Sürdürülebilirlik için bilim ve sanat el ele
İklim krizi, göçler, savaşlar, eşitsizlikler, enflasyon, hızlı dijitalleşme, dezenformasyon… Çok sayıda krizi eş zamanlı yaşadığımız bir dönemden geçiyoruz. Bu krizlerle tek başımıza mücadele etmenin imkanı yok.
Sorunların derinine inmek, kapsayıcı be sürdürülebilir çözümler yaratabilmek için işbirliğine ve çok disiplinli bir bakış açısına ihtiyacımız var. Bu süreçte, kamudan, özel sektöre, sivil toplum kuruluşlarından, akademiye görev düşüyor.
Yaşamla iç içe, yenilikçi, yaratıcı ve girişimci bir araştırma üniversitesi ve girişimci bir öğrenim merkezi olarak topluma hizmet vermek amacıyla Hüsnü M. Özyeğin Vakfı tarafından 2008’de kurulan Özyeğin Üniversitesi, bu bakış açısı ile hareket ediyor ve öğrencilere akademik ve pratik bilgiyi buluşturmanın yenilikçi yollarını sunarak onları etkin rol almaya teşvik ediyor.
Üniversitenin hedefi, yükselen mesleklerde derinlemesine bilgi sahibi, yabancı dile hâkim, iletişim ve bilgi teknolojileri kullanımında yetkin, uygulama becerisi olan, girişimci, çevresinde ve çalışacağı kurumlarda fark yaratacak bireyler yetiştirmek.
Üniversitenin Sürdürülebilirlik Platformu bünyesinde 2018’den bu yana sürdürülen Yaklaş 2030 Programı, küresel sorunlara bilim ve sanat perspektifinden yaklaşarak birlikte araştırmayı ve öğrenmeyi merkezine alıyor. Böylelikle her bir öğrenci, sürdürülebilir bir gelecek inşa etme sürecinde bilgi ve yeteneklerini nasıl kullanabileceğini keşfediyor.
“Bir sistem, durum ya da sorunu yaratıcı ve akıllıca yollarla çözmek”
Öğrencilerin küresel meselelere dair eleştirel bakışını, duyarlık ve sorumluluk bilincini geliştirmeyi hedefleyen program, bu sene kampüsteki kuru dereye odaklanmış. Program; farklı bölümlerde, ders ve atölyelerde üretilen projelerle tatlı su kaynaklarının güncel durumuna, geleceğine ve yeniden yabanlaştırma imkânlarına disiplinlerötesi bir bakışla yaklaşıyor. Projenin adı Greenhack. Güçlü bir bilim iletişimi yolu olarak kullanılan proje “bir sistem, durum ya da sorunu yaratıcı ve akıllıca yollarla çözmeye” odaklanıyor.
Özyeğin Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Esra Gençtürk, Greenhack projesine dair şunları söylüyor: “2018’den bu yana süregelen bir projemiz olan Yaklaş 2030, disiplinlerin arasındaki mesafeleri azaltan, enformel ve yatay bir öğrenme anlayışını hayata geçiriyor. Bu sayede farklı bölümlerden akademisyenlerimiz ve öğrencilerimiz, kampüsümüzün geleceği için birlikte çözüm üretme ve yaratıcı yollarla harekete geçme fırsatı buluyorlar. Greenhack ir projesi bu yaklaşımın çok değerli bir örneği. Öğrencilerimiz sürdürülebilirliği yalnızca veriler ve teorik bilgiler aracılığıyla öğrenmekle kalmıyor, harekete geçerek bizleri de eyleme davet ediyorlar.”
“Toplumsal etkisi en yüksek Türk Üniversitesi”
Prof. Gençtürk’ün verdiği bilgiye göre, Özyeğin Üniversitesi, üniversite sınavına giren öğrencilerin yüzde 70’inin ilk 3 tercihi arasında yer alıyor.
Finansal erişilebilirliği temel alan üniversitede, öğrencilerin burs oranı yüzde 49’a ulaşıyor. 25 lisans programında zorunlu staj var. Bu uygulama, iş teklifl erinin artması ve öğrencilerin iş dünyasına hazır hale gelmesi açısından büyük önem taşıyor. Üniversite binalarının girişinde, bölüm adı yazmaması, disiplinlerarası eğitim anlayışının somut bir örneği. Prof. Gençtürk’ün dikkat çektiği bir diğer konu da, yüzde 15 oranındaki yabancı öğrenci nüfusu. Gençtürk, dünya vatandaşı olmak için Türk ve yabancı öğrencilerin birlikte eğitim almasının çok değerli olduğunu söylüyor.
Birleşmiş Milletler’in “Sürdürülebilirlik Kalkınma Hedefleri” doğrultusunda yaptığı çalışmalar ile Times Higher Education (THE) Impact 2019 dünya sıralamasında “Toplumsal Etkisi En Yüksek Türk Üniversitesi” seçilen Özyeğin Üniversitesi, THE Emerging Economies 2021 sıralamasında ve 2024 THE Asya Üniversiteleri ve Genç Üniversiteler Sıralamaları’nda ise Türkiye’deki en iyi beş vakıf üniversitesinden biri olmayı başarmış.
Yaklaş 2030 “Bir Derenin Kenarında” Projesi nedir?
“Kuruyan dereleri fark edersek onları yeniden canlandırmak için yeni yollar hayal edebilir miyiz? Harekete geçmek için birlikte neler yapabiliriz? Yaratıcılık, sanat ve katılımcı süreçler, öğrencilerde eyleme geçmeyi tetikleyebilir mi?” Bu sorular ışığında hayata geçirilen proje, yoğun kentleşmenin ekosistem üzerindeki etkilerini kampüsteki kuru dere aracılığıyla tartışmaya açıyor.
Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Öğretim Üyesi Yasemin Yıldırım yürütücülüğündeki stüdyo dersi kapsamında öğrenciler, tatlısu kaynaklarının önemine dair mesajlarını geniş kitlelere ulaştırmak için sanatın ve tasarımın gücünden faydalanmışlar.
Kampüs deresinin güzergahını takip eden öğrenciler, derenin duyulmayan sesine kulak verip; doğal peyzajı keşfetmiş; araştırma sürecinden gelen ilhamla ve kolektif çalışmanın getirdiği sinerjiyle yaratıcı iletişim çözümleri, sanat ve tasarım projeleri geliştirmişler. “Codlective” adıyla kolektif bir çalışma süreci yürüten 12 öğrencinin her bir projesi, Özyeğin Üniversitesi laboratuvarlarında yine öğrenciler tarafından üretilmiş. Stüdyo dersinden doğan bu yaratıcı çalışmalar, dere güzergâhı boyunca belirlenen noktalara yerleştirilmiş. Böylelikle bir üniversite kampüsü, gündelik hayatta, kentte ve daha büyük ölçekte yapılabileceklere dair bir saha çalışmasına dönüşmüş. Bu kapsamdaki tüm üretimleri içeren “Bir Derenin Kenarında” sergisi, Özyeğin Üniversitesi Pavilion Binası’nda 14 Ekim 2024’e kadar açık kalacak.