Spor Yasası sporun hukuksal sorunlarını çözebilecek mi?
Spor yasasına ilişkin yapısal eleştirilerimden sonra hukuksal eleştirilerimi de paylaşmak istiyorum.
Spor Yasası önemli hukuksal sorunları da beraberinde getiriyor
Spor Yasası hazırlanış ve kanun yapma tekniği açısından önemli sorunları bünyesinde barındırıyor. Yeni spor yasası hukuksal olarak kendi içinde önemli sorunlara neden olabilecek bazı düzenlemeler içeriyor. Kısaca bunlar üzerinde duralım.
Kulüpler ya spor kulübü ya da spor anonim şirketi statüsünde olacaklar
Hukuksal olarak Türk sporunda köklü sayılabilecek iki temel düzenleme söz konusu.
Bunlardan ilki: Spor Kulüpleri ve Spor Anonim Şirketleri’ne ilişkin düzenlemedir. Bu düzenlemeye göre spor kulüpleri artık dernekler yasası kapsamından çıkartılarak, yeni spor yasası kapsamında ya spor kulüpleri ya da Spor Anonim Şirketi olabileceklerdir. Yasa ile bir spor kulübü ticari kazanç elde etmek amacıyla herhangi bir iştirake veya bağlı ortaklığa sahip ise bu kulüp profesyonel spor kulübü olarak kabul edildiğinden, bu spor kulüpleri de AŞ statüsünde olmak zorundalar. Bu kulüpler Türk Ticaret Kanunu’na; eğer bu kulüpler Borsa İstanbul’da işlem görüyorlarsa, ayrıca Sermaye Piyasaları Kanunu’na da tabi olacaklar. Spor Anonim Şirketleri asgari 1 milyon TL sermaye ile kurulmak zorundalar. Süper Lig’de mücadele edebilmek için de bu kulüpler Spor Anonim Şirket statüsünde olmak zorundalar. Bunun dışındaki kulüpler ise dernekler kanununa tabi olmaktan çıkartılıp Spor Kulüpleri Yasası’na tabi spor kulübü olarak faaliyetlerine devam edecekler.
Kulüp yöneticilerinin tüm mal varlıklarıyla sınırsız sorumlu olması
İkinci önemli düzenleme ise; yeni yasayla kulüp yöneticileri, kulüp veya spor anonim şirketlerini zarara uğratmaları halinde şahsi mal varlıklarıyla sınırsız sorumlu olmasıdır.
Spor Yasası’nın özel bir yasa olması, yöneticilere böylesi bir ağır sorumluluk getiriyor. Doğal olarak, spor kulüplerinde yönetici olmak, böylesi bir yaptırımı göze alarak göreve talip olmayı gerektiriyor. Bu koşullar altında kulüp yöneticisi bulmak çok zorlaşacak.
Bu yasanın uygulamada nasıl çalıştırılacağı çok önemli. Yasada yer alan bazı düzenlemeler finansal dengesini yitirmiş bugünkü futbol kulüpleri ve yöneticileri için çok ciddi riskler taşıyor. Kulüp yönetiminde yer alan yöneticilerin sınırsız sorumluluklarının yanı sıra, bakanlığa tanınan yetkiler ve kanunda açıkça düzenlenmiş maddeler kapsamında, denk bütçeyi tutturamayan, gelirlerinin yüzde 10'unu aşacak şekilde borçlanan, bakanlıktan izin almadan görev süresini aşacak şekilde kulübü borç altına sokan yöneticilere 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası söz konusu.
Spor kulüpleri beş farklı yasa ile yönetilecekler
Spor yasası ile kulüplerin dernekler kanunu kapsamından çıkartıldığı kanun hazırlayıcılar tarafından duyurulmuş olmakla birlikte, yasa spor kulüplerinde ve spor anonim şirketlerinde Dernekler Kanunu’na atıf yapılmaktadır. Bir yandan şirketleşme söz konusuyken, diğer taraftan Dernekler Kanunu’na yapılan atıflar, kulüplerin statülerinin belirlenmesinde hukuki problemler yaratabilecektir.
