Sözler ve eylemler arasında büyük çelişki
Uyum Fonu’nun Başkanı Mikko Ollikainen, COP29’da yaptığı açıklamada, liderlerin iklim değişikliğinin etkileriyle mücadele konusunda yaptıkları acil çağrılarla, bu amaçla yapılacak finansal katkıların arasında büyük bir çelişki olduğunu ve kesinlikle birbirini tutmadığını ifade etti.
Bu yılki BM iklim zirvesinin başarısı, ülkelerin yeni bir finansman hedefi üzerinde anlaşıp anlaşamayacağına bağlı. Ekonomistler, BM müzakerelerinde, gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğiyle başa çıkabilmek için önümüzdeki on yılın sonuna kadar yılda en az 1 trilyon dolara ihtiyaç duyduğunu ortaya koydu. Ancak ilk haftanın sonunda gelişmekte olan ülkeler ve savunmasız topluluklar için beklenen finansal destek mesajı gelmedi.
Gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğine karşı dayanıklılık oluşturmalarına ve uyum sağlamalarına destek olmak amacıyla oluşturulan Uyum Fonu’nun Başkanı Mikko Ollikainen, zirve sırasında yaptığı açıklamada, “büyük bir çelişki” olduğunu belirterek, liderlerin iklim değişikliğinin etkileriyle mücadele konusunda yaptıkları acil çağrılarla, bu amaçla yapılacak finansal katkıların arasında büyük bir çelişki olduğunu ve kesinlikle birbirini tutmadığını ifade etti.
Ollikainen, Birleşmiş Milletler'e ait bu fonun, son 15 yıldır aşırı hava olaylarına ve deniz seviyesi yükselmesine karşı dayanıklılık oluşturma çabalarında öncü bir rol oynadığını ancak, geçtiğimiz perşembe günü yapılan bağış toplama etkinliğinde sadece 61 milyon dolar toplandığını söyledi. Bu, fonun yıllık 300 milyon dolar hedefinin oldukça gerisinde kalıyor.
Alınan canlar, kaybolan ürünler, engellenen kalkınma
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres ve BM İklim Şefi Simon Stiell, COP29 öncesinde, gelişmiş ülkeleri, 2030'a kadar yıllık 187 milyar ila 359 milyar dolar arasında değişen bir finansman açığını kapatmaya çağırmıştı. Guterres, finans açığının sadece bir denklemin eksik sayılarından ibaret olmadığını, "alınan canlar, kaybolan ürünler ve engellenen kalkınmalar" olduğunu vurgulamıştı.
Ollikainen, zirvenin ortalarına gelindiğinde, "Bu yıl durum oldukça zor görünüyor" diyerek, katkı sağlamak isteyen hükümetlerin çoğunun uyumun önemini kabul etmelerine rağmen, yeni bir bağış yapılmaması karşısında şaşkınlık yaşadığını belirtti.
Bu ayın başında zengin ülkeler, 2025 yılına kadar gelişmekte olan ülkelere iklim değişikliğine uyum sağlama konusunda yardımlarını yılda en az 40 milyar dolara çıkarma taahhüdünde bulundular. Ancak BM'nin Adaptasyon Açığı raporu, bu hedefin bile, yoksul ülkelerin aşırı hava olaylarına ve yükselen deniz seviyelerine karşı daha dirençli hale gelmeleri için ihtiyaç duydukları fonların yalnızca çok küçük bir kısmını karşılayabileceğini gösteriyor
Ollikainen, eğer bağışçılar daha fazla katkı sağlamazsa fonun tükenebileceği konusunda uyardı. Fon, Birleşmiş Milletler'in yeni karbon piyasasında yapılan satışlardan alınan yüzde 5’lik bir payla gelir elde edecek, ancak bu gelirin 2026 yılına kadar başlaması bekleniyor.
Bağışçı ülkelerin yeni katkı taahhütlerinde bulunmamalarının nedeni tam olarak net olmasa da, bazı ülkelerin COP29’daki iklim finansmanı hedefi müzakerelerinin sonuçlarını bekliyor olabileceği düşünülüyor
Gelişmekte olan ülkeler için acil destek gerekiyor
Uyum Fonu’nun desteklediği projeler, küçük çiftçilere kuraklık ve seller karşısında üretimlerini koruma, sahil köylerini daha yüksek deniz seviyelerine karşı dirençli hale getirme ve okulları afetlere karşı güçlendirme gibi çeşitli alanlarda, Afrika, Asya ve Latin Amerika’da uygulamaya konuluyor. Geçen yıl Dubai'deki iklim zirvesinde de hedefe ulaşamayan Uyum Fonu için 188 milyon dolar toplamıştı. Ancak o yıl, zengin ülkeler, Kayıp ve Hasar Fonu’nu (FRLD) oluşturarak 700 milyon dolar civarında bir katkı sağlamışlardı. Bu yıl ise FRLD fonu için fazla bir yeni katkı sağlanamadı. Şu ana kadar sadece İsveç, 18.4 milyon dolarlık bir bağışta bulundu.
Uyum fonu zirvenin ilk haftasında on Avrupa ülkesi ve bölgesinden taahhüt aldı. İspanya, 19 milyon dolar ile en büyük katkıyı sağladı. Ancak Birleşik Krallık ve Avrupa Birliği henüz herhangi bir bağışta bulunmadı; Almanya ise katkı yapmayı planladığını bildirdi. Bu durumu daha da zorlaştıran bir diğer gelişme, En Az Gelişmiş Ülkeler (LDC) Fonu'nun COP29'da planladığı bağış etkinliğini, "para geleceğine dair iyi sinyaller almadığı için" iptal etmek zorunda kalması oldu.
Fosil yakıt destekli iklim fonu ertelendi
Azerbaycan, COP29 zirvesi sırasında fosil yakıt üreticilerinden katkılar beklenen yeni bir iklim fonunun başlatılmasını erteledi. İklim Finansmanı Eylem Fonu (CFAF) olarak adlandırılan bu girişim, Birleşmiş Milletler’in 2025 sonrası iklim finansmanı hedefleri üzerine süren müzakereleri etkileyebileceği endişesiyle planlarından çıkarıldı. Azerbaycan hükümeti, CFAF’i ilk kez bu hafta, konferansın finansal gündeminin zirveye çıkacağı Perşembe günü duyurmayı planlıyordu. Ancak bu etkinlik gizlice iptal edildi ve fonun tanıtımı COP29’un sonuna kadar askıya alındı. COP29 ev sahibi yönetimiyle yakın bir kaynağa göre, bu adım, yeni kolektif nicelleştirilmiş hedef (NCQG) üzerinde süren müzakerelerle karışıklığa neden olma riski taşıyordu. Kaynak, CFAF’in başlangıçta iyi bir niyetle yaratıldığını ancak şu anda büyük bir dikkatle ele alınması gerektiğini belirtti.
■ G20 zirvesinden sinyal bekleniyor
Dünyanın en büyük ekonomilerinin liderleri bu hafta Rio de Janeiro’da G20 zirvesi için bir araya gelecek. BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi İcra Sekreteri Simon Stiell liderleri zirvede küresel iklim finansmanı çabalarına destek sinyali göndermeye çağırdı.
Stiell’in G20 liderlerine yazdığı mektupta dile getirilen talep, Bakü’deki COP29 konferansında müzakereciler, küresel iklim değişikliğinin kötüleşen etkilerini ele almak için finansmanı artırmayı amaçlayan bir anlaşma için mücadele verirken geldi. Stiell mektubunda, “Gelecek haftaki zirvenin çok net küresel sinyaller göndermesi gerekiyor” dedi.
Sinyalin, hibe ve kredilerde bir artışı desteklemesinin yanı sıra borçların hafifletilmesine yönelik bir çağrıyı da içermesi gerektiğini, böylece savunmasız ülkelerin daha cesur iklim eylemlerini neredeyse imkansız hale getiren borç ödeme maliyetleri nedeniyle önünün tıkanmayacağını belirtti.
İş dünyası liderleri de “Bakü’de ilerleme ve odaklanma eksikliğinden” endişe duyduklarını söyleyerek Stiell’in çağrısını yinelediler.
Yapay zeka iklim krizini çözebilir mi?
İklim Zirvesi’nin ilk haftasının son gününde, Türkiye Pavilyonu’nda ‘Bilim, teknoloji, inovasyon ve dijitalleşme’ başlıkları altında paneller gerçekleşti. Aynı zamanda Turkcell CEO’su Dr. Ali Taha Koç telekomünikasyon sektörünün sürdürülebilir bir gelecek yaratma sürecindeki rolünü değerlendirdi.
Tüsiad, Sürdürülebilir Kalkınma İş Konseyi ve Türkiye Bilişim Vakfı, ERTATürkiye Entegre Raporlama Kuruluşu ve Yapay Zeka Politikaları Derneği tarafından düzenlenen panellerde öne çıkan görüşler şöyle:
• İklim finansmanı bir bağış değil, bir yatırım olarak görülmeli.
• İş dünyası arasında iş birliği yaratılacak etkiyi artırmak açısından çok değerli.
• Teknolojiyi daha akıllı kullanmamız gerekiyor. Daha az kaynakla, daha fazla üretebiliriz. Verimliliğin artması, atıkların azaltılması açısından teknoloji çok önemli bir rol üstleniyor.
• Bugün en önemli gündem maddesi elektrifikasyon. Fakat dönüşüme ne kadar hazırız? Hangi konuda değişime ihtiyacımız var? Bu dönüşümü sağlayacak nitelikli insan kaynağına sahip miyiz? Yeşil dönüşüm sürecinde en önemli ihtiyacımız insan sermayesi.
• Yapay zeka iklim krizi ile mücadelede çok önemli bir role sahip. Verilerin yapay zeka ile analiz edilmesi, öngörülebilirlik ve risklerin yönetilmesi açısından büyük bir hız ve güç sağlayacak.
• Güvenilir veriye ulaşım, risklerin doğru yönetilmesi, şeffaflık, ölçümleme, raporlama yatırımcıların temel kriterleri olacak.
• Türkiye bu süreçte büyük bir potansiyele sahip; fakat biran önce ulusal yeşil taksonomisini hazırlaması gerekiyor.
• Türkiye’de Z jenerasyonu nüfusu 27 milyona ulaşıyor. Gençler iklim değişikliği ve yapay zeka ile yakından ilgileniyor. Bu ilgiyi bilgiye çevirmemiz gerekiyor.
• Dünya Bankası tarafından yayınlanan son raporlardan birine göre, orta gelir tuzağından uzaklaşmanın yolu yeşil teknolojilere odaklanmak. Rapora göre bu alanda en büyük potansiyele sahip olan ülke Çin. İkinci sırada ise Türkiye geliyor.