Süreklilik ve ideoloji

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ

Bilindiği gibi Althusser kendisine büyük ün kazandıran Pour Marx ve bir ölçüde Lire le Capital I ve II’ye katkılarında öne sürdüğü görüşleri kademeli olarak terk etmiştir. Açık özeleştirisi olan Elements d’Autocritique 1974 yılında basılmıştır. Trajedi öncesinde (1980), 1977’den itibaren, Marksizm’i yorumlama serüveninin başlangıç noktasına döndüğü iddia edilebilir. Marx’ın a-Hegelci bir yorumunu yaparken Gaston Bachelard ve Thomas Kuhn temaları olan epistemolojik engel, sorunsal (problematik, model veya paradigma), Georges Canguilhem temaları olan gerçeğin üretilmiş olması ve bilim insanlarının üretimlerinin toplumsal yapılar/sosyal kurgular oluşu –Burada Pierre Macherey’nin Pour une théorie de la production littéraire isimli kitabı akla geliyor: Macherey (1966), ideolojinin illüzyon olmayıp maddi bir pratik oluşu gibi temalara başvuruşu ilgi çekicidir. “Öznesiz ve ereksiz bir süreç” Marksizm’den teleolojiyi tamamen kovma denemesidir ve 13. Yüzyılda zaman kavramının değişmesiyle karşılaştırılabilir; sonsuz bir süreklilik (sempiternity) kavramı Hristiyan için zamanın anlamını değiştirmişti. Burada “sempiternity” sadece limitte sonsuzluk, örneğin plim (probability limit) olmayıp sürekli bir limit halidir veya zamandan bağımsız sürekli bir sonsuzluk durumudur. Sonsuzluğa doğru uzanmaz. Örneğin Tanrı, zaten her (zamandan bağımsız) “anda” sonsuzdur.

Althusser’in özeleştirisinde tarihselciliği –ve teleolojiyi- eleştirebilmek için yapısalcılığa fazla saptığını dile getirmesi kanımızca yerindedir. Eléments d’auto-critique, 1974) Marx’ın tarih felsefesinin Hegel’den kökünden farklı olduğunu savunmasının, yer yer şık tezlerle bezeli olmakla birlikte, açık kanıtlar karşısında inandırıcı olamaması da doğaldır. Bunu kolayca görmek için Pour Marx’ı Gerald Allan Cohen’in klasiğiyle birlikte okumayı önermek mümkün: Cohen (1978), Karl Marx’s Theory of History: A Defence, Princeton University Press. Tam da Marksizm rasyonalist ve kapalı bir diyalektik ve açıkça Hegelci bir tarih felsefesi önerdiği için, objektivist bir rasyonalizmden uzaklaşılmaya –dolayısıyla Hegelci ögenin Marksizm’den sökülüp atılmasına- kalkışıldığı, buna zorunlu kalındığı anda da aslında Marksizm’in bir siyasi proje olarak ve bir “grand theory” olarak etkisizleştiğini kabul etmiş olmuyor muyuz? Oysa Hegel ve Marx ayrıştırılamaz. Althussercilik bir siyasi hat çıkaramadıysa bunun nedeni galiba açık: Althusser’in teorik müdahalesini gerektiren koşullar zaten Marksizm’in bir siyasi hat ve bütünlüğü olan bir “grand theory” olarak iyice tıkandığı koşullardı. Pour Marx (Althusser, 1965) bir imkânsızlık teoremi şeklinde okunabilir. ‘Marksizm’i yeniden kurmak’ veya ‘eski Marksizm’in neden Marksizm olmadığını’ göstermeye çalışmak şeklindeki tezler manzumesine imkânsızlık teoremleri adı verilebilir. Her kuşakta yeni imkânsızlık teoremlerinin –farklı entelektüel çerçevelere eklemlenerek- ortaya çıkması bir belirti olarak görülmelidir. Türkiye’de solun daha iyi tanıdığını sandığımız, benzer temaları erken sayılacak tarihte vurucu biçimde dile getiren Cornelius Castoriadis buraya eklenebilir. Castoriadis’in 1958-1964 arası ifade edilmiş ‘Marksizm’in geçici bilançosu’ içinde bu temaya en çok uyan bölümlerin hangileri olduğunu tahmin edenler çok sayıda olmalıdır. Elbette Marksizm hakkında –bugün artık doğruluğu aşikâr görünen- ilk yazılarında öne sürmüş olduğu görüşler –muhtemelen konu önemini yitirdiği için- Castoriadis’in en ilgi çekici tezleri arasında yer almıyor. Althusser’in 1997-1978 metinleriyse imkânsızlık teoremleri arasında yer alıyor.

