Sosyal medya kanunu için dünya uygulamasından 4 soru

Ussal ŞAHBAZ
Ussal ŞAHBAZ Global İşler

Sosyal medyada yalan haberin sınırlanmasına dair yeni düzenleme tartışmaları sürüyor. Dünyada sosyal medyanın nasıl düzenlenmesi gerektiğini bildiğini iddia eden birisi varsa, bilin ki yalan söylüyordur. Konu dinamik ve karmaşık. Analog dünyanın egemenlik anlayışı ve hukuki usulleri ile dijital dünyayı düzenlemeye çalışıyoruz. O nedenle akıl vermek yerine soru sormak daha doğru.

Tartışılması gereken temel noktalar neler? Bir yanda örnek aldığımızı iddia ettiğimiz Almanya ve Fransa; diğer yanda Hindistan, Malezya, Nijerya ve Rusya’yı mukayese edeceğiz. Hemen belirletelim. Almanya ve Fransa, bağımsız düşünce kuruluşu Freedom House’un dünya internet özgürlüğü endeksinde ilk 10’da. Diğer ülkelerdense sadece Rusya Türkiye’den kötü durumda. Biz 46.yız, Rusya 49. sırada yer alıyor. Acaba kimi örnek almalıyız?

Soru 1: Yalan haberden bunu yazan kişi mi yoksa yayınlayan platform mu sorumlu olacak? Almanya ve Fransa’da yalan haberi kaldırma veya etiketleme sorumluluğu platformlara ait. Kişilere getirilen bir yaptırım yok. Diğer ülkelerde var.

Soru 2: Yalan haberi çıkarmak (dezenformasyon) kadar yaymak (mezenformasyon) da yasaklanacak mı? Daha açık ifade etmek gerekirse, bir içeriği retweet etmek de kabahat olacak mı? Almanya ve Fransa’da değil. Diğer ülkelerde böyle uygulamalar görülmüş.

Soru 3: Sosyal medyadan kaldırılması öngörülen içerikler mevcut kanunlarla yasak olanlarla sınırlı mı olacak, yoksa “ulusal güvenlik” gibi daha esnek kısıtlamalar da getirilecek mi? Almanya’da ve Fransa’da kısıtlamalar sadece çocuk pornosu, Nazizm propagandası, terörist devşirme gibi zaten yasak olan eylemlerle sınırlı. Diğer ülkelerde geniş kavramlar var.

Soru 4: Neyin yalan neyin gerçek olduğuna kim karar verecek? Zurnanın zırt dediği soru aslında bu ve cevabı önceki sorulara verilen cevaplarla yakından alakalı. Eğer Almanya’da ya da Fransa’da olduğu gibi neyin suç olduğu kanunda yazıyorsa, platformlar hangi içeriklerin kaldırılması gerektiğine de karar verebiliyor. Tanım muğlaklaştıkça, Malezya’da TikTok videolarının sinema filmi gibi Kültür Bakanlığı denetimine bırakıldığı sonuçlarla karşılaşabiliriz.

Sosyal medya düzenlemeleri tartışılırken düşülebilecek tuzaklardan biri, devleti yasaklayıcı sosyal medya platformlarını özgürlükçü gibi göstermek. Böyle yaparsak mevcut kutuplaşmış ortam içinde kısır bir kavgaya hapsoluruz. Sosyal medya platformlarının çifte standart uygulamalarına birçok örnek vermek mümkün. Mesela, ABD eski Başkanı Trump’ın hesabını kapatan Facebook, Venezuela devlet başkanı Maduro’nun hesabını neden açık tutuyor diye sorabiliriz. Diğer bir örnek ise Hindistan’da Twitter’ın muhalefet lideri Raul Ghandi’nin hesabını bir hafta boyunca kapalı tutması. Ghandi’ye bu yaptırım cinsel tacize uğrayan bir çocuğun kimliğini ifşa ettiği için getirilmişti, ama aynı şeyi yapan iktidar partisi mensubunun hesabı kapatılmadı.

Sosyal medya düzenlemelerine dair tartışmalar global seviyede yapılmalı. Kendi köyümüzde değil, dünyadaki tartışmada söz sahibi olmalıyız. Ne zaman dünya internet ekonomisi içinde güçlü bir ülke olursak, o zaman sosyal medya platformlarıyla da daha makul bir diyalog kurabiliriz. 2021’de Türkiye’den 3, Hindistan’dan 26 tane değeri bir milyar doları geçen internet şirketi çıktı. Hindistan’ın sesi neden bizden yüksek çıkıyor derseniz cevabı burada aramak lazım.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar