Sudan, Etiyopya, Libya; Afrika’da neler oluyor?
ABD’nin Çin’i çevrelemek adına dış politika ve askeri ağırlığını Asya-Pasifik’e çevirdiği ortamda, Kuzey Afrika tam anlamıyla karıştı.
Karışıklıkta en büyük gerekçe, kendilerini “bölgesel güç” addeden ülke ya da ittifakların Afrika üzerinde başlattığı etki savaşları. Mısır ve İsrail başta olmak üzere, bölge ülkelerinin tek başlarına, ya da kurdukları ittifaklar aracılığıyla Afrika’yı dizayn etme arayışı, Sudan, Etiyopya ya da Libya gibi ülkelerdeki yöneticilerin iktidar hırsıyla buluşunca, siyasi istikrarsızlık, askeri darbeye, iç savaşa kadar vardı.
Sudan üzerinde Mısır-İsrail etkisi
İlk karışan ülke Sudan oldu;
Darfur’da emrini verdiği soykırım nedeniyle hakkında uluslararası mahkeme kararı olan Sudan Lideri Ömer El Beşir’in 2019’da sokakta başlayan protestolar sonucu devrilmesinin ardından, ülkede iç istikrar bir türlü sağlamadı. Beşir’i deviren gösterilerde protestocu halkın yanında duran ordu, yönetimi devraldı.
Ülkeyi yönetmek üzere kurulan General Abdül Fettah Burhan liderliğindeki askeri konsey, bir süre sonra iktidarı sivillerden oluşan geçici hükümetle paylaşmayı kabul etti. Ancak bu Asker-sivil ortak yönetimi uzun ömürlü olmadı. General Burhan, geçen ay yeni bir darbe daha yaparak, sivil Başbakan Hamduk’u görevden aldı. Hamduk’un gözaltına da alınmasıyla ülke bir kez daha siyasi krize girdi.
Sudan’da yaşanan darbenin ardından dünyanın verdiği tepkiler ilginç; ABD ve Avrupalı müttefikleri askeri darbeyle Burhan’ın tüm yetkileri üzerine almasını kınarken, Mısır ve İsrail’den “suya sabuna dokunmayan” açıklamalar geldi.
Sudan’dan bir askeri heyetin ekim ayı başında, darbeden sadece iki hafta önce İsrail’i ziyaret edip, İsrailli askeri yetkililer ve Mossad’la görüşmeler yaptığı notunu da buraya eklemek gerek. İsrail’in, Trump döneminde Abraham anlaşmalarıyla ilişkileri normalleştirdiği Birleşik Arap Emirlikleri’nin de Sudan konusunda İsrail’le yakın hareket ettiği de bir gerçek.
General Burhan’ın askeri eğitimini Mısır’da almış olduğu, Mısır’ın başında da yine darbeyle yönetime gelmiş bir eski bir Generalin, El Sisi’nin olduğu düşünülürse, Kahire yönetiminin de sessizliğini anlamak mümkün. General Burhan’ın, El Beşir döneminde Sudan ordusunda yayılan siyasal İslamcı hareketin dışında kalması da, Müslüman Kardeşler’i “en büyük düşman” olarak gören Kahire yönetiminin duruşunu açıklıyor.
İşin ilginç tarafı, askeri darbeyle yönetim değişikliği olduğunda çok sert tepki göstermesi beklenen AK Parti hükümetinin de, Sudan’da yaşananlara karşı son derece dikkatli bir üslup kullanmaya çalışması. Belli ki, Sudan’la özel kuvvetlerin eğitimi gibi askeri eğitim işbirliği içindeki Türkiye de, şu anda ülkenin “en güçlü insanı” konumundaki General Burhan’ı doğrudan karşısına almak istemedi.
Bunda, AK Parti hükümetinin Sudan ile komşusu Etiyopya arasında yapmaya odaklandığı “arabuluculuk” girişiminin de etkisi var.
Etiyopya’da iç savaş başkente dayandı
Sudan ve Etiyopya arasında sınırdaki El Faşka bölgesinin kontrolü konusunda, zaman zaman çatışmalara varan bir anlaşmazlık yaşanıyor. Sudan kuvvetleri geçen yıl, 20. Yüzyılın başında yapılmış sınır düzenlemeleri çerçevesinde Sudan toprağı olduğunu sürerek El Faşka bölgesine girmiş, buradaki Etiyopyalı nüfusu sınırın diğer tarafına sürmüştü.
Etiyopya ise bölgenin resmen kendi toprağı olduğunu, Sudan’ın Etiyopya’da yaşanan Tigray iç savaşından faydalanarak, bölgeyi işgal ettiğini iddia etmişti.
Eylül ayında hem Sudan’ın güçlü adamı General El Burhan, hem de Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmet ayrı ayrı Ankara’yı ziyaret ederek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşmüşlerdi.
Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmet, Erdoğan’dan sadece El Faşka konusunda arabuluculuk yapmasını istemekle kalmamış, Türkiye ile Etiyopya arasında bir dizi de anlaşma imzalanmıştı. Anlaşmalar arasında Etiyopya’ya Türk üretimi silahlı insansız hava araçları (SİHA) satışının olduğu da uluslararası basına yansıdı.
Türkiye Etiyopya üzerinden, bir yandan SİHA satışı, diğer yandan “arabuluculuk” rolü ile hem askeri, hem de diplomatik olarak “Afrika Boynuzu” bölgesinde etkinliğini arttırırken, Etiyopya’daki iç savaşın alevlenmesi ayrıca dikkat çekici.
Etiyopya’daki ayrılıkçı Tigray bölgesi milisleri, güçlerini Oromo Özgürlük Ordusu ile birleştirip, Başkent Addis Ababa’nın yakın çevresine kadar ulaştılar. Mısır’ın Tigray milislerine silah ve lojistik destek sağladığı, AK Parti hükümetinin ise Başbakan Abiy Ahmed ile imzaladığı anlaşmalar dikkate alındığında, Etiyopya’da da Ankara ve Kahire’nin “karşı cephelerde yer aldıklarını” söylemek mümkün.
Libya’da “dışişleri bakanı” krizi
Libya’da ise geçici hükümetin Dışişleri Bakanı Necla Manguş üzerinden siyasi kriz yaşanıyor. Manguş’un BBC’ye verdiği bir mülakatta kullandığı ifadenin Lockerbie faciasının faillerinin Batı’ya iade edilebileceğine yorumlanması, krizi başlattı. Manguş sözlerinin anlamı dışında yorumlandığını söylese de, Libya’da Başkanlık Konseyi’nin Başkanı Menfi, Dışişleri Bakanı’nın açığa alındığını açıkladı. Ancak Başbakan Dibeybe, Manguş'un görevine devam edeceğini, Başkanlık Konseyi’nin hükümet üyelerini açığa alma yetkisi olmadığını savundu.
Krizin görünen yüzü Manguş olsa da, asıl gerekçenin aralık ayında Libya’da yapılacak seçimler öncesinde Dibeybe ve Menfi’nin karşılık güç gösterisi olduğu belirtiliyor. Libya’da aralık seçimleri konusunda da Türkiye’den Mısır’a, Fransa’dan Rusya’ya kadar tüm bölge ülkelerinin desteklediği farklı adaylar var. Seçimler, aynı zamanda bölgesel bir “etki mücadelesi” haline girmiş durumda.
Etiyopya’da iç savaşın gidişatı, Sudan’da General Burhan’ın sivillerle yeniden güç paylaşımına gidip gitmeyeceği, Libya’daki aralık seçimlerinin hepsi, bölgede etki savaşlarında kimin galip olduğunu da belirleyecek…