Bu yasa kapsamında kulüpler, Dernekler Kanunu’na, Türk Ticaret Kanunu’na, Sermaye Piyasa Kanunu’na, Borçlar Kanunu’na ve Ceza Kanunu’na tabi olarak faaliyetlerini sürdürüyor olacaklar. Hal böyle iken; Spor Bakanlığı'na geniş mali denetim yetkisi verilmesi, ticaret hukukundan ve borçlar hukukundan doğan denetim yolları varken, özel ve olağanüstü bir denetim mekanizmasının oluşturulması, kanunun hazırlanış amacı ile ulaşmak istediği yerin farklı olduğunu ortaya koyuyor. Bu yasada yer alan düzenlemeler hukuksal ve siyasal olumsuz sonuçlar doğurabilir. Bu kapsamda spor yasasındaki bazı düzenlemeler hem anayasal, hem de ticaret hukuku bakımından sıkıntılı görünüyor
Spor Bakanlığı’na verilen yetkiler ‘Demoklesin Kılıcı’ gibi
Federasyon ve kulüplerin yönetimi ve denetimini bu yasa ile yürütmenin (siz bunu siyasetin olarak da okuyabilirsiniz) emrine vermek; yasada belirtilen bazı eylem ve işlemlerden doğacak durumlar karşısında bakanlığa verilen mutlak ve geniş yetkiler, kulüpler ve federasyonlar üzerinde hakimiyet alanı oluşturmayı hedefliyor. Spor yasası ile Spor Bakanlığı'nın kulüpler ve federasyon üzerindeki denetim ve inceleme yapma, ilgili kurulları görevden alma, atama yapma, kulüpleri tescil ve gerektiğinde feshedebilme yetkileri, siyasetin spor üzerindeki nüfuz alanını daha da artırmaya yöneliktir. Yine, bakanlık denetimleriyle yasa kapsamında aykırılıklar saptadığında, bakanlık doğrudan müdahil olup aksiyon alabilecek, yetkilerini kullanarak yaptırımlar uygulayabilecektir.
Yeni yasal düzenlemede Spor Bakanlığı’na ile İçişleri Bakanlığı'na ve ildeki yerel yetkiliye bir kovuşturmayı bahane ederek spor kulübünü kapatmaya kadar varan yetkiler verilmiş durumda.
Spor Bakanı'nın yeni yasa ile federasyon genel kurullarını iptal etme, yenileme, federasyon yönetimlerini görevden alma, tahkim kurullarını atama, görevden alma gibi yetkileri söz konusu.
Spor federasyonlarının her türlü harcamaları Spor Bakanlığı tarafından denetlenecek.
Spor Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı’na verilen geniş ve mutlak yetkiler, zaman içinde siyasal anlamda sporun üzerinde siyasetin etkisi ve denetimini daha da artırabilecektir. Siyasetin hoşlanmadığı ya da politikalarına aykırı bulduğu olası durumlarda, bu yasa kulüpler ve yöneticiler için bir sopa olarak kullanılabilir.
Bu yasa kapsamında daha önceden TTK veya özel hukuk hükümlerine göre kurulan kulüp ve federasyonların, bakanlıkça denetlenecek olması, yürütmenin etkisini artırmayı amaçlamaktadır.
Diğer taraftan özel hukuk tüzel kişilerinin bakanlığa tescil edilmesi gibi kriterler, kulüplerin ve federasyonların bağımsızlık ve özerkliklerini ortadan kaldırmakta, onları yürütmeye bir anlamda yarı bağımlı hale getirmiştir. Bu durum dünya spor yapılanması ilke ve politikalarına ters bir yapı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yasa yöneticilere ağır sorumluluklar getiriyor
Yasa kapsamında denk bütçenin sağlanması konusu da kulüp yöneticilerini önemli sorumluluk ve risk altına sokmaktadır. Hali hazırda zaten borç batağında olan kulüplerde denk bütçenin nasıl sağlanacağı soru işaretidir. Finansal yapılarındaki olumsuzluklar nedeniyle faaliyetlerini borçlanarak devam ettirmek durumunda olan kulüplerde, borçlanma ve teminat verme konularına ilişkin yasada belirlenen hükümlere aykırı uygulamalar çok ciddi yaptırımlar içermektedir.
Bu yasa ile spor federasyonu ve kulüp yönetimleri başkan ve yönetim kurulu üyeleri, önceki yıl gelirlerinin yüzde 10'unu aşacak şekilde borçlanması ve bakanlıktan izin almadan görev süresini aşacak şekilde spor federasyonunu borç altına sokacak işlem yapması halinde 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası alabilecek.
Bakanlık ve diğer kamu kurumları tarafından tahsis edilen taşınmazlar ve sağlanan destekleri, kuruluş kanunu bulunan spor federasyonları da dahil tahsis ya da destek amacı dışında kullanan kulüp ve federasyon yöneticileri 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ile cezalandıracak.
Sonuç;
Spor yasası kendi içinde bazı olumlu ögeler taşımakla beraber, yeni hukuksal sorunlara da yol açacakmış gibi duruyor. Yasanın hazırlanışından, içeriğinden ve diğer yasalarla olan ilişkisinden kaynaklanan sıkıntılar bulunuyor. Bu düzenleme sporumuzun rekabet düzeyini ve kalitesini artırmaktan, sürdürülebilir başarıyı tesis edebilmekten ne yazık ki uzak görünüyor. Yapısal sorunların çözümüne geçici önlemlerle çözüm bulmayı amaçlıyor. Siyasetin/yürütmenin etkisini ve müdahalesini daha da artırıyor. Dolaylı da olsa mevcut başarısız statükonun devamını amaçlıyor. Türk sporu ve futbolunun yapısal sorunlarına uzun erimli sürdürülebilir çözüm önerileri sunmuyor. Sürdürülebilir başarıyı tesis edebilecek kapsayıcı kurumlar oluşturmuyor. Günü kurtarmaya yarayan, günümüz spor anlayış ve felsefesinden uzak, cezai temelde yaptırımlara dayanıyor. Türk sporunun ekonomik, finansal ve sportif rekabet gücünü artıracak düzenlemeler içermiyor.
