Stagflasyon
Son zamanlarda Türkiye’nin stagflasyonda olup olmadığı tartışılıyor. Şimdi değilse bile “stagflasyon yakın mı” sorusu gündeme geliyor. Stagflasyon İngilizce kökenli bir sözcük. Durgunluk ile enflasyonun birlikte yaşanması anlamına geliyor. Elli yıl önce geliştirilen ve uzun ömürlü olmayan ‘makroekonomik dengesizlikler’ yazınında anlamı farklıydı. Zaten o modeller ‘sabit fiyat’ modelleriydi; enflasyon yoktu. Kapitalistler optimum kararlarını gerçekleştirebilirken işçiler hem işgücü piyasasında hem mal piyasasında yayınlanıyorlardı. Yani, şirketler satmak istedikleri malları satabilirken ve çalıştırmak istedikleri sayıda işçi bulabilirken; işsizlik ile mal talep fazlası aynı anda oluyordu. Neyse bunu bırakıp, fiyatların sabit olmak bir tarafa uçtuğu günümüze döneyim.
Ekonomimizin durgunlukta olduğu hakkında görüş birliği var. İkinci ve üçüncü çeyrek verileri bu yönde çünkü. Sanayi üretimindeki düşüş, geniş tanımlı işsizlik oranındaki artış, cari işlemler hesabının mevsim normallerinin dışında artıya geçmiş olması, perakende satış hacmi ve ticaret hacmi endekslerindeki düşüş, çok sayıda öncü gösterge kullanarak ileriye yönelik tahmin yapan akademisyenlerin raporları… Hepsi aynı olguya işaret ediyorlar. Öte yandan yüksek bir enflasyon yaşıyoruz. Stagflasyon anlamına gelir mi?
Cevabım ‘hayır’ şeklinde. Önemli bir ayrıntıya dikkat etmek gerekiyor. Türkiye’de enflasyon düşüyor. Yıllık enflasyonda on puan düşüş yaşandı. Yılın sonunda yüzde 40 olmasa da 45 civarında bir yere gelecek ve düşüş yirmi beş puana ulaşacak. Bu süreçte aylık enflasyonlar da azalacak. Enflasyonun belirgin biçimde düştüğü bir ortamda durgunluk varsa, bu durumu stagflasyon olarak tanımlamamak gerekir diye düşünüyorum. Elbette, yazının girişindeki tanımı hatırlatabilirsiniz. Haklı da olursunuz. Ancak onun dışına çıkarak, stagflasyonu “yükselen enflasyonla ya da en azından düşmeyen yüksek bir enflasyonla aynı anda yaşanan durgunluk” olarak tanımlamakta yarar var. Zira stagflasyonla amaçlanan ekonomik durum tanımına bu değiştirilmiş tanımın daha uygun düştüğü kanısındayım.
Özellikle Türkiye gibi ülkeler için daha doğru bu değiştirilmiş tanım. Zira bu topraklarda hep enflasyon var; fiyatlar yükseliyor. Öyle yüzde 2 gibi aslında ‘fiyat istikrarı sayılan’ enflasyon düzeylerinden söz etmiyoruz. İki haneli yüksek enflasyonlara alışık bu ülke, dolayısıyla, önemli olan fiyatlar artarken durgunluk değil, enflasyon artarken durgunluk yaşamak. Bu ikincisi tehlikeli ve sevimsiz bir durum çünkü. Çok şükür, bizde ikisi birlikte yok.
Bir baksanıza artık nelere şükrettiğimize: Durgunluk var ama hiç olmazsa enflasyon artmıyor (muş)!