Sütaş’tan “Bölgesel Kalkınma Modeli”

Didem Eryar ÜNLÜ
Didem Eryar ÜNLÜ YAKIN PLAN

Sütaş’ın “Çiftlikten Sofralara” iş modeli; yarattığı sosyo-ekonomik etkiler ve kapsayıcılığı ile “Bölgesel Kalkınma Modeli” niteliği taşıyor. Sütaş’ın Karacabey, Aksaray ve Tire’den sonra Bingöl Entegre Tesisleri’nde faaliyetlerine başlamasıyla birlikte bölgede GSYH yüzde 40 artması bekleniyor. Sütaş’ın iş gücü niteliğinde gelişim, hane gelirlerinde artış, dışarıya göçün durması, nitelikli nüfusun geriye dönmesine katkı sağlamak gibi çok önemli hedefleri var.

Sütaş’ın “Çiftlikten Sofralara” iş modeli; yarattığı sosyo-ekonomik etkiler ve kapsayıcılığı ile “Bölgesel Kalkınma Modeli” niteliği taşıyor.

Şirket; Karacabey, Aksaray ve Tire’den sonra 4. entegre tesisi olacak Bingöl Entegre Tesisleri’ne 2020 yapılan yatırımın Bingöl ve çevresine olan etkilerini incelediği bir rapor hazırladı. Bingöl Bölgesel Etki Analizi Raporu’na göre Sütaş’ın faaliyetlerine başlamasıyla birlikte bölgede GSYH yüzde 40 arttı. Bunun yanı sıra; bölgede üretim teknolojisinde değişim, işsizliğin azalması, iş gücü niteliğinde gelişim, hane gelirlerinde artış, dışarıya göçün durması, nitelikli nüfusun geriye dönmesi, gelir dağılımında dengelenme ve sosyal ve kültürel dönüşümün hızlanması gibi bölgeyi önemli ölçüde değiştirecek gelişmeler bekleniyor.

Sütaş Yönetim Kurulu Üyesi ve Sürdürülebilirlik Komitesi Başkanı Duygu Yılmaz ile Sütaş’ın iş modeli ile yaratmayı hedefl ediği sosyal ve ekonomik faydayı konuştuk:

Sadece sütçülük modeli değil gıda sistemlerinin dönüşümü

“Çiftlikten Çatala modeli, Avrupa Birliği’nin Yeşil Mutabakat kapsamındaki en önemli stratejilerinden biri ve gıda sisteminin bütününü dikkate alıyor. Bizim iş modelimiz bu stratejinin tam bir mikro örneği aslında. ‘Çiftlikten Sofralara’ entegre iş modelimiz ile tüm üretim süreçlerini entegre ediyor, izliyor ve denetliyoruz. Sütaş bu sene 48. yılını kutluyor. 48 yıldır, ‘sadece süte, sütçülüğe odaklıyız ve buna yatırım yapıyoruz’ diyerek, işimizi nasıl daha fazla geliştiririz, nasıl daha fazla entegre hale getiririz, nasıl doğaya, insana daha saygılı, daha adil bir sistem kurarız diye çalışıyoruz. Sadece sütçülük yapmıyoruz, hem yenilenebilir enerjide, hem gübre sektöründe aktör olduk.”

Verimliliğin anahtarı: Ölçek, teknoloji ve bilgi

“Tüketicilerin doğallık beklentileri gün artıyor. Biz hayvan yeminden, toprağın sağlığına kadar her şeyi kontrol altına alıyoruz. Sadece kendi çiftliklerimizde değil, bize süt veren çiftçilerin de ne yaptığını takip ediyoruz. Süt fabrikalarımız hem teknolojisi, hem hijyen standartları, hem izlenebilirliğim tam olarak sağlanabilmesi yönleriyle her türlü standarda uygun. Bingöl, Karacabey, Tire ve Aksaray’da dört kampüsümüz var. Türkiye’deki süt hayvancılığı yapan çiftçilere eğitim veriyoruz. İneklerinin sağlıklı yem bitkileri ve kendi tesislerinde ürettiği doğal yemlerle beslenmesini sağlıyor, böylece sağlıklı ineklerden besin değeri yüksek kaliteli süt elde ederek ürünlerinin güvenilirliğini ve doğallığını güvence altına alıyoruz. Çiftliklerimizde, AB’nin hayvan refahı mevzuatı kapsamında uygulamalarımızı sürdürüyoruz. Ambalajlarımızın üzerinde ürünlerinin besin değeri ve güvenilirliğine ilişkin tüketicilerini bilgilendiren ve bilinçlendiren daha fazla içerik paylaşmayı hedefl iyoruz. 22 bin üretici ile çalışıyoruz. Sözleşmeli çalıştığımız bitkisel yem üreticisi 600’ün üzerinde. Hedefimiz süt üreticilerinin verimliliğini artırmak. Tarım Türkiye’de de, dünyada da zordu. İklim değişikliğinin etkisiyle daha da zor olacak. Bu noktada eğitim işi çok önemli. Türkiye’deki tarım ile ilgili en önemli sorunlardan biri ölçek. Özellikle bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde, her işimizi verimli yapmamız lazım. Verimliliğin anahtarı ise, ölçek, teknoloji ve bilgi. Burada bizim gibi şirketlere çok önemli bir rol düşüyor; çünkü büyük bir ekosisteme dokunuyoruz.”