Borca batık kulüplere hayat zorlaşacak!
Yukarıda dile getirdiğimiz durumlarda, mevcutta borca batık kulüplerin finansal yapılarının sürdürülebilir bir şekilde iyileştirilmesine yönelik yapısal bir öneri ve çözüm getirmeyen bu yasa bir yandan cezai yaptırımlar, diğer taraftan da bakanlığa tanına geniş yetkiler kulüpler ve federasyonlar üzerindeki siyasi baskıları artırabilecek, kulüp ve federasyon yönetimlerinin belirlenmesine yönelik seçimleri etkileyebilecektir.
Kulüp yöneticilerinin yeni yasa ile önemli sorumlulukları söz konusu. Spor kulüplerinin başkan yönetim kurulu üyeleri ve yöneticilerinin kasıt veya ihmalleri sonucu kulüp zararı oluşursa, tüm kulüp yönetim kurulu üyeleri ile başkan müşterek ve müteselsilen sorumluluk altına girecektir. Bu madde ile yöneticiler bir yandan kulüp borçlarından sorumlu tutulurken, buna bir de zarar durumu eklenmiştir. Finansal disiplini sağlamak amaçlı bir taraftan borçlanmayı kontrol ederken, diğer taraftan kulüp zararını da yöneticilerin sorumluluğuna alan yasa, zarar şartına ilişkin kusur ve ihmaller yönünden uygulanabilir TTK hükümleri varken, bu yasa ile kulüp yönetimlerine ağır sorumluluk getirmektedir. Kısacası, borca batık kulüplere bu hükümlerin eşit uygulanması mümkün olabilecek mi ya da siyaseten bir baskı aracı olarak mı kullanılacak bunu zamanla göreceğiz.
Yeni yasa bağımsız yargılama ve adil karar vermeye uygun değildir!
Yeni yasayla birlikte hukuksal olarak karar alma durumundaki, bir nevi sporun yargısı diyebileceğimiz mekanizmalar yönünden konuya baktığımızda ise; disiplin kurulu ve tahkim kurulu gibi hukuki karar alacak kurullarda bakanlığın bu kurul üyelerini atayabilmesi, görevden alması gibi yetkiler bağımsız ve adil yargılamayı ortadan kaldırıyor. Bu kurullara bakanlık atamasında hukukçu olma şartı bulunmuyor.
Yeni spor yasası ile spor federasyonlarının denetimi Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından belirlenecek kişilerce yapılacaktır. Bu durumun spor federasyonlarının bağımsızlığını ve tarafsızlığını etkileyeceği şüphesizdir. Hukuk ve disiplin kurullarının yine bakanlık etkisinde kalmaya devam edecek olmasının, Türk sporunun adil ve eşitlikçi yapısına zarar verme olasılığı yüksek görünüyor. Nitekim, bu doğrultuda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından, özellikle Türkiye Futbol Federasyonu Tahkim Kurulu’nun aleyhine verilen kararların hız kesmeden devam edeceği açıktır.
Sonuçta, bakanlığın federasyonlar, kulüpler ve hukuk kurulları üzerinde mutlak ve aşırı olarak değerlendirilebilecek yetkilere sahip olması, yürütmenin siyasi amaçlarına uygun kullanışlı bir yapıyı beraberinde getirmektedir. Siyasetin spor üzerinde nüfuz alanı daha da artacaktır.
Bakanlık istediği kulübe ayni yardım yapabilecek
Bakanlığa verilen geniş yetkilerden ve belki de en önemlilerinden birisi de spor yasası kapsamında “Yardım şekilleri” başlıklı 21. maddesinde, bakanlığın spor kulüplerine, spor anonim şirketlerine ve üst kuruluşlara, ayni ve nakdi şekilde yardım yapabilmesi mümkün kılınmıştır. Ne var ki, bakanlığa verilen bu yetkinin ucu açık bırakılmış, yardımın sınırı ve hangi koşullarda yapılabileceği belirtilmemiştir. Rekabeti bozabilecek, haksızlığa neden olabilecek bu konu daha sıkı düzenlenmeliydi. Tamamıyla bakanlığın inisiyatifine bırakılan bu serbesti ne olursa olsun, hep hakkaniyet tartışmalarına sebep olabilecektir. Diğer taraftan kamu fonlarının bu şekilde kullanımı sosyal adaleti zedeleyebileceği gibi, bakanlığın spor kulüpleri üzerindeki etki ve hakimiyetini daha da artıracaktır.