Taahhütler ve gerçekler

Didem Eryar ÜNLÜ
Didem Eryar ÜNLÜ YAKIN PLAN

Dünyanın üçüncü büyük emeklilik fonu olan Kore Ulusal Emeklilik Fonu geçtiğimiz günlerde iklim krizini yönetmeye yönelik acil ihtiyacı gerekçe göstererek, yurtiçi ve yurtdışındaki yeni kömür santrallerinin inşasını finanse etmeyi durdurmayı taahhüt etti.                     

Fonun, bu taahhüdü kömür madenciliği ve elektrik üretimi gibi var olan kömür işletmelerini değil, yalnızca yeni kömürlü termik santrallerin inşasını kapsıyor. Kore Ulusal Emeklilik Fonu, Aralık 2019 itibarıyla 637 milyar dolar değerinde varlığı yönetiyor ve kömüre yüksek oranda bağımlı kalması nedeniyle uzun süredir eleştirilere maruz kalıyor.                 

Kore emeklilik fonu gibi, dünya genelinde de fosil yakıt endüstrisi ile bağlarını kesmeye başlayan fonların sayısı artıyor. Norveç Devlet Emeklilik Fonu ve İngiltere Ulusal İstihdam Tasarruf Vakfı gibi büyük uluslararası fonlar bunlardan bazıları. Uluslararası yardım fonu ve kalkınma ajansı olarak faaliyetlerini sürdüren Tearfund geçtiğimiz haftalarda yayınlanan " Cleaning up their act?" başlıklı raporunda, salgının başlangıcından bu yana onaylanan 517 politikayı analiz ediyor. Rapor, Kore ulusal emeklilik fonu ve diğer finansman kuruluşlarının sponsor olduğu Güney Kore’nin kömüre dayalı elektrik santrallerinin, 1983 yılından bu yana yaklaşık 9 bin 500 erken ölüme neden olduğunu ve sağlık ve refah harcamaları nedeniyle 16 milyar dolar maliyet yarattığını gösteriyor.                   

G7 ülkelerinin COVID-19 krizi sonrası ekonomik toparlanma süreci için sundukları taahhütlerine rağmen, Ocak 2020 ile Mart 2021 arasında, fosil yakıtlara temiz enerjilere kıyasla daha fazla finansman sağladıklarını ortaya koyan rapor, taahhütler ile gerçekler arasındaki farkın da önemli bir yansıması niteliğinde. Rapora göre pandeminin başlangıcından bu yana temiz enerji için 147 milyar dolar finansman sağlanırken, kömür, petrol ve doğalgaz için 189 milyar dolar destek sağlanmış durumda.              

Fosil yakıtlara aktarılan her 10 doların 8'i aşkın bölümü, herhangi bir sürdürülebilirlik kriteri şart koşulmadan gerçekleştirildi” yorumuna yer verilen raporda, bu durumun en kirletici sektörlerin herhangi bir kirlilik azaltımı gereksinimi olmadan faaliyetlerini sürdürmeye devam ettiğinin de bir göstergesi. Rapor, G7 ülkelerinin COVID-19 krizine yönelik ekonomik kurtarma mekanizmalarını daha sürdürülebilir hale getirmek için oluşan büyük fırsatları bugüne kadar değerlendirmediklerini ortaya koyuyor. Örneğin İngiltere, G7 ülkeleri arasında kişi başına fosil yakıtlara finansman taahhüdünün en yüksek olduğu ülke olarak öne çıkıyor. Fakat, İngiltere tarafından sunulan desteğin yalnızca yüzde 4’ünde sürdürülebilirliğe yönelik koşullar yer alıyor.                

Tearfund Savunuculuk Başkanı Paul Cook, "G7 ülkeleri, küresel nüfusun yalnızca onda birini oluşturuyor. Ancak bu ülkeler CO2 emisyonlarının yaklaşık dörtte birini temsil ediyor ve dünyanın en kirletici ülkeleri arasında yer alıyor. Bu ülkelerin atacağı adımlar, Kasım ayında Birleşik Krallık ev sahipliğinde gerçekleşecek BM İklim Zirvesi’nin başarısının ya da başarısızlığının zeminini hazırlıyor" diyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar