Swap, konut, otomobil
İki anahtar vaat edildiğinden beri 28 sene geçti. 1991 seçimleriydi. Tıpkı ABD’de konut kredisinin çok önemli olduğu, 30 yıllık konut kredilerinin faizinin seçim sonuçlarını değiştirebildiği gibi, tıpkı 1923’te Chrysler’in Ford’u tahtından indirmeye başladığı dönemden itibaren iki-üç yılda bir arabaları değiştirmeye yönelik kampanyaların başladığı günlerdeki gibi 2004 yılından itibaren konut ve araç kredileri ve faizleri burada da refah algısını değiştirmekte etkili oldu. GSYH kompozisyonunun ABD GSYH’sına çok benzediği –sanayi ve teknoloji hariç; harcamalar/tüketim açısından- bir ekonomide konutta ve otomotivde ne olduğu önemli.
Başlamış olan toparlanmayı bir genel ve üç özel argümana dayandırıyorum. Yaklaşık bir yıldır ‘iş çevrimi kronolojisi’, ‘iş çevrimi frekansı’ ifadelerini kullandım. İş çevrimi adı üzerinde çevrimdir (döngü). Sürekli baş aşağı gitmezsiniz; düştüğünüz yerden çıkarsınız da. Bu genel tez: Resesyonlar 3 veya dört çeyrekten uzun sürmüyor. İlk özel tez kredi döngüsünün başlayacağı veya toparlanma için başlaması gerektiğiydi. Özellikle talep açısından da faize –ve elbette konut fiyatlarına ve fiyat beklentilerine- son derece hassas olan konut kredilerinde bu kritik bir mesele.
İkincisi, stok döngüsü. Stokların eridiği beş çeyrekten sonra stok döngüsü pozitife döndü ve bu ileride yatırım iştahında da toparlanma olacağının işareti sayılmalı. Tersten bakarsak henüz gerçek bir canlanma yok diye de görülebilir ama öncü gösterge olarak bakmak daha doğru. Üçüncüsü, KDV. ÖTV ve ithalattan alınan vergilerin seyri. İlk iki gösterge toparlanmaya işaret ediyor.
İç talep çekişli bir ekonomi Konut, araç ve perakendede tüketici harcamaya başladı. Şaşırmıyorum; ertelenmiş talep var. Tüketici ucuz krediyi bulduğunda veya cari fiyat/kur durumuna bakıp alım zamanı olduğuna karar verdiğinde derhal harcamaya dönüyor. İç talep çekişli bir ekonomi bu. Esasen önemli bir kitle için bu harcamalar zorunlu harcamalar. Ücretler yeterli değil, işsizlik yüksek, tüketici kredileri adeta zorunlu harcamaların bir parçası durumunda.
Verimlilik yüksek işsizliğe rağmen artmıyor. Nasıl artsın? Verimliliği artıracak yatırım kararlarının doğru olması lazım ki resesyonda zaten yatırım yapılmıyor. Resesyonlarda yatırım olmuyor ki doğru mu yanlış mı zamanla belli olsun. Bazen renovasyon (retooling; refitting) yatırımlarının sıfırdan yatırıma göre uzun vadede daha maliyetli olabileceğini de eklemek lazım.
Toparlama başladı
Ancak toparlanma başladı. ABD-Çin ticaret savaşı meselesinin 2020 boyunca soğuyarak unutulacağını, Trump’ın kazanmak için şu an olasılığı azalsa da yeni faiz indirimini teşvik edeceğini, azil sürecinden hiçbir sonuç çıkmayacağını varsayıyorum.
Bu varsayımlar doğruysa, geçen haftaki hareket temel veya kalıcı değil. Faiz indiriminde başa baş noktasına yaklaşıldığını gösteriyor olabilir –negatif beklenen reel faiz bizim gibi bir ekonomide ciddi kırılganlık yaratır; hatta yüzde 1-1,5 beklenen reel faiz de belirsizlikle düzeltildiğinde yetmeyebilir- ama asıl neden yıl sonu kapanışları ve swaplar. Swap piyasasındaki vade uzatmaya yönelik ikinci radikal adım tam tersine vadelerin düşmesi ve TL’de sıkışanların ya pozisyon kapatmaları ya da yüzde 3,5’e kadar düşen kısa vadeli faize düşmeleri sonucunu verdi.
Bu hafta swap piyasasında denge belli olur. Londra içerideki faize yaklaşırsa sorun yok. Geçici olduğu kanısındayım. Ancak 2020’de kaç adet geçici sarsıntı olur; bilinmez. Olay dönüp dolaşıp TL’nin stabilitesine geliyor. Stabilite = kredi artışı = harcamalarda artış= stok yenileme = toparlanma = işsizlikte hafif bir düşüş. 2020 ilk çeyrek bize baz etkisiyle birlikte olumlu veriler getirecek. Sermaye hareketleri bu öngörüyü teyit ediyor.