Suikastı fırsata çeviren Trump seçilirse neler olacak?

Servet YILDIRIM
Servet YILDIRIM Ekonominin Halleri

Biden onun için “Amerikalılara yönelik ciddi bir tehdittir” diyordu. Dünyadaki birçok lider ise onun sadece Amerika’nın değil dünyanın önündeki ciddi tehdit olduğunu düşünüyordu. Ancak tüm bu olumsuz düşüncülere rağmen hafta sonundaki suikast girişiminden sonra Trump’ın zaten yüksek olan seçilme olasılığı daha da yükseldi. Analistler ve Amerikan halkı Trump’ı 1912 yılında başkanlık seçimi öncesi suikast girişiminden kurtulan Theodore Roosevelt ile karşılaştırmaya başladı. Yani suikastı fırsata çevirdi; popülaritesi zirve yaptı. Şimdi analiz zamanı: Trump gelirse ne olacak?  Dünya ve Türkiye Trump’ın tekrar başkanlık koltuğuna oturmasından nasıl etkilenecek? 

Bu sorunun cevabını vermenin en iyi yolu dönüp, geçmişte ne olduğuna bakmaktır. Geçmiş geleceğin aynasıdır. Trump’ın 2017-2021 yılları arasındaki performansı ve izlediği politikalar eğer seçilirse bundan sonraki dört yılda ne yapacağı konusunda da fikir verebilir.

- Trump’ın 45’inci ABD başkanı olarak görev yaptığı dönemde ABD’nin tehdit listesinin başında Çin vardı. Rusya öncelikler listesinde ilk sırada yer almamıştı. Oysa Biden Rusya’yı ilk sıraya yerleştirmişti. Rusların Trump’ın kazandığı 2016 başkanlık seçimine müdahale ederek Trump’ın kazanmasına yardım ettiğini düşünüyordu. Biden için Rusya neyse Trump için Çin oydu. Çin’e karşı yaptırımları başlattı.  Dolayısıyla Trump’ın tekrar seçilmesi halinde en büyük değişiklik ve Çin ile ilişkilerde yaşanabilir.

 - Biden olaylara NATO merkezli bakmayı seven bir liderdi. Rusya’nın hassas noktası ya da kırmızıçizgisi olan NATO genişlemesi konusunda tırmandırıcı bir politika izledi. Onun döneminde NATO güçlendi ve genişledi. Trump ise NATO’cu bakış açısına sahip olmadığı gibi NATO’nun ABD üzerinde mali yük oluşturduğunu ve diğer üyelerin de ellerini ceplerine atmaları gerektiğine inanıyordu. Son 25 yılda bölgemizdeki birçok jeopolitik gerilimin arkasında NATO’nun genişleme arzusu olduğu düşünülürse Trump’ın gelişi ile bu alanda bir rahatlama olabilir.

- Ancak genelde Trump gergin bir başkandı. Germeyi seviyordu. Göçmenlere karşı olduğu gibi Avrupa ile de gergin bir ilişki izlemişti. Avrupa Trump ile geçen 4 yorucu yıldan sonra Biden döneminde nefes alabilmişti. Halen yeterince siyasi ve ekonomik problemi olan Avrupa için Trump iyi bir seçenek değil. İkili ilişkilerde aynı gerginlik tekrar yaşanmaya başlanabilir.

-  Trump başkanlığı döneminde ticaret savaşı fikrini sevmişti. Sadece Çin ile değil, birçok ülke ile ticaret savaşlarını başlatmıştı. Küresel ticaret onun döneminde bir türlü huzur bulamadı; türlü zorluklarla karşılaştı. Küresel koşullar çok değişmedi. Dolayısıyla küresel ticarette de aynı gerilimin tekrar ortaya çıkması beklenebilir.

- Trump çevre ve iklim dostu bir başkan değildi. İklim değişikliği ya da küresel ısınma gibi bir sorun olduğuna inanmıyordu. Hala da inandığını sanmıyorum. Biden ise iklim değişikliğini insanlığın karşı karşıya olduğu kritik bir sorun olarak gördü. Buna göre davrandı. İklim değişikliği ile mücadele konusunda Biden döneminde sağlanan ilerlemelerden geriye dönüş olabilir.

- Trump ABD’nin imza attığı tüm antlaşmalara şüphe ile yaklaştı. Bazılarından çıkılması yönünden harekete geçti. İran ile Obama döneminde yapılan tarihi nükleer anlaşmanın yanı sıra Trans-Pasifik Ticaret Anlaşması, Paris İklim Anlaşması gibi önemli anlaşmalardan çekildi. Dünya Sağlık Örgütü’ne olan desteği çekti, hatta NATO’yu bile sorgulamaya başladı. NAFTA’yı bozdu. Küresel liderlik iddiasını neredeyse terk etti. Yeniden seçilirse yine keskin dönüşlere heveslenebilir.

- Piyasalar ve şirketler her zaman cumhuriyetçilere daha pozitif bakarlar. Trump’a da aynı şekilde bakıyorlar. Suikast girişiminin hemen ardından dünyanın en zengin adamı Elon Musk ve milyarder hedge fon yönetcisi Bill Ackman Trump’a desteğini açıkladılar. Trump kazanırsa piyasa dostu bir yol izleyebilir. İş dünyasından gelen Trump şirketler kesimini hoş tutabilmek için gevşek bir maliye politikası izleyip, vergi indirimlerini uzatabilir. Dolayısıyla önümüzdeki dört yılda ABD’de bütçe açıklarının genişlediği bir dönem olabilir. Bu demektir ki; Trump’ın görev süresi sona ermeden ABD’de enflasyon tekrar başını kaldırabilir, faiz artırımları gündeme gelebilir.

- Türkiye konusunda ise ne Trump ne de Biden bir fark yaratmadı; ilişkiler her ikisinin başkanlığı döneminde de sorunluydu. İki ülke arasında stratejik ortaklık olduğuna dair en ufak bir emare yoktu. Sekiz yıl önce Trump ile daha olumlu bir dönem yaşanacağını düşünmüştük ama ABD ile ilişkilerde tarihin en sancılı dönemlerinden birini Biden’a göre bizim için daha pozitif bir lider olacağını sandığımız Trump başkanlığında yaşadık. Bu gerilim nedeniyle Türkiye ekonomisi o dönemde çok zarar gördü. Kısacası geçmiş deneyimlerimiz bize ilişkilerin bir başkandan diğerine hızla iyileşmesini ya da kötüleşmesini beklememek gerektiğini öğretti.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Acaba ne demek istedi? 21 Ekim 2024