Sürdürülebilirliğin yakıtı: Veri
Sürdürülebilirlik dönüşümünün en kritik yapı taşlarından biri olan ESG verileri, küresel finans sistemi için adeta kırık bir pusula gibi.
Morgan Stanley'e göre, kurumsal yatırımcıların yüzde 88'i yatırım kararlarında ESG verilerini aktif olarak kullanıyor. Ancak bu verilerin kalitesi, güvenilirliği ve standartları konusundaki endişeler, sürdürülebilir finans ekosisteminin en büyük zorluğu olarak öne çıkıyor.
Küresel bir problem
Bloomberg'e göre, küresel şirketlerin sadece yüzde 34'ü tam kapsamlı ESG verisi raporlayabiliyor. Bu durum, yatırımcıların sağlıklı karar vermesini zorlaştırırken, şirketlerin de ESG performanslarının doğru değerlendirilmesini engelliyor.
Mevcut durumda veri kalitesi sorunlarının başında standardizasyon eksikliği geliyor. KPMG'nin raporuna göre, dünya genelinde 600'den fazla ESG raporlama çerçevesi bulunuyor. Bu çeşitlilik, şirketlerin yüzde 82'sinin farklı standartları karşılamak için çoklu raporlama yapmasına neden oluyor. Bu da veri karşılaştırılabilirliğini büyük oranda düşürüyor. Refinitiv'in analizine göre, şirketlerin raporladığı ESG verilerinin yüzde 28'i tutarsızlık içeriyor.
Verilerin, standart ve denetlenebilir bir yapıya kavuşturulması, bu konuda daha şeffaf ve hesap verebilir bir ekosistem oluşturulmasını sağlamak için büyük önem taşıyor.
Türkiye’de durum
Türkiye'nin sürdürülebilirlik dönüşümünde veri kalitesi ve yönetimi konusu, özellikle Avrupa Yeşil Mutabakatı'na uyum sürecinin hızlanmasıyla birlikte kritik önem kazandı.
BIST Sürdürülebilirlik Endeksi'nde yer alan 58 şirketin sadece yüzde 42'si kapsamlı ESG verisi raporlayabiliyor. Bu oran BIST 100 şirketleri genelinde yüzde 28'e, tüm Borsa İstanbul şirketleri arasında ise yüzde 15'e kadar düşüyor. Özellikle orta ölçekli şirketlerde veri toplama ve raporlama süreçlerindeki eksiklikler dikkat çekiyor.
Sektörel bazda incelendiğinde, bankacılık sektörü yüzde 78'lik ESG veri raporlama oranıyla en başarılı sektör konumunda. Bunu enerji ve telekomünikasyon takip ediyor. İmalat sanayi, perakende ve inşaatta ise oranlar çok düşük seviyelerde.
Teknoloji, yetenek, standardizasyon sıkıntıları
Türkiye’de şirketlerin en zorlandığı alan ‘kapsam 3’ emisyonları. Şirketlerin yüzde 78'i bu verileri tam olarak hesaplayamıyor.
Teknoloji altyapısı konusunda önemli eksiklikler mevcut. KOBİ'lerin yüzde 72'si maliyet nedeniyle ESG yazılımı alamıyor. Bununla birlikte, yerli ESG teknoloji çözümleri pazarı 2023'te 850 milyon TL büyüklüğe ulaşarak umut verici bir gelişme gösterdi.
İnsan kaynağı tarafında da ciddi sıkıntılar var. ESG veri yönetimi konusunda uzman açığı yüksek. Şirketlerin yüzde 62'sinde ESG verilerinden sorumlu bir ekip yok. Mevcut sürdürülebilirlik departmanlarının yüzde 70'i ise 3 kişiden az çalışana sahip.
Standardizasyon konusu önemli bir sorun. Global raporlamalar da dahil edildiğinde, durum içinden çıkılmaz bir hale geliyor. Sektörel standartların eksikliği, özellikle KOBİ'ler için büyük sorun oluşturuyor.
Olumlu gelişmeler de var
Tüm bu eksikliklere rağmen, olumlu gelişmeler de yok değil! SPK'nın ESG Veri Portalı 2024'te yüzde 60 standartlaşma sağladı. BDDK'nın yeşil taksonomi çalışmaları bankacılık sektöründe veri kalitesini artırıyor.
Teknolojik gelişmeler de hız kazanıyor. Yerli ESG yazılım şirketlerinin sayısı 2023'te yüzde 156 arttı. Teknoloji ve inovasyon, bu yolculukta hem pusula hem de araç görevi görüyor. Önümüzdeki dönemde yapay zekâ, blockchain ve IoT gibi teknolojilerin yaygınlaşması, veri kalitesi sorunlarının çözümünde kritik rol oynayacak.
Sonuç olarak
Şirketler ve yatırımcılar için artık sorulması gereken soru "ESG verilerinin kalitesini nasıl artırabiliriz?" olmalı. Yarının sürdürülebilir dünyasını şekillendirmek için, veri kalitesine yatırım yapmak ve dijital dönüşümü de bu perspektifle ele almak şart.
Türkiye'de ESG veri kalitesi ve yönetimi konusunda önemli eksiklikler bulunmakla birlikte hem regülasyon hem de özel sektör tarafında kayda değer gelişmeler yaşanıyor. Bu alandaki iyileştirme çabaları, yalnızca yatırımcılara daha doğru ve anlamlı bilgiler sunmakla kalmayacak, aynı zamanda şirketlerin gerçek sürdürülebilir dönüşüm sürecine girmesine de katkı sağlayacak.
Bu konunun önemi azalmayacak. Tersine, önümüzdeki dönemde daha da kritik hale gelecek. Sıkıntılar olsa da, bu alanda teknoloji yatırımlarının artması ve standartlaşma çalışmalarının hızlanması, gelecek dönem için umut verici sinyaller olarak gözüküyor.