Startupçılık kocaman bir oyun mu?

D. Ferhat DEMİR
D. Ferhat DEMİR İNOVASYON DELİSİ

Türkiye’de “startup” tanımına uygun, iyi girişimler gerçekten çıkıyor mu? Bunların sayısı nüfusa ve ekonomik büyüklüğe oranla tatmin edici mi? Bazı soğuk gerçekleri cesurca konuşabilmeliyiz. Startup dünyasında hikâyelerin sadece pozitif taraflarını anlatmak belki bir PR değeri taşır ama gerçekleri yansıtmadığı gibi girişimci adaylarına yol gösterici olamaz. Ülkemizde nitelikli startup kısırlığı var. Hızlı ölçekleme potansiyeline sahip girişimlerin sayısında düşüş yaşanıyor. Bunlar, sadece benim gözlemlerim değil ekosistemdeki önemli oyuncuların özel sohbetlerimizde paylaştığı veriler. Akademik araştırmalar için sürekli sahadayım. Ayrıca büyük kurumların inovasyon ekipleriyle eğitim, etkinlik vb. sair nedenlerle bir aradayız. Tüm bu çalışmaların özetini paylaşırsam; Türkiye girişimcilik ekosisteminde özellikle son 5 yılda bir hareketlilik söz konusu ama nicel ve nitel olarak yeterli startup sayısına sahip değiliz. Özellikle bazı dikeylerde ciddi sorunlar söz konusu.

TÜBİTAK programlarından destek alan girişimlerin % kaçı destek sonrası 5 yıllık sürede hayatta kalıyor? Bu veriye sahip miyiz? Yani inovasyon performansını ölçüyor muyuz girişimlerin? TÜBİTAK hibeleri girişimciliğe ilk adım için çok değerli ve devam etmeli fakat bu desteklerin orta ve uzun vadede seyri takip edilmeli. Desteklerin ürüne dönüşme oranı bana göre en kritik gösterge. Bunu yapmazsanız sadece Ar-Ge bilinci kazandırma desteği vermiş olur, inovasyona evrilip evrilmediği ile ilgilenmezsiniz. Hâlbuki ülke olarak bizim inovasyonlara ihtiyacımız var. Ürüne ve satışa dönüşmeyen yani ticarileşmeyen Ar-Ge’lerin hiçbir önemi yok. Araştırma laboratuvarlarında ve üniversitelerde bilimsel değeri olabilir kalkınmayı ateşleyecek bir ekonomik değerleri yok maalesef. Ülkemizde nitelikli kuluçka ve hızlandırma programlarının sayısını biliyoruz. Programı yürüten arkadaşlarla tanışıyoruz. Gerek üniversitelerde gerek özel şirketlerde istikrarlı ve başarılı bir şekilde devam eden yaklaşık 10 kuluçka programından ve aşağı yukarı yine 10 hızlandırıcıdan söz edebiliriz. Girişimci adayları da bu programları çok iyi biliyor. Fakat sorun şurada başlıyor: bu programların çoğunda aynı ya da benzer girişimlerle karşılaşıyoruz. Belirli bir patika izliyor girişimci arkadaşlar. Önce TÜBİTAK desteği, eğer hayatta kalırsa İTÜ Çekirdek ve yine yaşamaya devam ederse Workup gibi bir hızlandırıcıya geçmeye çalışıyor. Bu patikayı birçok girişimde gördüm. Daha spesifik hızlandırıcılara da geçebilirler örneğin FarkLab mobilite programı gibi. Fakat aşağı yukarı aynı girişimler programlar arası dönüyor. Buradan iki sonuç çıkar: ya program yürütücüleri iyi “scouting” yapmıyorlar dolayısıyla aynı girişimlerle sürekli karşılaşıyoruz ya da gerçekten havuz çok küçük. Ki bazı programlar sadece başvuru ile alıyor. Başvuru sayılarında düşüş var. Üçüncü bir seçenek “networking” gücü. Sair programların ev sahipleri birbirilerini yakından tanıyor ve “word of mouth” usulü favori girişimlerini aslında kendi aralarında parlatıyorlar. Her üç seçenek doğru olsa dahi sonuç pek değişmiyor. Nitelikli startup sayısı az.

Bu durum nasıl aşılabilir?

Öncelikle girişimcilik kültürünü topluma difüz etmemiz şart. Özellikle üniversite öğrencilerini girişimci olmaya özendirmemiz gerekiyor. Sadece belirli üniversitelerdeki programlar yerine Anadolu’da iyi programlar, etkinlikler, yarışmalar yapılmalı. En az bunun kadar kritik diğer faktör: makro ekonomik koşullar. İnsanlar ekonomik kriz ortamlarında doğal olarak girişimcilik yerine mevcut işlerinde kalmayı tercih ediyor. Yetkin beyaz yakalar sahaya inmeli ama onların motive edilmesi için kesintisiz büyüyen ve enflasyon sorunu olmayan bir ekonomiye ihtiyacımız var. Bazı şehirler girişimcilik üssü olarak konumlandırılmalı. Türkiye’de en fazla girişim açık ara İstanbul’dan çıkıyor. Sonrasında Ankara’da özellikle savunma/elektronik/yazılım gibi sektörlerde high-tech girişimler söz konusu. İzmir beni hayal kırıklığına uğratan bir şehir. Girişimcilik ve inovasyon kültürü çok zayıf. Halbuki İzmir-Antalya hattı bu ülkede girişimcilerin yaşamak isteyeceği/yaşayabileceği en doğru bölge ama ciddi zihinsel ve alt yapısal sorunlar var. Türk genci girişimci ruha sahip. Yeter ki iyi bir eğitim ve farkındalık ile teşvik edilsin ve doğru rol modeller ile geliştirilsin. Diğer türlü girişimcilik değil girişimcilik oyunlarını konuşmaya devam ederiz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Mutluluk ekonomisi 11 Eylül 2024
Aylaklığa övgü 04 Eylül 2024