Bir de süreklilik hipotezleri manzumesi var. Süreklilik hipotezi de fazla ısrar edilirse ideolojiye dönüşebiliyor. Süreklilik hipotezi bir Begriffsgeschichte haline gelirse verimsizleşecektir: “Tarih aşırı” bozulmaz özlerin/kavramların resm-i geçidine dönüşecektir ki süreklilik hipotezi bu durumda esasen totolojik bir karakter kazanma riski taşır. Kavramları onları kullanan öznenin içinde devindiği iktisadi, hukuki ve siyasi bağlamdan fazla koparır, onlara fazla ileri görüşlülük atfedersek –aşırı rasyonalite; mükemmel öngörü, sürecin amacı ve sonu olduğunu varsayarsak limitte teleoloji- entelektüel tarih bozulmamış kavramların tarihsel yolculuğuna –Urkapital gibi- dönüşebilir. Örneğin Georg von Charasoff (1910), Das System des Marxismus: Darstellung und Kritik: „In dem Urkapital haben wir die Idee eines sich verwertenden, wachstenden Kapitals am reinsten dargestellt, und in der Tat erscheint die Rate seines Wachtums P* als die allgemeine kapitalistische Profitrate R.“ Georg von Charasoff’un muhteşem çalışması ancak 1987 yılında İtalyanca çevirisiyle birlikte popülerlik kazanmıştı ve ancak bundan sonradır ki 80 yıla yakın dikkat çekmeden Marksist literatürün marjında kaldığı anlaşıldı: Roberto Marchionatti (editör, 1998: 461) Karl Marx: Critical Responses Volume III içinde, London: Routledge. Aynı entelektüel soyağacından geldiğini söyleyebileceğimiz Natalie Moskowska çok daha fazla biliniyordu. Maurice Potron ve Georg von Charasoff ise neredeyse unutulmuşlardı.

Entelektüel ve siyasi tarihte, arı ekonomi kuramının matematiksel kipinde olduğu gibi en saf biçiminde ilk-sermaye/kök-sermaye (Urkapital) ve onun kapitalist genel kar oranına eşit bulunan artış oranı türü kavramsallaştırmalardan kaçınmak gerekiyor. Arı ekonomi kuramında belki mümkündür –limit bir durumu göstermek için faydalı bile olabilir- fakat entelektüel tarihte zorlamalara yol açacaktır. Kök-kavramın değişmez özünün tarihsel yolculuğunda bir Urbegriff hikâyesi anlatmaya başlarız ki çok önemli akademisyenler bile bu tür anlatının cazibesinden kaçamayabiliyorlar. Hitler de böyle, hiç değişmeyen bir kök-hikâye anlatmıştı. Bağlamı ne olursa olsun kök-hikâye ve kök-kavram sizi ancak faşizmlere götürür.

Ancak oraya götürür çünkü sosyal bilimlerde 50 sene geçerli kalan açıklama bulmak çok zordur. Siyaset biliminde herhalde imkânsızdır. Aynı saptama solun bütün tezleri ve türleri için de geçerlidir. Toparlarsak, temel temaların ve kaynakların değişerek yeniden karşımıza çıkmaları temel kavramların değişmeksizin tarihsel bir fonda resm-i geçit yaptıkları anlamına gelmez. 

 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Cumhuriyet ve özgürlük 19 Kasım 2024
Trump 12 Kasım 2024
Geçmişe bir yolculuk 29 Ekim 2024
Laiklik ve sekülarizm 15 Ekim 2024
Devrimlerin devrimi 01 Ekim 2024
Bir kez daha sekülarizm 24 Eylül 2024
Georges Sorel ve ötesi 17 Eylül 2024