Swap bayramı ne zaman?

Osman ULAGAY
Osman ULAGAY DÜNYA GÖZÜ

Dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen haberler ‘korona’dan kurtulma bayramı için tarih vermenin çok riskli olduğunu gösteriyor. Koronavirüsle savaşta en başarılı görünen ülkeler arasında yer alan Güney Kore ve Almanya’da bile önlemleri biraz gevşetince vaka sayısının hemen tırmandığını görüldü.

Türkiye’de de farklı görüşler var bu konuda ama ben kendimi güvencede hissediyorum, evimin çok yakınındaki camiden her ezan vaktinde yayınlanan ve tehlikenin geçmediğini bildiren uyarı mesajı beni rahatlatıyor. Ayrıca giderek yoğunlaşan eve kapanma takviminin de beni rahatlattığını söyleyebilirim. Yeni takvimi Sayın Cumhurbaşkanı bizzat açıkladı, 16,17,18,19 Mayıs günleri kapanma var. Hemen ardından 23 Mayıs arife günü,24, 25,26 Mayıs Ramazan ya da Şeker Bayramı.

Ben bu yazıda henüz ilan edilmeyen ama önümüzdeki günlerde gündeme gelebilecek olan bir başka bayramdan söz etmek istiyorum. Öncelikle ekonomiyle ve doların kaç TL olacağıyla yakından ilgilenenler için önemi var bu bayramın. Bu bayram Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Berak Albayrak’ın geçen gün uluslararası yatırımcılarla yaptığı toplantıda sözünü ettiği “swap görüşmeleri” olumlu sonuç verirse ilan edilecek.

Bu “swap bayramı” şimdilik resmi bayram olarak kabul edilmeyecek ve bir kez daha evlere kapanmamızı gerektirmeyecek ama eminim hayli yankı yapacak. İktidara yaranmak için fırsat kollayan herkesin bayram ilan etmesine yol açacak olan bir swap anlaşmasıyla Türkiye’nin sağlayabileceği dolar kaynağının miktarı ve koşulları, yaşanacak sevincin ve yapılacak kutlamanın boyutlarını belirleyecek.

Swap olanağı ve Türkiye

Bu konularla ilgilenenlerin çok iyi bildiği gibi “swap” anlaşmaları, uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmek için ABD dolarına ihtiyaç duyan ülkelere kendi paralarına karşılık kısa vadeli dolar kaynağı sağlamak için ABD Merkez Bankası’nın (Fed) sağladığı bir olanak. Fed ile bu tür bir anlaşma yapabilmek için belli niteliklere sahip olmak gerekiyor.

Korona krizi nedeniyle çok büyük boyutlarda sermaye çıkışı yaşayan Yükselen Pazar (YP) ülkelerinden bazıları bu çerçevede Fed ile anlaşarak bu kaynağı kullanmaya başladı. Ancak korona krizi nedeniyle acil dolar desteğine ihtiyaç duyan YP ülkelerinin sayısının artması ve bunların çoğunun Fed ile anlaşma yapacak niteliklere sahip olmaması, Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) da devreye girerek bu ülkelere kısa vadeli dolar kaynağı sağlayacak bir kredi penceresi açmasına yol açtı. Çok sayıda ülke de bu kaynaktan yararlandı.

Türkiye’nin bu konuda daha önce neler yaptığı ve nasıl sonuç aldığı konusunda yeterli bilgi sahibi değilim ama Sayın Albayrak’ın şimdi gelinen noktada “swap görüşmeleri yapıldığını” ifade etmesi nihayet bu yola girildiğini düşündürüyor. Bu açıklama, Doların geçen hafta, Türkiye’nin bütün çabalarına karşın 7.30 dolara doğru tırmanması karşısında paniğe kapılan piyasalarda olumlu bir beklenti yarattı. Böyle bir anlaşmanın yapılması halinde doların kaç TL olacağı tartışılmaya başlandı.

Türkiye’nin kredibilite problemi

Bunları konuşurken gerçekçi olacaksak her şeyden önce Türkiye’nin ekonomi yönetiminin uluslararası finans piyasalarında çok ciddi bir kredibilite ya da inandırıcılık sorunu ile karşı karşıya bulunduğunu kabul etmemiz gerekiyor.

Bu sorunun varlığını rakamlara bakarak anlayabiliriz. Tabloda da görüleceği gibi bu yılın ilk dört ayında Türkiye’nin hisse senedi borsasından ve devlet iç borçlanma senetlerinden toplam yabancı sermaye çıkışı 8.4 milyar doları aşmış bulunuyor. Bu rakam 2005’den bu yana aynı dönemde yaşanan sermaye çıkışlarının 7 katına varan bir sermaye kaçışı yaşandığını gösteriyor.

Türkiye’nin döviz rezervlerinin tehlikeli bir sınıra geldiği de bir sır değil. Öte yandan yaşanmakta olan derin küresel kriz nedeniyle ihracat ve turizm gelirlerimizde ciddi düşüşler yaşanmakta. Şirketlerimizin ve bankalarımızın ucuz borçlanma döneminden kalan döviz borçları da hatırı sayılır miktarlarda.

Bugün böyle bir tablonun ortaya çıkması ve Türkiye’nin korona krizine bu tabloyla yakalanması, 2017’den beri izlenen ve T.C. Merkez Bankası’nın bağımsızlığına gölge düşüren kerameti kendinden menkul ekonomi yönetimi anlayışının kaçınılmaz sonucudur. Bu anlayış değişmedikçe olası bir swap anlaşmasıyla günün kurtarılmasını kutlamaya değer bir başarı saymak da kolay olmayacaktır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar