi olanaklarımızla yapıyoruz” demelerini önemsiyoruz.
Makine üretimi sadece elektronik girdiler ve yazılımla da, uzun dönemli geleceğini güven altına alamaz. Paslanmaz çelikten kabloya, elektrik enerjisinden işleme makinelerine daha bir dizi alanda gelişmeyi güçlendiren bir ekosistem gerektiriyor. TACHYON’da öğreniyoruz ki, son altı ay içerisinde döviz bazında paslanmaz çeliğe yüzde 50, kabloya yüzde 40 ve elektrik, elektronik ürünlerin fiyatlarına yüzde 20 zam gelmiş… Ülkemizin genç girişimcilerinin gerçek anlamda teşvik edilebilmesi için “bağlantısal bütünlüğün” bütün bileşen ve bağlamlarını dikkate alan bir ekosistem anlayışı gerekiyor.
Rakiplerle şans eşitliği
TACHYON’un ürettiği makineleri üreten iki deneyimli ülke girişimcileri var: Almanya ve İtalya. Deneyimli iki rakip ülke üreticileriyle başa çıkabilmek için ne yaptıklarını da öğreniyoruz. Diyorlar ki, “Bizim dört ortak olarak çok farklı alanlarda kazanmış olduğumuz deneyim ve tecrübelerimiz var. Öncelikle deneyim ve birikimlerimizi konsolide ettik… Tekstil işletmelerindeki üretim süreçlerinin bütün ihtiyaçlarını değerlendirme yetkinliği kazandık. Ülkemiz ekosisteminde geliştirici etkileri olan TÜBİTAK destekleri gibi olanaklardan yararlandık. İşletmelerdeki imkan ve kısıtları değerlendirerek fark yaratabilmeye odaklandık”
Bütün bu çabalardan alınan sonuç ne? 2013’de kurulan ve ilk makinesini üretmeye başlayan TACHYON 2021’de 70 makineye ulaşmış durumda. Daha da önemlisi ülkemizin önde gelen tekstil üreticilerinden iyi bir referans portföyüne sahip. Özbekistan’dan Mısır’a, Pakistan’dan Hindistan’a makine satabiliyor. Böylece ülkemiz için de yerlileşmenin artması sağlanarak aynı amaç ile yurtdışından yapılan makine ithalatları da azalmış oluyor.
Diğer makinelerin üretiminde olduğu gibi tekstil makinelerinde de olmamız gereken hedeflere ulaşmamız için öncelikle Eximbank’ın ve diğer eşdeğer kuruluşların desteklerinin sağlanması ve rekabette şans eşitliğinin yaratılması gerekiyor. Buna “ihracat sigortasını” de eklemeliyiz… Makine üreticilerine uygun ihtisas OSB’lerinde “yerleşim yeri” sağlanması güçlü bir ekosistem yaratmanın gerek şartlarından bir diğeri. TÜBİTAK’ın olumlu katkısı geliştirilerek sürdürülmeli. Ülkemizde bir kangren haline gelen “kalifiye işgücü arzı” mutlaka bir seferberlik anlayışıyla ele alınmalı, harekete geçilmeli. Yeşil ekonomi bağlamında çevre etkilerini de dikkate alan bir makine üretimi ekosistemi oluşturulmalıdır.