“Güneydoğu Anadolu Sütçülük Projesi”

“Biz; sanayi ve çiftçi entegrasyonunu güçlendirerek çözüm yaratacağımıza inandık. ‘Çiftçilerimizin olduğu yerde kalması için, mutlu olması lazım’ dedik. İnsanların daha iyi tarım yapmaları için eğitim verdik; teknolojiyi kullanmalarını sağladık. Bingöl bunun en somut örneği. Bingöl, Türkiye gayrisafi yurtiçi hasılasında 73. sırada. Bizim orada yaptığımız yatırım sadece fabrika yatırımı değil. Bu sürece; Güneydoğu Anadolu Sütçülük Projesi diyoruz. Biz fabrika kurmaya gittiğimiz zaman, çiftçi kendi toprağını ekmiyordu, aracılar vardı, vahşi sulama yapılıyordu, bir dönümden en fazla 3 ton mahsul alınıyordu. Biz orada sözleşmeli tarım yapmaya başladık. Bugün, çiftçiler kendi topraklarını ekiyorlar, aracılar gitti, dönüm başına mahsul oranı 6 tona kadar çıktı. Artık insanlar topraklarını terk etmiyorlar; çünkü orada mutlular ve para kazanıyorlar. Hatta tersine göç bile başladı. Rapora göre, on yılın sonunda Bingöl, Türkiye sıralamasında 38’e çıkmış olacak. Tabii ki bu süreci kamunun da sosyal politikalar ile desteklemesi gerekiyor.”

GÜNEŞ ENERJİSİ YATIRIMLARI ARTACAK

“Bütün tesislerimizin elektrik tüketiminin yüzde 80’ini kendi biyogaz tesislerimiz ile karşılıyor durumdayız. 2025 hedefimiz elektrik ihtiyacımızın yüzde 100’ünü organik atıklardan sağlamak, ısı enerjisinin yüzde 50’sini güneş enerjisinden elde etmek. Çiftliklerimizin ve üretim tesislerimizin çatılarına koyacağımız güneş enerjisi panelleri ile yenilenebilir enerji üretimimizi artıracağız. Toprağın sağlığına çok önem veriyoruz. Ekilebilir arazimiz az, üstelik ekilebilir arazinin de kalitesi düşük. O yüzden biyogaz tesislerinden çıkan organik atıkları daha fazlalaştırmak ve toprak yapısını iyileştirmeye katkı vermek istiyoruz. 2021’de 40 bin ton kadar organik ve organomineral gübreyi Türkiye topraklarına verdik. 2025 hedefimiz bu rakamı 50 bin tona çıkarmak. Bu sayede hem toprağı güçlendiriyor, hem ürün verimini arttırıyor, hem de toplam karbon tutma kapasitesini artırıyoruz. Yani o yüzden biz topraklarımızı ne kadar geliştirirsek sadece gıda üretimi ya da tarımsal üretim açısından değil, iklim değişikliği açısından da çok önemli bir şey yapacağız diye düşünüyoruz. O yüzden bu entegrasyonda bizim en son parçamızdı gübre oldu. Bu gübreyi geliştirmek ve daha fazla yaygınlaştırmak istiyoruz.”

AKSARAY ÖRNEĞİ:

Çiftçilik verimsiz bir iş değil, refah sağlayan bir iş

Aksaray tesisimizi 2010’larda kurulduğu zaman bölgede 100 ton-150 tonu geçmeyen günlük süt üretimi vardı. Biz oraya bin tonun üzerinde bir kapasiteli süt işleme kapasitesi olan tesis açtık. Ve bunun etkisini yaşadık. Gerçekten şuanda Aksaray günlük bin 500 tondan fazla süt üretiyor. Çiftliklerimizin asıl özelliği damızlık çiftlik olması. Çiftçilere verdiğimiz eğitimlerde 50 başlık küçük çiftlik kurmaktan, bunun fizibilitesine kadar her konuyu anlatıyoruz. Böylece, çiftçilik eziyetli, çileli ve verimsiz bir işten, para kazanabildiğimiz, refah oluşturabildiğimiz, geleceğe yönelik bir mesleğe dönüşüyor. Aksaray’da böyle çiftlikler çoğaldı, yem bitkisi üretimi arttı. 2012’lerde Aksaray’da bir etki analizi yapıldı. Bu analizde şu sonuca varıldı: Aksaray’da Sütaş’ın var olmasının yüzde 12-14’ün üzerinde etkisi var.”

“İyi insan, iyi sütçü, iyi vatandaş”

“Misyonu olan, değerleri olan şirketler yaratmak lazım. Yeni nesil çalıştığı şirkete inanmak istiyor. Bu şirket niye var, doğaya, insanlara nasıl davranıyor, topluma ne fayda sağlıyor, bunu bilmek istiyor. Bizim insan kaynaklarındaki misyonumuz ‘İyi insan, iyi sütçü, iyi vatandaş’. İyiliği yaymak gerek. Bizim de önceliğimiz iyi insanlar ile çalışmak. Burası zaten bir okul. Hepimiz hep birlikte öğrenmeye devam ediyoruz. İyi misyonu olan, iyi değerleri olan şirketler etrafında iyi insanlar birikiyor.”

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar