Stagflasyon tehlikesi kapımızda
Bu hafta Çarşamba günü Çin’in TÜFE ve ÜFE verisini karşıladık. Hem TÜFE hem de ÜFE Temmuz ayında düşüş gösterdi. Çin’de üretici fiyatları zaten uzun zamandan beri düşüş gösteriyordu. Temmuz ayı düşüşü 10. ay ardı ardına gelen düşüş oldu. Tüketici fiyatları da Şubat 2021’den bu yana ilk kez düşüştü.
Hem TÜFE’nin hem de ÜFE’nin birlikte düşmesi nadir görülen bir durum. Deflasyona delalet olarak okundu.
Beklenti bu durumun geçici olması ancak gelinen yeni süreç Çinli politika yapıcıları şimdiden parasal ve mali destek artışı konusunda baskı altına almış gibi duruyor.
Emlak piyasasındaki çöküşün uzun süreli bir krize evrilmesi, ihracat talebindeki düşüş ve içeride azalan tüketici harcamaları Çin ekonomisinin toparlanmasının beklenenden uzun sürebileceğini ima ediyor.
Öte yandan Çarşamba günü akşam saatlerinde Biden yönetimi yeni bir kararname yayınlayarak bazı Çinli teknoloji şirketlerine özel sermaye ve risk sermayesi yatırımlarını kısıtladı. Başkan Biden, sektörlerdeki teknolojik ilerlemenin "önemli ulusal güvenlik riskleri" oluşturduğunu, çünkü bilgisayarların sofistike silahlar geliştirmeye ve casus kurumlar tarafından verileri korumak için kullanılan kripto grafik kodları kırmaya yardımcı olacak şekilde ilerleyebileceğini söyledi. ABD’nin amacının Çin Ordusu için yeni teknoloji geliştirme ve adaptasyonunu engelleme olduğu bilinen bir durum. Bu yasaklama emri yarı iletkenler, gelişmiş çipler, kuantum bilişim teknolojileri ve yapay zekâyı kapsıyor.
Yeni yatırım kısıtlamalarının gelmesi, iki süper güç arasındaki diplomaside ilerleme girişimini yeniden dondurma riski taşıması açısından da önemli.
Geçtiğimiz Cuma günü (04.08.2023) Çin Devlet Döviz Takas İdaresi’nin açıkladığı verilere göre Doğrudan Yabancı Yatırım tutarı ikinci çeyrekte 1998 yılından bu yana yani son 25 yılın en düşük seviyesine düştü. Nisan- Haziran 2023 rakamları 4,9 milyar dolarlık bir Doğrudan Yabancı Yatırım olduğunu gösterirken bu tutar geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre % 87 daha az.
Bütün bu etkenler Çin’in yeniden toparlama sürecini uzatabilir. Küresel bir ticaret yavaşlaması zaten beklenen bir durum ama bunun durgunluğa dönüşme ihtimali de hala yüksek düzeyde seyrediyor.
İçeriye baktığımızda yeniden yüksek enflasyon sürecine geri döndük. Bir taraftan ÖTV ve KDV artışları nedeniyle mal ve hizmet fiyatlarında sert yükselişler yaşanırken diğer zaten düşük olan alım gücü daha da düşmüş oldu.
Yüksek enflasyon bir taraftan şirketlerin maliyetlerini olumsuz etkilerken diğer taraftan işletme sermayesi ihtiyaçlarını da artıyor. Seçici kredi uygulaması ve bankacılık sistemine getirilen düzenlemeler neticesinde kredi aktarım mekanizmasının tam çalışmadığı zaten uzun zamandan bu yana bilinen bir sorundu.
Merkez Bankası’nın politika faizi artırımı ve normalleşme adımlarıyla beraber mevduat faizlerinin geri geldiğine şahit olduk. Bankaların kaynak maliyetleri bir anlamda azaldı. Kredi faizleri de yukarı gitti. Fakat bu yeni süreçte bankaların risk iştahının azaldığını görüyoruz.
Bunun birçok sebebi var; Politika faizinin arttığı bir süreçte bankalar maliyetlerinin artacağını öngörüyor. Yavaşlayacak ekonomi ile takipteki kredilerin artacağını biliyor. Protestolu çek miktarı zaten artmaya başladı bile. Bir de varlıkları içerisinde önemli oranda menkul kıymet var. Buradan zarar yazacaklar. Bunlara başkaca hususları da ekleyebiliriz. Bununla birlikte yükselen enflasyonla birlikte ellerinde bulundurdukları enflasyona endeksli tahvillerle de kar yazacaklar.
Kredi riskini taşımak istemiyorlar
Merkez Bankası verilerine göre, ticari kredi büyümesi %4,61'e indi. Mayıs 2021’den sonraki en yavaş büyüme gerçekleşti. Kur etkisinden arındırılmış bu rakam Temmuz ayının son haftasına ait. Özel bankaların ticari kredi kullandırımındaki daralma % 12 düzeyinde. Bu daralma son 4,5 yılın en yüksek düzeyi. Kamu bankaları hala kredilerde lokomotif görevi görüyor. Kamu bankalarında ticari kredi hızı %20’ler düzeyinde.
Bankacılık dışı verilere baktığımızda, İstanbul Sanayi Odası Türkiye İhracat İklim Endeksi Temmuz 2023’de 50,3 geldi. Önceki ay 51,1 olarak ölçülmüştü. Hala eşik değer 50 üzerinde. Ancak ihracat talebinde bir düşüş gözlemleniyor. Temmuz verileri Türk imalat sanayi ihracatçılarının talep koşullarının durgunluğa yaklaştığına işaret etti bizlere. Bu önemli bir gösterge. Dış talepte daralma önümüzdeki günlerde de devam edecek gibi gözüküyor.
Küresel ölçekte dışarıda Çin’de yaşanan deflasyonist ortam ve toparlanmanın yavaş olacağı beklentisi, dış talep koşullarındaki kötüleşme, içeride yüksek enflasyon, bu yüksek enflasyon nedeniyle şirketlerin artan maliyetleri, işletme sermayesi ihtiyacının artması, krediye erişimin hala zor olması, düşen alım gücü nedeniyle iç talepte zayıflama gibi etkenler firmaları her zamankinden daha zor bir sürece sokmuş gibi gözüküyor.
Burada bizi bekleyen en önemli tehlike ‘Stagflasyon’
Ekonomik büyümenin olmadığı, üretim düşüşünün yaşandığı, işsizliğin arttığı ve tüm bunların yüksek enflasyon içerisinde gerçekleştiği bir ortama stagflasyon adını veriyoruz.
Bu gerçekten hiç arzulanmayan bir durum…
Şirketlerin birçoğu yıllar içerisinde krediye bağımlı hale getirilmiş. Kredi akışı kesildiğinde ayakta durmakta zorlanıyorlar. Kredi musluklarının açılması da enflasyonu tetikliyor. İçinden çıkılmaz bir paradoks yapı mevcut. Yılın ilk 6 ayında tasfiye kararı alan şirket sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre %16 arttı. Bu da önemli bir gösterge…
Hükümet krediye ulaşamamanın şirketleri önce işten çıkarmalara sonra tasfiyeye kadar götüreceğini görüyor.
Geçtiğimiz seçim döneminde yüksek enflasyon yüksek ücret artışları ve popülist politikalar seti ile kamufle edilmişti. İşsizlik belirli bir düzeyde korunduğu için ekonomik kriz algısı ortaya çıkmadı. Şimdi olası bir işten çıkarma dalgası yerel seçimler öncesi hiç de istenmeyecek bir durum. O nedenle ortalığı fazla kırıp dökmeden, büyümeden fazla feragat etmeden enflasyonla mücadele etmek isteniyor. Bu mümkün olur mu hep beraber göreceğiz.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, iş dünyası temsilcileri ile yapılan toplantıda finansa erişim sorununun 1,5-2 ay içerisinde çözüleceğini söyledi. Tespitler doğru olmakla birlikte ‘Nasıl Çözüleceği’ konusu yine kişisel tahminlere kaldı.
Yavaş hareket edilmesi, dört başı mamur bir politika setinin sunulmamış olması, enflasyonla mücadele edildiği söylenmesine rağmen odak noktanın dış kaynak temini olduğunun görülmesi, kamunun bir türlü tasarruf tedbirlerini ve hedeflerini açıklamamış olması gibi etkenler zamanın aleyhimize çalışmasına olanak tanıyor.
Stagflasyon tehlikesi var ve hiç de yabana atılacak bir mesafede değil.