Sözleşelim mi, sözleşmeyelim mi?
Sohbetimizin başlığını gören arkadaşım bir kahkaha atarak “Diksiyon kursu tekerlemesi gibi olmuş” dedi…
Aslında bu konu benim dilimde biraz tekerlemeye dönmüş olsa da bu ifadeyi benim dilime tekerleme gibi yerleştiren olayların, büyük çapta ortada olduğu çok açık.
Ve ne yazık ki birkaç duyarlı ihracatçı dışında ezici bir çoğunluğun aklında bile yok.
Neden mi söz ediyorum?
Sözleşme, kontrat, anlaşma, mukavele, akit, öteki eş anlamlıları da siz ekleyin, onlardan söz ediyorum.
Üzücü amma gerçek.
İhracat yapan dostlarımızın, sayıca hiç de azımsanmayacak bir kısmı sadece fiyat vererek bağlantı yapıyor ve yapmayı da sürdürüyor.
Sözleşme yapıp yapmadıklarını sorduğumda, çoğunlukla aldığım cevap,
“Hocam proforma veriyoruz ya yetmez mi? Zaten hep böyle yürüyor işler…”
Proforma fatura elbette verilir, amma işi gerçekleştirme açısından yeterli midir?
Bunu tam bir teklif olarak görmemiz mümkün müdür?
Sohbetimize katılan dostlarımız, başka bir tekerlememi hatırlayacaktır.
“Fiyat çok şeydir amma teklif her şeydir.”
Burada vurgulamak istediğim nokta, proforma faturanın akreditif açtırma, para alma gibi işlerde sorunsuz olarak çalışabileceği ancak işin sorunsuz yürütülebilmesi için son derece yetersiz bir belge olduğudur.
İhracatçılık hayatımın oldukça uzun bir döneminde, iletişim zorluğu ve dil engeli nedeniyle eski Sovyetler Birliği ülkeleri ile iş yapamadım. Yirmi yıla yakın bir süre önce başladığımda, önüme gelen sözleşmelerin beni şaşırtmadığını söylersem doğru olmaz…
İngilizce çevirileri o kadar iyi olmasa da yazım şekilleri ve kapsamları dikkatimi çekmişti.
Bir sayfada iki sütun, birinde Rusça ve diğer sütunda İngilizce metin kullanıyorlardı.
13.10.2020 tarihinde yayınlanan “Sözleşmenin Gücü” başlıklı sohbetimizde, “ … birçok işletmede “Hocam, sözleşmeyi gündeme getirdiğimizde, müşteri almaktan vazgeçiyor” diye yakınmaları duyduğumu belirtmek isterim…” demiştim.
Ancak eski SSCB kökenli alıcılar bunun tam tersine hareket ediyor ve sözleşmesiz iş yapmıyorlardı.
Küresel köye açılımları bize göre çok yeni olsa da uluslararası pazarlara doğru adımlarla girdiklerini görmek şaşırtıcı olmuştu.
Destek verdiğim birçok dostumuzun, sözleşmenin hazırlanması konusundaki yakınmaları hala kulaklarımda ve işi yokuşa sürmeleri de hatırımdadır.
Öte yandan, küresel köyde kendine pazar bulan bazı genç arkadaşlarımızın da kendi işlerini düzgün bir şekilde yürütmek için sözleşme taslakları arayışlarını görmek ise farklı ve güzel bir duygu.
Proformanızı paranızı, akreditifiniz almak ve işi başlatmak için verin.
Fakat…
İşin doğasına uygun bir şekilde hazırlanmış, ileride oluşabilecek olası uyuşmazlıkları engelleyebilecek kapsamda, karşılıklı hak ve sorumlulukları açık ve net bir şekilde belirten, ulusal ve uluslararası yasalara ters düşmeyen bir sözleşmenin faydası yadsınamaz.
Sözleşmenizi genel çerçevede bir kere yapın, sonraki işlerinizde de bu ana sözleşmeye atıfta bulunarak ve farklı unsurları vurgulayarak ek bir sözleşme ile işlerinizi sürdürün.
“Söz uçar, yazı kalır” deyişini bilmeyeniniz yoktur sanırım.
Buna benden küçük bir ek olsun “Mişli geçmiş zamanla iş yapılmaz…”